Amsterdam'a Taşınmak İsteyenlere Hayat Kurtarıcı Tavsiyeler

Turist olarak gidildiğinde müthiş bir şehir olan Amsterdam'a taşınma gibi bir fikriniz varsa 1.5 yıldır orada bulunan birinden bir şeyler dinlemek hiç fena olmaz.
Amsterdam'a Taşınmak İsteyenlere Hayat Kurtarıcı Tavsiyeler
iStock

1.5 senedir amsterdam'da yaşayan bir insan olarak söyleyeceklerim var. işbu entry istanbulda yaşayan ve sonrasında amsterdam'a taşınmış biri tarafından yazılmıştır. konu başlıklarına ayırarak anlatacağım. umarım çok karışık olmaz da soru işaretli akılları aydınlatabilirim.

hollanda / amsterdam ayrımı

aynı türkiye/istanbul örneğinde olduğu gibi, bir hollanda'da yaşamak var, bir de amsterdam'da yaşamak. ben bugüne dek sadece amsterdam'da yaşadığımdan hollanda'da yaşamak konusunda başka bir şehire gidilecekse çok da tavsiye verebilecek konumda değilim aslında. ancak amsterdam bariz olarak hollanda'daki en sosyal, en çok olanağı olan, en büyük şehre benzeyen şehir. kanımca özellikle de istanbul'dan geliniyorsa amsterdam dışında bir yerde alışmak biraz daha zor olabilir, belki rotterdam dışında. (küçük şehir sevmiyorsanız elbette) amsterdam bile bir çok özelliğiyle şehir. kasaba arası bir şey zaten.

ulaşım

hollanda'da bir şehirden diğerine gitmek gerçekten çok kolay. ben de amsterdam dışında bir şehirde çalışıyorum, ancak (genelde) düzgün çalışan tren ağı sayesinde sıkıntı olmuyor. kaldı ki ben yine de trenle 20 dk bir şehirde çalışıyorum, oysa baya baya amsterdam – eindhoven gibi kuzeyden güneye ülkeyi arşınlayan bir kesim var. trenler arada bir saçmalayıp çalışmıyor, ama hele hele istanbuldan gelen bir insan bu aksaklıklar bile en azından haber verildiğinden ve anında alternatifler organize edildiğinden bunu şikayet edilebilecek bir nokta olarak görmek yerine hollandalıların organizasyon yeteneklerini takdir sebebi olarak göreceklerdir.

aynı şekilde şehir içi ulaşım da gayet kolay. tramvay, otobüs ve metroyla sağlanıyor ulaşım desem de pek inanmayın, nasılsa geldiğiniz anda ilk işiniz bir bisiklet edinmek ve hava koşullarına göre gerekirse kutup ayısı gibi giyinerek her yere onunla gitmek olacak.

dil

gittiğim ilk zamanlarda bir insanın yaşadığı ülkenin dilini öğrenmesi, en azından çat pat konuşabilmesi gerektiğini savunurken, gerçekten hiç ama hiç gerekmemesi ve katma bir değeri olmaması sebebiyle 1.5 senedir hollandaca seviyem yalnızca okuduklarımı anlama (almanca bilmem yardımıyla o da) seviyesinde kaldı. gerçekten bu dile burada hiç ihtiyacınız olmuyor. belediye işleri dahil çoğu şeyi ingilizce halledebiliyorsunuz. zaten 5 yaşında çocuklar bile ingilizce biliyor.

yalnızca eve gelen mektuplar hollandaca geliyor haliyle, o da google translate ile çözülemeyecek bir şey değil. tren kullanacağınız bir işiniz varsa zaten 1-2 aya tren istasyonu anonslarını anlar hale geliyorsunuz. yalnızca benim gibi vatandaşlık planlıyorsanız 4. sene civarında kursa başlayın derim.

hollandaca bilmenin en somut faydası hollandalı arkadaş edinme konusunda olabilir. ona da insan ilişkileri kısmında değineceğim.

insan ilişkileri

hollandalılar gayet sıcak ve kibar insanlar, şakacı, neşeli bir mizaçları var. evet, eğer yeterli mesafedeyseniz. geldiğinizde garson, kamu çalışanı, biletçi, barmen vs. gibi muhatap olma sürenizin kısa olduğu insanlarla muhatap olduğunuzda aynen böyle düşüneceksiniz. ancak daha önce de söylendiği gibi hollandalılar yakınlık kurmanın çok zor olduğu insanlar. başta sıcaklar ancak kabuklarının içine girmek gerçekten zor. az ve öz arkadaşları oluyor, ve zaten bu özelliklerini kendileri de kabul ediyorlar.

