70'li ve 80'li Yıllarda İstanbul'un En Ünlü Kabadayılarından Biri: Kürt İdris

1937'de doğan ve Aralık 2002'de hayatını kaybeden Kürt İdris lakaplı ünlü kabadayı İdris Özbir'in hayatından satır başları.
70'li ve 80'li Yıllarda İstanbul'un En Ünlü Kabadayılarından Biri: Kürt İdris

1990'larda adını duyurmaya başlayan mafyöz bi insandı kürt idris. kendisi, yeraltı kariyerine; hazine arazilerini parselleyip satmadan çek senet tahsilatına, adam yaralama, kaçırma tehdit, hatta hatta uluslararası civa oksit kaçakçılığı gibi 'pek çok ayrı uzmanlık dalı'nı sığdırmayı başarmıştı. 

80'lerde badigardlık ya da o yılların değimiyle bar fedailiği yaparak başlayan idris özbir, davaları devam ederken 2002 yılında akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetti. bir dönem müzik piyasasına da girip başarılı olamayan özbir'in ibrahim tatlıses'i himayesine aldığı ve yeraltı dünyasıyla tanıştırdığı söylenir. 'babanın ölümü'nün ardından oğulları 'baba mirasını taşıyamadıkları' gerekçesiyle birbirlerine girdiler.

Kürt İdris ve Dündar Kılıç

kürt idris, fırtına gibi estiği dönemlerde dönemin matbuatında idris özbir olarak kayıtlara geçmiştir. özellikle dündar kılıç ile yedikleri içtikleri ayrı gitmediği doğrudur yani eküridirler. zaten üçer yıl arayla bu dünyadan göçüp gideceklerdir. alemde adını 25 yaşındayken hapishaneler kralı olarak ünlenen ve beyoğlu'nun haracını yediği söylenen nurettin onay cinayeti ile duyurmuştur. hapisten çıktıktan sonra artık kürt idris'tir. 12 eylül döneminde uzun süre kaçakçılık, eroin suçlamasıyla yargılanmıştır.

çağdaşları oflu osman ve dündar kılıç'ın olduğu bir ortamda ayrı ayrı olduğu masalarda oturduğu gazinoda ermeni olan bir arkadaşına "kürt, laz, ermeni yoktur. hepimiz türküz." demiş. söze içerleyen oflu osman, gazinoyu şenliğe çevirmiş, 9-10 el ateş sesinden sonra soluğu karakolda almıştır. kürt idris "silahım yanımda olsa kan çıkardı." deyip babalığın raconunu uygulamıştır. bu arada babanın rahmetli eşinin rum asıllı türk vatandaşı olduğunu belirtelim.

kendi oğlunun tarabya oteli'nde yapılan sünnet düğününde silahlar patlamış. 2 kişi terk-i diyar eylemiş, 2 kişi ise yaralanmıştır. terk-i dünya eyleyen kişi, otelde çalışan bir işçidir; isim yapmak için babanın düğününü seçmiş, sağa sola esip gürlemiştir. son mermiyi ise kendine sıkıp intihar etmiştir. yaralanan kişi ise dündar kılıç'ın damadı uğur özbirerdik olup, ifadesinde "silah seslerini duyunca düğünlerde adet olduğu gibi havaya ateş ediliyor sandım." demiştir. düğün sahibi kürt idris'in çocukları ali ve rüstem ise "biz mantar tabancaları patlatılıyor sandık. bu yüzden hiç korkmadık hatta başlangıçta çok eğlendik." demişlerdir.

mantar tabancısı sesleri ile büyüyen oğlu ali özbirerdik, 16 yaşına geldiğinde okuduğu liseye silahla geldiği tespit edilecek ve silahı arkadaşından ödünç aldığını söyleyerek "sadece kızlara hava atacaktım." diye de ekleyecektir. gaza gelip gazetecilere "makinalarınızı kırarım." tehdidinde bulunacak arkasından "babama söylemeyin çok kızar." diyecektir.

kürt idris, verdiği sosyal ve siyasal beyanatlarla da farkını ortaya koyan biri. zamanında "çok adam öldürdüm ama sabıkam yok." demişliği vardır. öldürüpte pişman olduğu cinayetler arasında olan nurettin onay için "nurettin benim bu piyasada gördüğüm kabadayıların en kralıydı. mert, cesur ve yiğit bir adamdı. zaman zaman aklıma geldiğinde inanın ağlayacağım gelir ama can davası. ben onu vurmasam o beni vuracaktı." demiştir.

alemin kabadayılarına ilişkin bir soruya çok enterasan bir cevapla karşılık vermiştir: "samimi söylüyorum, bu alemde hiç kimseyi sevmiyorum. inanın bana... ama yine de allah, arkadaşlarımın yardımcısı olsun. çünkü hiçbiri beni sevmedi ki ben onları seveyim."

