Başarı Dolu Kariyerinin Bir Kuyruklu Yıldız Yüzünden Bitirildiği Ünlü Gök Bilimci: Takiyüddin

Günümüz teknolojisiyle bile akıl almayan denli hesaplamalar yapan Takiyüddin, bilim alanında Osmanlı'nın öne çıkmış isimlerinden. Tabii bu kadar ön planda olmak onun hikayesini de epey zorlaştırmış.
Başarı Dolu Kariyerinin Bir Kuyruklu Yıldız Yüzünden Bitirildiği Ünlü Gök Bilimci: Takiyüddin


asıl ismi takiyüddin rasid olup 1526 yılında doğmuştur. doğduğu yer konusunda farklı söylemler var; bir kısmı mısır, diğer kısmı şam olarak ifade ediyor. buradan anlıyoruz ki ortadoğu'da bir yerlerde doğmuş. iyi bir eğitim alıp tennis kadısı olduğu hemen hemen her kaynakta geçiyor. ben bu tennis kısmının nerede olduğunu bilemedim ve bulamadım. bilenler katkı sağlayabilir. kadı olduktan sonra 25m derinlikte bir kuyu kazdırdığı ve gözlemler yaptığı biliniyor. daha sonra osmanlı'nın başkenti istanbul'a geliyor takiyüddin. iş bulmak ve ünlü olmak için tarih boyu bu istanbul'a akın akın gelenler hep olmuş. "kimi sefil kimi vezir" olmuş. takiyüddin de "önce vezir sonra sefil" olanlardan...

namı yayılmış ve kendinden önce istanbul'a gelmiş aslında. çünkü o sıralar müneccimbaşı mustafa çelebi var. mustafa çelebi ölünce 1571 yılında bizim takiyüddin müneccimbaşılığa atanır. biz bu imkanlarla daha doğum yerini bulamıyoruz. o zamanlar saray takiyüddin'i istanbul'a gelir gelmez bulup müneccimbaşılığa atıyor.

o yıllar müneccimbaşılık çok önemli, müneccimlerin başı çünkü. peki müneccimbaşı ve müneccimler ne yapıyor? 

takvim, imsakiye gibi şeylerin hazırlanması yanında asıl olarak astroloji ve kehanet gibi işleri yapıyorlar. yani o çağın en büyük devletinin danışmanlarından önemli biri bunlar. kehanet içeren "bilgi ocağı". müneccimbaşılar, başta namaz vakitleri, savaş, doğum, düğün, denize gemi indirilmesi gibi konularda uğurlu saatleri tespit ederlerdi. yani gemi yapılır ama kızakta bekler. bu müneccimbaşı buyurup geminin ömründe yapacağı hayırlı işler için en uygun zamanı bildirir ve gemi o zaman denize indirilirdi. ya da devlet savaş yapacak ama müneccimbaşı diyor ki "olmaz o vakit hayırlı değildir"... bakar mısınız? ayrıca kuyruklu yıldızların geçişi, şiddet-i arz yani zelzele ki bugün de bilinemez, yangın, güneş tutulması ve ay tutulması gibi astronomi ile ilgili veya ilgili olduğu düşünülen olayları da takip ederek yorumları ile birlikte saraya bilgi veriyorlar. saray da yaşamsal alanda bu bilgileri kullanıyordu. 

bir kısa bilgi notu ile bu kısmı kapatalım: dinî olarak da yasak kılınıp olmaması gereken olarak tarif edilen ama osmanlı döneminde sarayın medet umduğu müneccimbaşılık kurumu ancak 1924 yılında cumhuriyet ile kapatılmıştır.

