1960'lardaki Başyapıtlarıyla Türk Sinemasının İlk Auteur Yönetmeni: Metin Erksan

1929-2012 arasında yaşayan Metin Erksan, gerçek anlamda dünya çapında ilk Türk filmlerini çeken çok önemli bir isimdi.
1960'lardaki Başyapıtlarıyla Türk Sinemasının İlk Auteur Yönetmeni: Metin Erksan


kimdir?

sinemanın kolektif bir sanat olduğunu inkar edip, yönetmeni tanrı kral gören, kesinlikle türk sinemasındaki ilk auteur. türk sinemasını gerçek anlamda avrupa sinemasına yaklaştıran ilk yönetmen. 

görüntü yönetmenini kovup kamerayı eline alıp filmini kendi çekecek kadar sinema aşığı ve aynı zamanda aksidir. çektiği sahnelere aşıktır ve bu nedenle de arası kurgu masasıyla hiç iyi değildir. çektiği sahnelerin hepsinin filminde olmasını ister. film çekerken elinde olan bütün araçları sonuna kadar kullanmayı sever. kamerasının durduğu yerlere akıl sır ermez, şaşırtır. tam bir metafor ustasıdır. toplumsal içerikli denilen susuz yaz, gecelerin ötesi, suçlular aramızda vb. filmleri bile olmaları gereken didaklikten ve sıradanlıktan uzak kendine özgü benzersiz filmlerdir.

birçok bilinen filminin aksine kesinlikle erksan'ın başyapıtı 1966'da sevmek zamanı'ından sonra çektiği, emily bronte'un uğultulu tepeler uyarlaması olan ölmeyen aşk filmidir.

metin erksan büyük bir sinemacıdır

bizde genellikle uluslararası tanınırlık kazandığı susuz yaz, sevmek zamanı, yılanların öcü gibi filmleriyle tanınıyor. hepsi çok değerli filmler ve sözlük'te de, diğer platformlarda da uzun uzadıya incelenmişler. ancak 60'larda yaptığı iki başyapıtı var ki, böylesine az bilinmeleri ciddi manada üzücü: gecelerin ötesi ve suçlular aramızda.

1960 yapımı gecelerin ötesi, demokrat parti iktidarının (sonraları özal ve erdoğan tarafından da tekrarlanacak) 'her mahalleden bir zengin çıkarma' söylemini ve amerikan rüyasını eleştiren şahane bir suç filmi. yer yer clouzot'un le salaire de la peur'ünü, jules dassin'in thieves highway'ini, sautet'in (yine '60 mahsulü) classe tous risques'ini andırıyor; bazen film noir'a, bazen de italyan yeni gerçekçiliği'ne göz kırpıyor. erksan'ın sinemasında sonradan iyiden iyiye kendini gösterecek marksist bakış açısının izlerini bulmak da mümkün. rock'n roll hayranı müzisyen karakterlerin 'bu sanat bu memlekete fazla' diye hayıflanmaları, bir suç ve ceza temsilini sahneleyen oyuncu karakterin rolünün gerçek olması ve mezarlıktaki final sahnesi çok incelikli dokunuşlar. hayran olmamak elde değil.

Gecelerin Ötesi

1964 yapımı suçlular aramızda ise politik dokundurmaları daha gizliden yapan ancak sınıf ayrımına yönelik eleştirilerini de sakınmayan dört dörtlük bir film noir. bu filmde özellikle dikkatimi çeken unsur, kendi de sinema yazarlığı yapmış erksan'ın türe ne kadar hakim olduğu. noir'lara has bir ironi, 'etme bulma dünyası' mesajı, kendini beğenmiş zengin karakterler, amerikalı türdaşlarını aratmayan ışık ve kamera kullanımı, fecri ebcioğlu'nun caz soundtrack'i; her şey tam olması gerektiği gibi. patlamalı finali de ayrıca muhteşem. özellikle ışık kullanımı ve kimi kompozisyonlar bana yine jules dassin'in soygun klasiği rififi'yi ve daha az bilinen jacques becker imzalı touchez pas au grisbi 'yi hatırlattı.

Suçlular Aramızda

erksan farklı türler arasında gidip gelmiş bir yönetmen. bence onu çağdaşlarından ayıran başlıca unsur ise, yukarıdaki iki filmle de ispatladığı üzere, yerelleştirmedeki başarısı. o dönemin türk yapımı janr filmleri çoğunlukla avrupalı/amerikalı muadillerinin kötü birer kopyasıyken erksan bu türleri yapı taşlarına ayırıp türkiye konjonktürüne çok iyi yedirebiliyor. bunu yaparken o türlerin kodlarını da kenara atmıyor, mekanın getirdiği otantiklikten de feragat etmiyor. özellikle 60'lı yıllarda çıkardığı başyapıtların sırrı bence bu. keşke hakkı daha fazla teslim edilse.

not: izlemek isteyenler için yazıdaki iki film de youtube'da mevcut: gecelerin ötesi ve suçlular aramızda. meraklısı bir saniye durmasın, yeşilçam sevenler ise kesinlikle şans tanısın derim.

İlk Kez Uluslararası Bir Ödül Alan ve Scorsese'nin de Koruma Altına Aldığı Türk Filmi: Susuz Yaz