kürt idris, aralık 2002'de öldü. 1937 kars doğumluydu. mezarı zincirlikuyu'da; "her canlının bir gün ölümü tadacağı" o yerde. istanbul'a geldiğinde kelime türkçe bilmiyormuş, lakabı oradan kalma. "mustafa kemal'e, ismet paşa'ya, kenan evren'e baba diyen bu millet bana da baba demiştir, sağ olsun" diye bağlamışlığı vakidir bir röportajını.

yüksel şengül'ün elimden düşürmediğim kitabı "konuşanlar konuşulanlar"da kürt idris "babalar savaşı" haberleri için de şöyle demişti:

"şimdi benim iki oğlum gazinoya gidiyor, orada dündar kılıç'ın da çocukları var. orada içip, münakaşa ediyorlar sonra birbirlerine ateş ediyorlar, büyütülecek ne var, çocuklar ateş etmiş. işte buna babalar savaşı diyorlar..."

kendi ifadesine göre on kere idamla yargılanmış, her "büyük ve namuslu baba" gibi o da, "kadın ve uyuşturucu ticaretini ahlaksızca bulduğu için yapmadığını" söylemiş. kağıt üstünde tek sabıkası var: cinayet.

malumunuz, inci baba'dan kürt idris'e, nihat akgün'den drej ali'ye, bütün bu adamların iddiası budur: mafya değiliz, kabadayıyız, pis iş yapmayız, gariban dostuyuz.

biz de yedik.

talimhane'de zıtlaştığı biriyle duello yapar ve bıçakla öldürür. afla çıktğı için "demirel ve ecevit'ten allah razı olsun" demeyi eksik etmez.

şengül, "fakir dostusunuz, bu servetin kaynağı nedir" diye sorar. cevap müthiştir: "cenabı hakkın gizli hazinesi bu. canım sıkılıyor, şimdi bir kese altın gelecek diyorum, hop geliyor. misal haraç almam, yıllar önce borç vermişimdir adam onu getirmiştir."

gizli hazinenin kaynağının cenabı hak değil de "başka şeyler" olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım.

kürt idris, sanat camiamızı ise şöyle yorumluyor: "bülent ersoy yiğittir. eski zaman başkent gazinosu'nda eğleniyoruz, yanımda iki profesör, üç milletvekili. polis bastı. bülent ersoy yanıma gelip, silahınız varsa verin saklayayım dedi. çok duygulandım, meftun oldum ona. olsa da sana vermem deyip teşekkür ettim."

inci konusunda inci baba'dan geri kalmayan kürt idris şöyle buyuyor: "adalet gerek adalet, herkes eşit olsun, devlet evladına baba olsun. ben hitler'e lanet ettim, insanları fırına sokuyordu. şimdi adama bir yerde hak veriyorum. o bunu düşmanına yapıyordu, yahudiye yapıyordu, kendi insanına değil."

böyle bir bir hayat trajedisiz olur mu?

istiklal marşı'nı sopayla hapishanede öğrenmiş: "allah düşmanımı düşürmesin. bir marş var 760 sopa yedim öğrenene kadar. ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım... ne suçum var, marşı bilmiyorsam. tatlılıkla öğrenemez miydim? hapishanede ad soyad yok, ulan aşağı, ulan yukarı. mamak'tayım* bir kağıt gelmiş, komutan imzala ulan dedi, bir bakayım dedim. nee sen misin bunu diyen, ellerime sopa yedim, bakmadan imzaladım. o an idam fermanı olsa imzalarsın".

röportajın finali epey vurucu. dünyadaki babalar mı daha güçlü bizimkiler mi sorusuna idris aga şöyle cevap veriyor: "onlar devlet gibi. türkler uluslarası babalık yapamaz. çünkü merhametli insanlarız biz. [politik tespitimle bu bahsi tümden magazinden kurtarayım: 80'lerin sonu henüz türkiyelilik, üst kimlik, kürt realitesi tartışılmadığından olsa gerek, kürt idris, kendilerinden türkler diye bahsediyor / itaatsiz]" onlar gözünü kırpmadan adam öldürüyor, biz o kadar gaddar olamayız."

cenazesi tıpkı dündar kılıç'ın ne bieyim inci baba'nın cenazesi gibi, mafyanın, "sanat" dünyasının, politikacıların toplanma yeri gibiydi. herkes oradaydı herkes.

64 Yıllık Hayatının 21 Yılını Hapiste Geçirmiş Kabadayı: Dündar Kılıç

Kirli ve Derin Siyasi Tarihimizde Önemli Yer Tutan Eski İstihbaratçı: Hiram Abas