Avrupa Birliği'nde Bir Süredir Varlığını Hissettiren Sorunlar Tam Olarak Neler?

İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çıkmak için adım atmasından sonra alevlenen "AB dağılır mı?" sorusu; birliğin artık eskisi kadar güçlü olmadığı, birliğe dahil ülkelere yeterince yarar sağlamadığı gibi soruları da beraberinde getirir olmuştu. Sözlük yazarı "island er besti stadurinn til ad lifa", bu sorular hakkında oldukça doyurucu bir yazı kaleme almış.
Avrupa Birliği'nde Bir Süredir Varlığını Hissettiren Sorunlar Tam Olarak Neler?
iStock.com

avrupa birliği'ni, tamamen kişisel fikirleriminden yola çıkarak tanımlamak istiyorum.

bugün avrupa'nın bir çok ülkesinde yükselen sağ partileri düşündüğümde, amaçlanandan aksi yönde bir ilerleyiş olduğu kesin.

ne ortak para politikası, ne serbest dolaşım hakkı ne de erasmus vb. toplumları kaynaştırma temelli politikalar genel bir entegrasyonu, avrupa vatandaşı olma hadisesini oluşturamamış gibi gözüküyor.

bu konuyu enine boyuna tartışsak saatler hatta günler sürecektir. sadece ekonomik açıdan bakacak olursak birlik üyeleri arasında nasıl dev bir fark olduğu ortaya çıkar. romanya'da sağlık okulları her yıl birçok mezun verirken, ülkede deli gibi açık bulunmakta. nedeni ise tahmin edeceğiniz gibi maaşların almanya, fransa gibi ülkelerden çok çok düşük olması. diplomayı alan ülkeyi terk ediyor.


basitçe üretim araçlarını sıralarsak; toprak, hammadde, sermaye ve emek (iş gücü) olarak sıralayabiliriz. toprak ve hammadde zaten sabit araçlar, yerlerini değiştiremiyoruz. ancak sermaye ve emek yer değiştirebilir olmasına karşın tarih boyunca emeğin yer değiştirmesi çoğu zaman mümkün olmadı.

yani benim kendi sermayemle almanya'da bir fabrika kurmam çok kolay bir şeyken, o fabrikada oldukça ucuza mal edebileceğim endonezyalı işçileri çalıştırmam imkansıza yakın bir durum. çünkü vize işlemleri var, regülasyonlar var, çalışma izni sorunu var vesaire...

ancak avrupa birliği agresif şekilde genişledikçe emek de kısmi dahi olsa yer değiştirebildi.

bir polonya vatandaşı rahatça ingiltere'de tesisatçı olarak çalışabilir duruma gelince elbette ki ingiliz tesisatçılar bu durumdan rahatsız oldu. hem rekabet arttı, hem de baz maaşlar düştü. bu ve benzeri durumlar olayı brexit'e kadar getirdi (elbette bu kadar basit bir neden-sonuç ilişkisi kurulamaz ancak bu da hafife alınmayacak bir etkendir). aynısı almanya'da da oldu, fransa'da da oldu, belçika'da, hollanda'da da oldu. bu ülkelerde sağ partiler ulusalcı söylemlerle artık eskisi kadar kazanamayan vatandaşlarına çıkış yolunu göçmen karşıtı politikalar olarak gösterdiler.

misal 7-8 yıl önce evlenip finlandiya'ya giden ve vatandaş olan çok eski arkadaşım dahi konuşurken "abi ortalık rumen, bulgar doldu" diye dert yanabiliyor.


amaç birliğe katılan ülkelerde de maddi yardımlarla belli bir ekonomik ve siyasi stabilite sağlanmasıydı. peki bu ne kadar başarılı oldu?

avrupa'yı güney (katolik ve ortodoks) ve kuzey (ağırlıklı protestan) ülkeler olarak ayırırsak, güney ülkeleri (fransa hariç) gün be gün fakirleştiler (ya da kuzey ile aynı ivmede zenginleşemediler).

misal ispanya; ülkede işsizlik 25%. maaşlar kuzeyle kıyaslanmayacak kadar düşük ancak hayat şartları aynı ölçüde ucuz değil. portekiz gene aynı, yunanistan desen geçenlerde grev yapan turizm çalışanları 430 euro maaş aldıklarını söyleyip isyan ettiler. 430 euro maaş alan birisi, "abi thassos'a gittik envai çeşit deniz ürünü ve bol alkol aldık ama kişi başı 40 euro verdik" diyen beyaz yakalı türk gibi davranıp o hesabı ödeyemez. italya'da da sorun bölgesel farklar, güney gerçekten ekonomik anlamda bitik. kuzey ise bir akdeniz ülkesinden çok orta avrupa ülkesi refahını yaşıyor. tüm bu fakir güney avrupa ülkelerinde halka sorduğunuzda hala euro geçişinin kendi ekonomilerine yarardan çok zarar getirdiğini söylüyorlar. estonya, letonya, litvanya gibi ülkeler kendi yağlarında kavruluyorlar ancak gene hayat şartları hiç iç açıcı değil. macaristan, romanya, bulgaristan ise benzer sorunları yaşıyor. hem işsizlik had safhada hem de çalışanlar iyi para kazanamıyor.


bir örnek de çalıştığım şirketten; arkadaşıma şirketin çek cumhuriyeti'ndeki ofisinden iş teklifi geldi. acayip heyecanlandık birlikte, görüşmelere girdi çıktı ve hemen hemen benzer bir pozisyondu. teklif geldiğinde çok şaşırdık; 2.500 euro maaş. arkadaşım zaten türkiye'de 9.000 lira kazanıyor, aynı işi yapan aynı şirketteki bir ofis çek cumhuriyeti'nde aynı parayı öneriyor. insan kaynakları çalışanı ise arkadaşım maaşı az bulduğunda "size önerdiğimiz ücret expat'lar (yabancı ülkede yaşayan) için, burada aynı grade'deki (seviyedeki) hiç bir çek vatandaşı o parayı kazanmıyor" diyor.

benim düşünceme göre bu birliğin kaymağını her zamanki gibi almanya başta olmak üzere fransa, hollanda, belçika gibi zamanında sanayi devrimini yapmış top class ülkeler yiyor. diğerleri sadece kırıntılarla besleniyor.

tabi burada bu bahsettiğim ülkeleri türkiye ile kıyaslamamanızı tavsiye ediyorum. bunların hepsi bir süredir birlik üyesi, ve gelişimin ne denli yavaş olduğundan (bazen negatif yönlü) bahsediyorum. viyana'da sohbet ettiğim bir grup orta yaş ve üzeri insan, türkiye'nin ab üyeliği süreciyle ilgili şu ifadeyi kullandılar: "bize göre ne müslüman olunması, ne kültürel konular, ne de başka iddia edilen konular önemli. biz eskisi kadar zengin değiliz, türkiye'yi doyuramayız" diyorlar. yıllarca yunanistan, ispanya, baltık ülkelerine vs milyarlarca euro gitti. bugün gene bu ülkelerde hala ekonomik durgunluk devam ediyor. 80 milyonluk bir türkiye avrupa birliği'ne çok daha pahalıya mal olacaktır. kaldı ki sağ partilere oy veren avrupalıların çoğu birliğin amacından şaştığını düşünüyor.


bundan sonra ne olur bilmiyorum.

ancak avrupa'nın amiralleri almanya ve fransa'yı dışarıda bırakırsak (hollanda ve belçika ile iskandinavya'yı da dahil edelim, ingiltere konu dışı) avrupa ekonomik olarak tam bir çöplük durumunda. üretim kısıtlı, teknolojik ürün üretimi daha da kısıtlı ve çoğunlukla ekonomik refah sağlamış ülkelere tarım ürünleri, şarap, tekstil gibi ürünler ihraç etmekten ya da türkiye'deki gibi montaj sanayisinden ibaret). özellikle güney ülkelerini kurtaran şey turizm ve hizmet sektörü gibi duruyor. bu ülkelere gidip para harcayanlar da gene almanlar, fransızlar falan...

sayısal verilerle, daha detaylı incelemerle çok daha kapsamlı bir araştırma ortaya çıkabilir ancak benim amacım sadece avrupa birliği'nin tam bir birlik olmadığını ortaya çıkarmak. birkaç ağabey ülke ve onlar hapşırdığında dahi anında grip olacak onlarca etkisiz küçük kardeş.

bu birlik ileride dağılır demek mantıksız bir argüman. sadece almanya ve/ya da fransa bunu isterse dağılacaktır. ingiltere zaten avrupa'nın geri kalanı için dışarıda kalmayı tercih eden ve asıl dostu abd ile sıkı fıkı ilişkiler kuran bir ajandı. artık onlar da yok. bakalım gelecekte neler olacak?