şimdi gelelim takiyeddün müneccimbaşı kısmına: istanbul' a gelip müneccimbaşı olan taküyeddin padişah ııı. murat'a; "uluğ bey tarafından yapılan ve kullanılan zic'in yani yıldız kümelerinin, burçların durumunu gösteren horoskop'ların dayandığı hesapların tarihin gerisinde kaldığını ve yeni gözlemlerin yapılması gerekir" diye rapor vermiştir. padişah da doğrusunun yapılması için on bin altın vermiş ve hoca saadettin, sokullu mehmet paşa'nın desteği ve padişah ııı. murat'ın fermanıyla 1577 yılında tophane sırtlarında ya da galata kulesi ile bugünkü galatasaray lisesi arasında bir yerde takîyüddîn’in yönetimi altında bir gözlemevi olan "takiyüddin'in rasathanesi" kurulmuştur.

Takiyüddin'in rasathanesi

(bkz: https://tr.wikipedia.org/…dia/file:taqi_al_din.jpg )

takiyüddin 15 bilim adamıyla çalışmalara başlar. sinus, kosinus, tanjant ve kotanjantın tanımlarını verip ispatlarını sergiler ve cetveller hazırlar. ekliptik ile ekvator arasındaki 23° 27' lik açıyı, 1 dakika 40 saniye farkla 23° 28' 40" şeklinde tahmin eder. bilimsel çalışmaları yanında saraya da raporlar verir.

iddiaya göre rasathanenin tamamlanmasından sonra padişah ııı. murad takiyüddin'den kehanette bulunmasını talep eder. çünkü o sırada osmanlı devleti üzerinden bir kuyrukluyıldız geçmiştir. takiyeddün de halt eder ve bu yıldızın bir mutluluk ve saadet devrinin habercisi olduğu tahmininde bulunur. işte bu tahmin her şeyin de sonu olur. 1578 yılında istanbul'da veba salgını başlar. veba osmanlı döneminde allah'ın bir cezası sayılmış hastalıktır. gerçi avrupa ortaçağ döneminde de veba tanrı'nın bir cezası sayılmıştır. ortaçağ dönemindeki engizisyon mahkemelerinde kadınlar "cadı" bellenir diri diri yakılır, yahudiler de "dinsiz" diye yakılma kararlarıyla cezalandırılır. takiyüddin'in bu tahminin tersi olması üzerine karşıtları ve "cüppeliler" de yıpratma propagandasına başlar; "bu rasathane ile takiyüddin ve personeli meleklerin bacaklarını gözlemektedir. allah da kızmış ve vebayı da bunun sonucunda göndermiştir"...


12. osmanlı padişahı ve 91. islam halifesi ııı. murat ne etsin? verir hatt-ı hümayunu kaptan-ı derya kılıç ali paşa'ya. "yık şu gözlemevini" der. kılıç ali paşa o muhteşem gemileri tophane önüne dizer. verirler ateşi. yerle bir olur rasathane...

neyin nesidir bu kaptan-ı derya? 

çünkü bu kişi de aslen luka galanti adında bir italyan'dır. kılıç ali paşa ismini sonra verirler kendine. bu devşirme italyan kısmına bir süre sonra "kılıç ali paşa" başlığında değineceğiz. ancak neden gemilerden atılan toplar ile gümbür gümbür yıkılır rasathane? işte burası önemli bence. çünkü bir söz vardır "at ölür izi kalır, yiğit ölür şanı kalır" derler. derler ya! kime kalır ve kime derler? tribünlere... yani söz konusu olan tribünler...

rasathane öyle sesiz sedasız, kazma kürek ile yıkılsa idi olmazdı. böyle anlı şanlı yıkılınca tribünler daha bir etkilenir. siyaset yani. o sıra hasköy'de, kasımpaşa'da imamlar camide verir gazı müridlerine; "attırdı topları şanlı padişahımız devletlümüz hükümdar, gümbür gümbür yıktı gafilin mekanını"... eyyy! ne gam, ne olsa da veba...

takiyüddin rasid tennis kadılığından istanbul'a geliyor. burada bayağı mülk de ediniyor. dolmabahçe sarayının olduğu yer var ya, işte orasının da sahibi olduğu geçiyor kayıtlarda. ama çocuksuz kişi. öyle "üç çocuk" değil bir tane de yapamıyor. çaresiz devlete kalıyor oralar.