hollandaca bilmek bu bariyeri aşmakta yardımcı olabilir. hepsi billur gibi ingilizce konuşsa da neticede anadilde anlaşabilmeniz bu kapıyı daha kolay açacaktır. ha ama gerek var mı derseniz, istisnalar kaideyi bozmasa da hollandalıların sıkıcı olduğunu düşünmüyor değilim. hele hele amsterdam'daysanız, her ülkeden bin çeşit adam var, ben uğraşmadım en azından.

türkler

elbette gurbetçi türk popülasyonu çok fazla ve amsterdam'da en çok nieuw west / bos en lommer taraflarında bulunuyorlar. şehirde çok fazla iyi türk marketi / restoranı olması güzel bir avantaj. ayrıca master–doktora ile gelmiş olan kalbur üstü türk popülasyonu da çok fazla. elbette ister istemez benim için de bu popülasyonla yakınlaşmak çok daha kolay oldu, ancak amsterdam, türk topluluğu gerçekten güzel bir topluluk. diğer ülkelerde nasıldır bilmiyorum ancak burada bu kadar kısa zamanda bile türkiye'de tanımış olsam da dost olacağım insanlarla tanışma şansı buldum. kısacası benim gibi hiç kimseyi tanımadan geliyorsanız bile hiç endişelenmeyin, zaten muhtemelen bir şekilde benim de dahil olduğum bir topluluğa kıyısından köşesinden gireceksinizdir.

yemek

çok fazla söylenecek bir şey yok. hollanda yemek kültürü sandviç ve buldukları her şeyi kızartmaktan pek öteye gitmemiş. ama yine dediğim gibi amsterdam'daysanız türk başta olmak üzere tüm dünya mutfaklarının güzel örnekleri var her türlü bütçeye uygun, aç kalmazsınız kısaca, güzel yemek de yersiniz.

spor

spor burada herkes için vazgeçilmez. insanlar size spor yapıp yapmadığınızı değil, ne spor yaptığınızı soruyorlar. günün her saatinde buz gibi hava da olsa parklarda, kanal kenarlarında koşan insanlar görmek mümkün. bunun dışında da tüm spor dallarına dair kurslar vs. son derece ulaşılabilir.

hava

gelirken düşünmeniz gereken belki de tek şey. soğuk burası arkadaşım, soğuk. genelde gri, genelde yağmurlu, artık haziranda eeeh yeter be diye isyan ettiren… ama bulutların arasından güneş göründü mü buradan güzel şehir de yok bence. böyle bir aşk-nefret ilişkisi işte ne yapalım.  buraya gelirken çantada hırkayla (4 mevsim) yaşamayı, fırtına şemsiyesi sahibi olmayı ve hava şartları ne olursa olsun o şartlarda bisiklet kullanmayı öğreneceğinizi aklınızın bir kenarına yazın. hava benim için burada gülün dikeni maalesef.

sağlık sistemi

bunun hakkında çok şey yazmayacağım (bkz: hollanda sağlık sistemi) başlığı yeterli olacaktır kanaatindeyim.

sosyal hayat

istanbul kadar büyük olmasa da gerçekten yoğun bir şehir burası. mesafeler çok kısa, her yere bisikletle gidilebiliyor ancak insan kesinlikle sıkılmıyor. çok dışarı çıkan bir insanım diyebilirim ve 1 buçuk yıldır hala gitmediğim, planımda olan bir sürü yer var. bu açıdan çok seviyorum burayı.

istanbulda'yken hiç bir şeye zamanım kalmazdı; burada ise iş, spor, hobi, sosyallık vs her şeye vakit kalıyor. trafik diye bir şey olmaması gerçekten harika bir şey, tek kelimeyle geçiştirilebilen bir şeyin insan hayatını bu kadar kalitesizleştirebilmesinin ne kadar enteresan olduğunu gördüm taşındıktan sonra.

iş hayatı

ne kendi isimde ne de arkadaşlarımda fazla mesai diye bir şey görmedim. özellikle benim şirketimin esnek çalışma saatleri (ve türkiyedeki gibi tek tarafa esneyen şekilde değil!) olması son derece güzel bir şey. insanların posasını çıkarmaya çalışmıyorlar, giriş çıkış saatleri, internette gezilen sitelerin takibi gibi şeyler ile boğmuyorlar ve iş yapma kalitenize bakıyorlar. aynı zamanda evden çalışma, hasta olduğunda rapor doktor vs. uğraşmadan gitmeme gibi ek güzellikler de cabası. evet, kötüye kullanılabilir bir sistem ama zaten adamların çıkış noktası insana güvenmeleri. burada bir süre çalıştıktan sonra türkiye'ye yeniden alışmak imkansız olsa gerek.

