5 Bin Lirayla Nasıl Başarılı Bir İş Kurulabileceğine İspat Niteliğinde Bir Sözlük Yazarının Hikayesi

Sözlük yazarı "asklepios26eses"in kendi hikayesinden yola çıkarak yazdığı bu inanılmaz kısıtlı bütçeyle giriştiği iş serüvenini okuyoruz.
5 Bin Lirayla Nasıl Başarılı Bir İş Kurulabileceğine İspat Niteliğinde Bir Sözlük Yazarının Hikayesi
iStock.com


önce hedef kitleniz fakir insanlar olmalı. fakir insanların ulaşamayacakları şeyleri onlara ucuz fiyata kiralamayı düşünün en azından ben öyle yapıyordum. 

tıp fakültesini bitirdim. kars'ta mecburi hizmeti yaptım sonra askerlik. tekrar kars'a gidip çalışmak istemedim. zaten doktorluk bana göre değil dedim. aslında özel hastanelerde çalışabilirdim ama istemiyordum doktorluk yapmak. yollara düştüm. otostop çekiyorum. param kısıtlı olduğu için gündelik işler yapıyorum araba yıkadım baktım anca karnımı doyurabiliyorum. erdek'e gittim sahilde bira şişelerini toplayıp bayilere satarak karnımı doyuruyorum. 

sonra baktım ki bu hayat zor. millet yiyor içiyor sevişiyor biz karın tokluğuna yaşıyoruz.ne yapsam diye düşündüm hiç param yok. bir arkadaşımdan bugünün parasıyla üç bin lira kadar borç istedim. o zamanlar akülü araba diye bir şey zengin çocuklarında bile yok sayılır. ben gittim beş tane küçük çocuklar için akülü arabalardan satın aldım o parayla. biri yunus şeklinde biri kamyonet biri ördek biride peri arabası gibi bir şeydi renkli ve çocukların dikkatini çekecek. insanların sahilde yürüyüş yaptığı alanda bahçesi olan bir bar vardı. gittim sahibiyle konuştum. bahçenin çevresinde bir tur atmak bir lira dedim. gören çocuk deliriyor anne yunusa bincem baba ördeğe bincem. bir lira için kim çocuğun ağız kokusunu çekecek. günde 300 liranın altında toplamıyordum. hafta sonları ikiye katlanıyordu. bir kaç araç daha ekledim konvoya. aylık 15 000 lira kazanıyordum. 

neyse sezon bitti müşteri kalmadı. ben eskişehir'e gittim. ama orada işler iyi gitmedi. belki de ben doğru yeri bulamadım. ama yinede karnım doyuyordu benim aklım erdek'te kazandığım paradaydı. yoksa eskişehir'de de doktorken aldığım maaşı kazanıyordum. neyse kış bitti. sezon açılmadan ben erdek'e gittim. sezon daha başlamasa da bar açılmış. bir baktım barın sahibi akülü araba almış kendine, kiralamaya başlamış. vay amk dedim. yapacak birşey yok sinir olsam da adama diyecek bir şey bulamadım. akülü arabalarımı sattım.

erdek'ten feribota atladım avşa adasına gittim. sezon daha başlamadığı için ortalık bomboş. pansiyoncuların en aç kaldığı dönem. yazın pansiyonculuk yapıp tüm yıl o parayla geçiniyorlar. gittim bir pansiyoncuyla pazarlığa oturdum. adamın paraya ihtiyacı olduğunu biliyorum bende de nakit sıcak para var. deniz gören yol üzerinde bir pansiyonun ikinci katındaki beş odayı bir sezonluğuna kiraladım. rakamı net hatırlamıyorum ama sanırım günümüzün beş bin lirasıdır. aslında adamın istediğ daha fazlaydı ama adamın önüne koydum parayı sıcak paraya hayır demedi. oradaki pansiyoncuların taktiği feribot geliş saatlerinde limana gidip boş pansiyon boş pansiyon diye müşteri kovalamak. insanlar pansiyonu görmüyor gidip bakıyor pislik içinde vs vs.

ben odaları pırıl pırıl yaptım. sonra fotoğraflarını çekip internette ilgili yerlere ekledim. bu pansiyoncular müşteri az olduğu dönemde fiyatları yirmi liraya düşürdüğü ve müşteri bulamadığı günlerde bile ben elli liradan hiç boş kalmadım. bayram tatilinde ise fiyatlar arttı. tek yaptığım iş sabah beş odayı temizlemek ve çarşafları değiştirmek yarım saatimi alıyordu. dört ay tatil yaptım cebimde oradan ayrılırken otuz bin lira vardı. seviştiğim kadın sayısını söylesem aklınız karışır.

neyse oradan sonra adana'ya gittim. adana'dan alanya'ya geçtim. alanya'da bir arkadaşım poliklinik açmış müşteri bekliyor. orada sistem şu. otelde bir rus hastalandı diyelim. hepsinin zorunlu sağlık sigortası var. muayene için yanlış hatırlamıyorsam elli dolar ödüyor sigorta şirketi. hastadan da elli dolar alıyorlar. ben müşteri yani hasta bulurum sana ama yirmi dolarını alırım dedim. büyük otellere girmek mümkün değil çünkü otel doktorları var. bütün küçük otellerin resepsiyoncularına gittim hasta olursa beni ara on dolar senindir diyorum. günde elli hasta bulduğum dönemler oldu. hastalığın durumuna göre aldığım para artıyordu mesela eli kırık bir hasta buldum. alçıydı şuydu buydu tüm işlemlerden yüzde yirmi alıyordum. tek yaptığım şey telefonuma bakıp polikliniğe x otelde hasta varmış demekti. sonra sıcaktan bunaldım bıraktım bu işi.

sonra ismini vermek istemediğim bir şehirde dolaşıyorum. parayı alkole yatırmışım para yok. bir devlet hastanesine gittim ortopedi cerrahi servislerine gidip evinize gelip pansuman yaparım diye kartımı dağıtmaya başladım. sonra iki hemşireyle anlaştım. şimdi hasta ameliyat olmuş pansuman için hastaneye götürmek işkence. beni arıyorlar ben hemşireleri gönderiyorum ve paramızı topluyoruz. en son on hemşirem yetişemiyordu. ama şehire ısınamadım sıkıldım eskişehire gittim.

öğrencilerin yoğun olduğu bölgeden ara sokak bir dükkan kiraladım. evimdeki tüm kitaplarımı oraya koydum. abimin arkadaşlarımın tüm kitaplarını oraya yığdım. en çok satanlar listesindeki kitaplardan param yettiği kadarını aldım. bir çay ocağı koydum. öğrencilere çay bedava dedim. sonra el ilanları verdim. şimdi kitabı müşteri etiket fiyatından alıyor. atıyorum on lira. okuyup geri getirirse sekiz liraya geri alıyorum. öğrenciler ucuza kitap okuyor bende paramı kazanıyordum. sonra yan dükkanı da tuttum çünkü sığamıyorduk.

bir de böyle bir öncesi var: