Avrupa Nasıl Oldu da Dünyanın En Gelişmiş Medeniyetlerinden Biri Haline Geldi?

Avrupa medeniyeti, günümüzde belki de tüm dünyanın en gelişmiş uygarlıklarından biri. Her kültürden insan için ilgi çekici bir merak unsuru olan bu medeniyetin gelişimini Sözlük yazarı "iwillshowyouwhatitmeans" akıcı bir şekilde özetlemiş.
Avrupa Nasıl Oldu da Dünyanın En Gelişmiş Medeniyetlerinden Biri Haline Geldi?
iStock.com


avrupa'nın dünyanın efendisi olmasının nedenleri, çok karmaşık ve içiçe geçmiş nedenlerin ortaya çıkardığı bir durumdur. batı avrupa bir bütün olarak, 15.yy'a kadar dünyanın geri kalan uygarlık merkezlerinden gerek ekonomik gerekse sosyal yönden çok farklı değildi. 15.yy'a kadar gelişkin uygarlık merkezleri akdeniz havzası ve mezopotamya ile çin ve hindistandı(sayarsak aztek ve inkaları da sayalım ama onlar çok çok izoleydiler ve dünyanın geri kalanında bir etkileri yoktu). bu merkezlerin ortak özelliği ılıman iklimde bulunmaları, topraklarının tarıma çok elverişli olması ile deniz ticaretine imkan verecek limanları olmasıydı.

amerika'nın keşfi, avrupa'nın dünya siyasetinde ön plana çıkışında önemli rol oynasa da, 15yy'ın büküm noktası olmasının belirleyici nedeni değildir. asıl nedenleri, daniel deudney'nin ortaya koyduğu şekliyle sıralayalım:

1) coğrafi konum: jepolitik teoride, asıl uygarlığın çıktığı yer olarak kabul edilen avrasya'ya göre batı avrupa'nın konumu, oradaki diğer uygarlıklarla etkileşimi hem çok kolay hem de çok ucuz kılacak denli iyiydi. hem karasal hem de akdeniz havzasıyla denizden ulaşım oldukça kolaydı ve bu diğer uygarlıklardan teknolojik ve yeni ortaya çıkan hastalıkların yayılması açısından geri kalmamasını sağlıyordu. kara veba salgını ve barutun avrupa'ya gelmesi feodal sistemi yıkıp insanların, kapitalist burjuvazinin gelişmesine olanak sağlayan şehirlere akmasına ve merkezi devletlerin gelişmesine neden oldu. ayrıca gene coğrafi konumu ve sık orman örtüsü, o dönem tüm avrasya'yı kasıp kavuran moğol istilasından korunmuş tek kara parçası olmasını sağladı.


tüm bunlar avrasya'dan izole olan amerika ve okyanusya kıtalarındaki az gelişmişliği açıklar. oradaki aztek ve inka uygarlıkları her ne kadar gelişmiş bir siyasi yapılanmaya ulaşmışlarsa da, avrasya'da gelişmiş teknolojiden ve de salgın hastalıklardan izole kaldıkları için, avrupalılar 15.yy'da amerika'ya ulaştığı zaman, onlara karşı koyma kapasiteleri olmamıştır.

2) denizlere bağlantısı: erken dönem avrupa kapitalizminin ekseninde geliştiği ticaret deniz yollarıyla birebir ilişkiliydi. avrupa'nın kıyı/arazi oranı, girintili çıkıntılı yapısı, yarımadaları, adaları vesairesiyle çok fazla olduğundan, kıtanın içlerinde yaşayan insanların dahi denize bağlantı yolu çok uzak olmuyordu. bunun yanında kıtanın içlerine kadar ulaşan ve şelalesiz, girdapsız, sakin ve debisi yüksek nehirleriyle kıta içlerinden deniz kıyılarına ve oralardan da başka diyarlara ulaşım ve ticaret, dünyanın başka yerlerine kıyasla inanılmaz kolay ve ucuzdu. önce italyan kent devletleri ve hansa birligi, ardından da 15.yy'la birlikte okyanus aşırı ticaretin gelimesiyle ingiltere, hollanda, fransa, ispanya ve portekiz'in gelişmesi bu şekilde açıklanabilir.

diğer yerlerin kıyı/arazi oranının düşüklüğü ile özellikle afrika'daki bol şelaleli, kanyonlu, bataklıklı ve girdaplı akarsuların ticarete elverişsizliği ve buralarda bol miktarda yırtıcı hayvanın yaşaması gibi olumsuzluklar, avrupa'yı öne çıkaran etkenlerdir.


