30 Bin Kişinin Ölümüyle Sonuçlanan Dünya Tarihinin İlk Holiganizm Vakası: Nika Ayaklanması

Konstantinopolis'in, yani şimdiki adıyla İstanbul'un gördüğü en büyük ayaklanma olan Nika'yı ''kase'' anlatıyor.
30 Bin Kişinin Ölümüyle Sonuçlanan Dünya Tarihinin İlk Holiganizm Vakası: Nika Ayaklanması

532 yılında, imparator jüstinyen döneminde patlak vermiş, şehrin neredeyse yarısının yakılıp yıkılması ve tarihçi prokopios'un yazdığına göre 30.000 kişinin ölmesiyle sonuçlanmıştır.

o devirde halkın en büyük eğlencesi, bugünkü sultanahmet meydanı'nın bulunduğu yerdeki hipodrom'da yapılan atlı savaş arabası yarışmalarıydı. bu müsabakalarda en büyük takımlar ise maviler ve yeşillerdi. yani şimdiki futbol derbilerinin yerinde 1500 yıl önce maviler ve yeşillerin at arabası müsabakaları vardı ve bu müsabaklar zaman zaman futboldan çok daha beter holiganlık ortamına sahne olabiliyordu. hipodromda taraftarlar destekledikleri takımın renginde giyinip geliyordu, imparator justinianus'un tuttuğu takım ise mavilerdi.

o devirde halkın deşarj olabildiği tek mecra bu müsabakalar olduğundan, müsabakalara din ve siyaset dahil her şey karıştırılıyordu (bir yerlerden tanıdık geldi mi? tarih, tekerrür falan...) hipodrom sokak çetelerinden siyasi hiziplere, din odaklarından toplumsal sorunlara kadar her şeyin odak noktası haline gelmiş, millet devre aralarında imparatora politik taleplerini bağırarak tezahürat halinde duyurmayı adet haline getirmişti (ulan 1500 yıldır bir sikim değişmemiş, yanarım yanarım ona yanarım... istanbul'u alınca yanında holigan kültürü de bonus olarak gelmiş, dikkatinizi çekiyorum sene 531, daha islamiyet bile yok ortada)

imparatorluk muhafızlarının, en büyük gruplara destek sağlayan nüfuzlu aristokratların desteğini almadan asayişi sağlaması ve bu patlamaya her an hazır saatli bomba durumundaki güruhu kontrol altında tutabilmesi pek mümkün değildi. justinianus kendi gücünü senatodan bağımsız hale getirmeye çalıştığından senatörler onu devirmek için fırsat kollamaktaydı. olayın backgroundunu anlattıktan sonra gelelim zurnanın zırt dediği yere:

Hipodrom

531 yılında müsabakalar sonrasında çıkan ve ölümlerle sonuçlanan bir takım olayların ardından mavi ve yeşil takımların bazı ileri gelenleri cinayet suçlamasıyla tutuklanıp zindana atılır. o devirde bu tür vahşet olayları, tıpkı günümüzde futbol maçları sonrası çıkan holigan savaşları gibi gayet sıradandır. bu sanıklardan bir çoğu idam edilir, ancak bir mavi, bir de yeşil olmak üzere iki tanesi kaçıp öfkeli bir kalabalık tarafından etrafı sarılan bir kiliseye sığınmayı başarır. imparator justinianus o sırada perslerle barış anlaşması yapmakla uğraşmaktadır ve ağır vergiler yüzünden halk desteği epey azalmıştır, bunların üstüne şehirde bu krizin çıkması imparatoru fena halde endişelendirir. justinianus, 13 ocak 532'de yeni bir yarış derbisi yapılacağını ve idam cezalarının hapse çevrildiğini ilan eder ancak öfkeli kalabalık sanıkların derhal affedilmesini talep etmektedir.

