80'lerde Çocuk Olanlara Travma Etkisi Yaşatan Sinir Bozucu Olaylar

80 kuşağı, diğer kuşaklara nazaran daha fazla bir travmatik geçmişe sahip. Nedenlerine gelirsek...


tan gazetesi'nin sakallı bebek haberi

yemin ediyorum o haberi yapan muhabiri bulsam tekme tokat girişirim. şimdi yaşını başını almış olmasını hiç umursamam. ağzına ağzına vururum.

1 hafta kendime gelememiş, yeni doğmuş kuzenimin sakalları var mı diye gizli gizli kontrol etmiştim. hala da haz etmem ibneden.

perde arkası programının jenerik müziği

efendim bu müzik 80 kuşağında yaşamış bir çok genç için hala depresyonun altın kapısı niteliğindedir. zaten gudik olan programla birlikte, "işte eroinman kızı buraya kaldırıp tecavüz ettiler...dın dı dın dı dınnnn..." eşliğinde giren jenerikle evden bir müddet çıkamadık, sokaktaki herkesi kötü sanarak ruhsal çöküntümüzün ilk adımını attık bu kuşağın insanları olarak.

klementin çizgi filmi ve müziği

işte bu da o dönemin çocuklarının üzerinde derin izler bırakan bir hadisedir. müzik zaten bir türlü, çizgifilm zaten bir türlü. yanan adamlar, uçan küreler filan. allahtan voltrandı, he-man di bir şekilde başka çizgi filmler de izledik de seri katil olmadan yırttık.

bizimkiler dizisinin bitiş jeneriği

hababam sınıfı müziğinin yerine göre bir hızlı bir yavaş çalınması gibi, başlarken çok huzurlu ama biterken de o kadar psikopat ediciydi. evde bir ütü kokusu, önlükler asılmış, ertesi gün hayat bilgisinden yazılı var. resim ödevi kalmış. çamaşırlar asılacak. velhasıl evde psikolojik tramva yaratacak ne varsa var. üstüne de bu dizinin bitişinin tescili olan müzik. oy oy.

kavanozdaki adam dizisi

ya böyle bir dizi vardı ya. ahmet mekinoynuyordu. adama beyin nakli filan yapıyorlardı. ağır psikolojik bir diziydi. beyin nakli yapılan adamın yeni hayatını konu alıyordu sanırım. yahu sanata sanatçıya saygımız var tabi de, psikopat ettiniz be, küçücük çocuğa ne beyin nakli? ne hastane koridorları? siyah bir odada, bakıköydeki düşünen adam heykeli gibi bir duruşu vardı kavanozdaki adamın. asıl bizi sokmuşlar o kavanoza da yıllarca, çıkamamışız anasını satayım.

ve pek tabii 12 eylül darbesi

nikolai çavuşesku ve elena cavusesku

bunu nasıl unuturum... ötekiler hadi şuydu buydu geyikti de, yuh be kardeşim, o zaman bir de tek kanal vardı. kaç gün gösterdiniz bu adamların kurşuna dizilmelerini? hala gözümün önündedir cavusesku'nun gözleri açık gitmiş hali. günümüzün iğrenç, özensiz özel televizyonları bile bu görüntüyü mozaiksiz yayınlamaz şu devirde. komünizmi kötü göstereceğiz diye yaptığınız şeye bak, helal olsun trt!!

challenger faciasi

televizyonun hayatimiza girmesiyle yakindan alakali bir travma. “aaa x gecesi uzaya füze göndereceklermis, televizyondan göstereceklermis” muhabbetinin olaydan bir kaç hafta önce agizdan agiza yayilmasi sonucu, o gece maaile televizyonun karsisina geçilir. challenger’in firlatilmasi esnasinda hep beraber geri sayilir. geri saymanin bitmesi akabinde çok sevinilir ve alkislanir. bir kaç saniye sonra challenger patlar. herkes sus pus olur. anne aglar. bunu gören çocuklar da aglamaya baslarlar.

sonuç: yerde gitmeyen hiçbir seye güvenilmemesi. uzaya gönderilen bütün füze ve uydularin patlayacagina yönelik derin inanç. sag salim uzaya çikan her nesnenin ardindan “bir zamanlar challenger vardi, 9 saniye sonra patlamisti, içinde bir de ögretmen vardi, bütün ögrencilri hüngür hüngür aglamisti” demek.