90'lı Yıllardaki Zenginlik Belirtileri

Şimdi geriye dönüp bakılınca ''Vay be..'' dedirten fakat 90'lı yıllarda ciddi anlamda statü belirleyicisi olan şeyler.

(bkz: lc waikiki maymunu)

LC Waikiki'nin kaliteden yıkıldığı dönemler.

(bkz: pringles)

Pringles o kadar değerli ve o kadar ulaşılamazdı ki bir dönem Star gazetesi promosyon olarak dağıtmıştı. Teşekkürler Cem Uzan...

rotring kalem ve tombow uç kullanmak.

mon ami pastel boyaya sahip olmak.

Mon Ami 48'li pastel boya bu dönem fakirlerinin içinde hala derin bir yaradır.

futbol topu sahibi olmak bi mahalledeki zenginlik göstergesi bence budur, o yıllarda yaşayan bi çocuk için .

Futbol topu olan çocuğu annesi eve çağırınca maç da biterdi :/

paten.

biz diyarbakir suricinde yasardik. surlara yakindik. iki sokak sonra surici biter yenisehir baslardi. oralar da zenginlerin evlerinin oldugu yer. arada bir gider patenle kayan cocuklari izlerdim.. kiskanirdim.. kaymalarini kiskanmazdim. bu patenler benim olsa kisim ayaklarim hic usumez diye dusundugumu hatirliyorum.

kivi avakado ve hindistan cevizi türevi tropikal meyveler yiyebilmek

mcdonald's çocuk mönülerinin oyuncaklarından oluşan bir koleksiyona sahip olmak.

action man. bir de küçük kahraman derdik biz onlara, boyutu action manden küçük spiderman tarzı oyuncaklar.

bunlardan ne kadar fazlaysa o kadar zengin olurdu insanlar aslkdjflk. ayrıca action man arabası alamadım küçükken, anca bisikletiydi kaykayıydı amk, hep içimde uktedir.

* 1 simit 1 gazoz tutarından fazla harçlık almak

* akülü araba olan bir eve misafirliğe gidildiğinde ufkun iki katına çıkmaması

* mahalle maçlarında canı istediğinde dişli, canı istediğinde halı saha kramponu giyen çocuğa "vay arkadaş" dememek

* okul gezisi olduğunda ışık hızıyla "kaç paraymış" diye sormamak

* babanın söylediği o taksitler bitince şu aydan sonra rahatlıyoruz cümlesine aşina olmamak (o ay hiç bir zaman gelmez)

* basketbol takım antremanlarında annenin eşofmanı kesip dikerek sağladığı şortu değil markalı basketbol şortu giymek

* önlükten takım elbiseye geçilen dönemde babanın söylediği " ceket böyle giyilir oğlum" cümlesine tamam baba bu çok güzel diyerek büyük ceketi almak nedir bilmemek

* arkadaşlarla ortak top alıp o top kimin evinde kalacak diyalogları nedir bilmemek

* atari, vitesli bisiklet, bilgisayar gibi şeylere geç sahip olmamak

* odun kömür taşımak nedir, soba nasıl yakılır, ne yaparsan tütmez bilmemek

* her kış farklı mont farklı bot giyebilmek

* mahallede top oynarken aman top gelmesin denilecek bir arabaya sahip olmak

* haftasonları olan okul kurslarına öğretmenin sevgisi, güveni, inisiyatifi ile değil parasını basıp üç dört dersten gitmek

vs vs...

kapı önüne çöpü migros poşetinde atmak.

evet, böyle bir şey vardı.

(bkz: game boy)

kinder sürpriz yumurta herkes alamazdı fiyatı yüksekti.

play station 1

atarinin lüx sayıldığı zamanlar play station lüxünde lüxüydü

hala oğlunda vardı her gittiğimde saatlerce başından kalkmazdım bir daha ne zaman gitcez diye de sabırsızlanırdım hep. şimdi play station ı pc si hepsi var ama o tadın yüzde birini vermiyor.

Tatilya

okul gezisi ile gitmiştim. koluma takılan bir bileklik sayesinde, ücret ödemeden her oyuncağa istediğim kadar binme imkanı bulmuştum. ferdi gidenlerde de bu imkan var mı bilemiyorum ama o zaman bu bana çok ayrıcalıklı ve hoş bir durum gibi gelmişti.

en çok masal ağacını, sadece bir yerinde aksiyon olan ve orada da gizli fotoğraf çekilen su kayağını ve baya dolambaçlı ve uzun yolu olan treni beğenmiştim.

tatilya yıkıldı ama ben hala unutamadım. çıkarken satın aldığım üstünde tatilaya'nın maskotu olan karakterin olduğu kupayı kullanmaya devam ediyorum. su kayağında habersiz çekilen fotoğrafı ise, hala evde bir yerlerde muhafaza ediyorum.