13 ocak'ta, hipodromda son derece sinirli ve gergin bir kalabalık toplanmıştır. hipodrom sarayın hemen yanı başındadır ve imparator müsabakayı hipodroma bakan özel saray locasından izleyecektir. (ortamı gözünüzde daha kolay canlandırabilmeniz için için o devrin belli başlı binalarını, sarayı ve hipodromu gösteren kroki:

müsabakalar kalabalığın imparator justinianus'a savurduğu bol küfürlü tezahüratlarla açılır. günün sonuna gelindiğinde taraftarlar artık 'mavi' ve 'yeşil' yerine justinianus'a hitaben 'nika!' yani 'zafer!' diye bağırmaktadır. hipodromdan taşan öfkeli güruh saraya saldırmaya başlar. izleyen günlerde saray kuşatma altında kalır, ayasofya da dahil olmak üzere şehrin bir çok yeri yakılıp yıkılır.

justinianus'un yönetiminden memnun olmayan muhalif senatörler bu olayları justinianus'u tahttan indirmek için bir fırsat olarak görür ve isyancıları el altından silahlandırırlar. isyancılar o devirde başbakan muadili olan baş preator ve vergi işlerinden de sorumlu olan kapadokyalı yannis ve baş kanun yapıcı* tribonian'ın görevden alınmasını talep etmektedir. iyice gemi azıya alan isyancılar bununla da kalmaz, müteveffa imparator anastasius'un yeğeni hypatius'u imparator ilan ederler.

çıkış yolu bulamayan justinianus tacı tahtı bırakıp şehri terketmeyi düşünür ancak eşi theodora buna şiddetle karşı çıkar. aşağı tabakadan gelip imparatoriçe olan theodora 'imparatoriçe olarak selamlanmadığım bir gün bile yaşamak istemem.' diye tavrını koyar. her ne kadar denizden kaçış yolu açık olsa da, theodora kocası ve adamları gitse bile şehirde kalacağını, en güzel kefenin emperyal mor renk olduğunu, sürgün yaşamaktansa imparatorluk tahtında ölmeyi tercih ettiğini belirterek justinianus ve etrafındaki ileri gelenleri iyice gaza getirir ve hepsini şehirde kalıp mücadele etmeye ikna eder.

bunun üzerine justinianus (büyük ihtimalle theodora'nın verdiği akıllarla) dahiyane bir plan yapar ve hadımağa general narses'i bir çuval altınla hipodroma yollar (bu narses de ayrı bir reismiş, onun da başlığını açıp yazacağım bilahare.) narses, o ana kadar yüzlerce kişiyi linç etmiş olan kudurmuş kalabalığın arasına silahsız ve tek başına girip maviler takımının kodamanlarının olduğu yere çıkar. narses, bu kodaman abilere tahta çıkarmaya uğraştıkları hypatius'un yeşil takımdan olduğunu, justinianus'un ise maviler taraftarı olduğunu hatırlatıp altınları hepsine güzelce dağıtır.

takım holiganlığı ve rüşvetlerle hemen ikna olan maviler kodamanları, aralarında anlaşıp amigolar ve kendi adamları aracılığıyla mavi takım taraftarlarına haber uçururlar. maviler tam hypatius'a taç giydirilirken toplu halde hipodromu terk eder. yeşiller neye uğradıklarını şaşırıp dona kalmışken önceden hazırlanmış olan general flavius belisarius (ki bizans'ın yetiştirdiği en kral generallerden biridir) komutasındaki imparatorluk askerleri hipodromu basar ve yeşil asilerin hepsini kılıçtan geçirir. justinianus, tahtını elinden almaya kalkan hypatius'u idam ettirir ve isyancıları destekleyen senatörlerin alayını sürgün eder. bu feci isyanın faturası 30.000 kişinin ölümü ve şehrin harabeye dönmesi olmuştur. justinianus, isyancılar tarafından yakılıp yıkılan ayasofya'yı yeni baştan çok daha görkemli bir şekilde inşa ettirir. şu anki bildiğimiz ayasofya odur yani.

kaynaklar:

the works of procopius: the secret history and the wars of justinian
bury, j. b., history of the later roman empire vol. ıı
( http://penelope.uchicago.edu/…ry/burlat/15b*.html#5 )