kültür

hollandalıların en enteresan özellikleri bir aktivite olduğunda (örneğin konser) biletlerin çıktığı gibi anında bitmesi. tamamı satılmayan biletli bir olay yok gibi burada. zaten genel olarak her şeyi planlayarak ve ajanda tutarak yapan insanlar. bu da konser gibi etkinliklere anında yansıyor. 9 ay sonraki bir konserin bileti çıktığının haftasında bitebiliyor mesela. çok ünlü olmayanlarda ise yine hepsi satılıyor, sadece daha uzun sürüyor bitmesi. gerçekten sosyal bir toplum burası.

ev bulma

amsterdam'daki en büyük sıkıntılardan biri, gerçekten hem ev az hem de olanlar pahalı, ayrıca kaliteli olmayabiliyor da. ben şirket sayesinde bir emlakçı tutup bulmuştum ilkini, ikincisinde ise erkek arkadaşımla çıktığımızdan bütçemiz çok daha büyüktü böylece sorun olmadı. ancak kısıtlı bütçeyle amsterdam içi arıyorsanız (ve ring için bulmanız tavsiye edilir insan profili ve ulaşım kolaylığı açısından) biraz şansa ve bolca çabaya ihtiyacınız olacağını söylemek gerçek dışı olmaz. ev paylaşma vs siteleri de mevcut ama ben tek yaşamak istediğimden bakmamıştım. ama içinizi ferah tutun, buraya taşınıp da ev bulamadığından dönen hiç duymadım.

bir de kısa kısa yapmanız/yapmamanız gereken, yazılmamış kurallardan aklıma gelenleri yazayım

1. albert heijn, jumbo vs. gibi marketlerde allah aşkına banta eşyalarınızı koymanız, bittikten sonra yarım saniye içinde sonraki müşteriyle eşyalarınızı ayıran zamazingoyu koyun banta. eskaza unutursanız bağırsaklarınızı deşmek istiyormuş gibi bakıyorlar.

2. bisiklet yollarında acemiyseniz/hızlı değilseniz soldan gitmeyin. istanbul taksicisi gibi arkadan bisiklet zili yersiniz, yetmez gibi yanınızdaki incecik aralıktan basıp geçmeye çalışırlar siz iyice gerilirsiniz düşmemek için.

3. trenlerde biletler için check in-out sistemi geçerli. bokunu çıkarmayın ama insanlık hali unutursanız da yeterince şirinlikle cezasız yırtabilirsiniz çok sınır bir adam/kadına gelmezseniz.

4. hollandaca konuşmaya kasacaksanız g harfini balgam atar gibi söylemeye alışın, ya da hiç konuşmaya çalışmayın, nasılsa sizin hollandaca konuşmaya çalıştığınız ama onların size ingilizce cevap verdiği garip bir diyaloğa gireceksiniz eninde sonunda. gene de sipariş verme vs gibi durumlarda azıcık konuşun, insan olun.

5. gece çıktığınızda kendinizi night bus'a binerim diye kandırmayın. araştırmalar gösteriyor ki 89% olasılıkla o alkol oranıyla taksiye binip kazık yiyip evinize gireceksiniz. yeniden söylüyorum, bisiklet kullanın.

6. barlardaki bardak yıkama hijyenine takılmayın. göz görmeyince gönül katlanıyor.

7. günün bir kısmında bir şekilde havadan şikayet etmeye zaman ayırın, çünkü burada yaşamak bunu gerektiriyor.

8. her hafta sonu öncesi sonrası bayık hafta sonu ne yaptın/yapacaksın muhabbetlerine kendinizi hazırlayın.

9. farkındaysanız ottan hiç bahsetmedim. çünkü günlük hayat hakkında tüyolar veren bir yazı yazmak istedim. istiyorsanız için, kimsenin bir şey taktiği yok. ancak kendilerinin de belirttiği gibi yasaldan ziyade kabul edilir bir şey olarak niteliyorlar.

10. günah şehri formatından çıkarıp şehrin güzelliğinin keyfini çıkarın.

Amsterdam'a Gidip İlk Günden Kendini Bozan Gencin Trajikomik Hikayesi