3) iklim: avrupa ılıman kuşakta oluşu ve çok değişik iklimsel özellikleri (dağ, step, orman, okyanus, akdeniz) barındırması nedeniyle her türlü tarıma dayalı ticari ürünü üretebilmesi, bu gibi ürün kalemlerinde hem başkalarına muhtaç olmamasına hem de bu geniş çeşitlilikteki ürünleri başkalarına pazarlayabilmesine olanak tanımıştır.

ılıman iklimin bir başka özelliği de kış mevsimlerinin bulunmasıdır. bu mevsimler ılıman bölge insanını iklimsel zorluklarla başa çıkma, planlama ve biriktirme (yiyecek, malzeme) özellikleri aşılamıştır. ayrıca kışlar hastalık taşıyan zararlı parazitlerin her yıl ölmesine neden olmaktadır. böylece süreğen bir hastalık döngüsüyle iyice coşan ve yaşamı yer yer sürdürülmesi imkansız hale getiren salgın hastalıkların yayılımı önemli şekilde yavaşlar, hatta kaybolur.

iklimsel çeşitliliği çin, hindistan veya ortadoğu'da bulamayız. tropik bölgelerdeyse (afrika, güney asya) yiyeceğin sürekli ve bol olarak bulunması, sıcak ve nemli olması oralarda yaşayan insanların biriktirme, barınma, giyinme vs gibi sorunlarını önemli ölçülerde hafifletmiştir.


aynı şekilde gene tropik bölgelerdeki hastalıklar insanların yaşam sürelerini ve kalitelerini etkilemiş, gelişmelerine engel olmuştur (bkz: hastalık perdesi). yine benzer şekilde sıcak ve nemli havanın insan fizyolojisinde "mayıştırıcı" etkisi olduğunu ve sıcak bölge insanlarının (bizden mi bahsediyor yoksa?) daha tembel ve sakin oldukları iddiaları ortaya atılmıştır.

4) avrupa'nın parçalı topografisi: bol dağlı, ormanlı, geniş nehirlerle bezeli avrupa'nın coğrafyası, bu coğrafya üzerinde ulaşımı zorlaştırdığı için, geniş arazilere hükmedebilen tek parça politik birimlerin doğmasını engellemiştir. oluşan daha ufak birimler, yakınlıkları dolayısıyla sürekli olarak etkileşim ve rekabet içerisindedir, dolayısıyla bir izole kalma durumundan söz edilemez ama bu tip bir topografi, bağımsız birimlerin kolayca ele geçirilmesini de zorlaştırmıştır. gerçekten de, bugün bile dünya siyasi haritasında en küçük parçalı politik birimlerin(ülkelerin) avrupa'da kümelenmiş olduğu kolayca farkedilebilir. aynı şekilde en fazla ulus ve en fazla çeşitlilik gösteren diller de gene avrupa kıtasında bulunmaktadır.

coğrafyanın sonucu olarak doğmuş bu "etkileşimli çoğulcu devlet sistemi" özel mülkiyet ve kapitalizm kavramlarının doğmasına yol açmıştır zira birikmiş sermaye ve nitelikli işgücünün, eğer bulunduğu devlette rahatı kaçarsa, hemen bir yandaki ülkeye kaçabilmesi çok kolaydır, bu da devletleri mutlakiyetçi bir anlayıştan daha liberal bir politika izlemeye zorlamış, bu da demokrasiyi doğurmuştur.


aynı şekilde böyle bir yapı zayıf kalanın anında yandaki devlet tarafından ezilmesi durumunu getirmiş ve bu nedenle ölümüne bir rakabetçi anlayışı yaratmıştır. bu durum teknolojik gelişmleri kamçılamak yanında avrupa'nın kurumsal yapısının gelişmesini de tetiklemiştir.

geniş düzlüklerin yer aldığı asya steplerinde, ortadoğu'da, çin'de veya hindistan'da aynı tip bir politik parçalanmışlıktan söz edilemez.