Basketbol Değil Adeta Milli Seferberlik: 31 Ağustos 2006 Litvanya-Türkiye Basketbol Maçı

Japonya'da düzenlenen 2006 Basketbol Dünya Şampiyonası'na görece iddiasız bir kadroyla katılan milli takımımız, beklentinin aksine başarılı olmuş ve turnuvayı 6. sırada tamamlamıştı. Bir de şampiyonada çeyrek final sonrası oynadığımız bir Litvanya maçı var ki, efsane demek yetersiz kalır. O maçı hatırlayalım istedik.

Öncelikle maçın son dakikaları


Maçın bitimine 3 dakika kala 12 sayı geride olan takımımız geri kalan sürede tam 22 sayı atarak maçı uzatmaya götürmüştü


Uzatmada da 20 sayı kaydeden milliler maçı 11 sayı farkla, 95-84 kazanmış ve 5.'lik maçı oynamaya hak kazanmıştı


Sözlük yazarlarının ilgili yorumları

ölüm grubu olarak anılan c grubunun iki mağdur takımının mücadelesiydi. aslında kanımca ne litvanya, ne türkiye; ispanya ve arjantinden o büyük farkları yiyecek takımlar değildiler. tamam ispanya ve arjantin tabi ki de daha üstün fakat bu kadar fark olması biraz da c grubunun zorlu temposundan çıkmış iki takımın fiziksel ve mental açıdan yorgun düşmesinden kaynaklandı bence. şöyle bir düşünecek olursak türkiye arjantin maçına kadar oynadığı 6 maçın 6'sını da son dakikalarına kadar oynamak zorunda kaldı. aynı şekilde litvanya da bu durumda ispanya ile eşleşti. ispanya ile arjantin, biz ve litvanya'ya nispeten çok daha kolay maçlara çıktılar ve kendilerini sıkmamalarından ve kadrolarının daha geniş olmasından dolayı daha fit kaldılar. dolayısıyla yorgunluk sebebiyle farklı mağlup oldu iki takım da. türkiye'nin arjantine elendikten sonra bizimle beraber zorlu c grubundan çıkmış bir takım olan litvanya'yla eşleşmesi iyi bir fırsattı bence çünkü onlar da bizim gibi bitik bi haldeydiler. 4. periyodun sonlarına doğru ve uzatmada hem hücumda hem savunmada baya saçmaladılar. özellikle skor 74-69 iken litvanya savunması olduğu yerde kaldı ve enginin basketini izledi. bu onların (bence fiziksel yorgunluktan ziyade) mental yorgunluğunun bir simgesiydi.

bu maçı aldığımız gibi aynı şekilde litvanya'ya kaybedebilirdik de. fakat daha çok inanan ve daha dinamik olan takım bizim taraf olduğu için bu maçı gençlik ateşiyle aldığımızı söyleyebilirim.

maçın anlatımında murat kosova anlık bir gazla, "ilk galibiyetimizin şans olduğunu söyleyenlere bu galibiyet... " diyerek bi anda kaldı. kapak olsun diye devamını getirecekti ki canlı yayında olduğunu anladı sakince "bu galibiyeti de görsünler" dedi...

(bkz: çok yaşa emi)

son 3 dakikaya 65-53 yenik giren millilerin sonraki 8 dakikada 42 sayı attıkları bir şey.
buna basketbol denemez. bu milli mücadele gibi bir şey olsa gerek.

hukuk fakültesinde okusalar, son gece sabahlayıp medeni usul hukuku final sınavını fazladan kağıt da isteyerek verebilecek 12 adamdan oluşan basketbol milli takımımızın, son action başyapıtı.

gururun yürekten taşıp gözyaşı olarak aktığı inanılmaz maç.

bu maçın son yarım dakikasını ne ben anlatabilirim ne de görmeden siz anlayabilirsiniz.

bu maçın bakınızlık oyuncuları için:

(bkz: ender arslan)
(bkz: ermal kurtoğlu)

edit: erken öten horoz olduk:
(bkz: ersan ilyasova)

şöyle ki, pota altında enfes bir blok yaptıktan sonra kendisi karşı potada, ender'le ortak şukela bir alley oop yaptılar.

skorunu, sonucunu bildikleri futbol maçlarının tekrarlarını, tekrar tekrar izleyen aile fertlerime hep söylenirdim ki, ilk defa skorunu ve sonucunu bildiğim maçı tekrar izledim.

tekrar tekrar tüylerim diken diken olurkene tekrar tekrar heyecanlandım. türkiyem, basketbolda tekrar tekrar bize bu sevinçleri yaşatırsın umarım...

Final yorumu

bana basketbolu sevdirmiş olan maçtır.

ortaokulun bittiği yaz, henüz 14 yaşındayken basketbol mevzusuna yeni yeni uyanıyordum ve başından sonuna kadar izlediğim 2006 japonya basketbol şampiyonası içimde o ateşi tetiklemişti, başlıca sebebi de bu maçtı işte. ender arslan'ın kaçırdığı serbest atıştan sonra topu yakalayıp üçlüğe gidip o atışı soktuğunda yaşadıklarımı hala hatırlıyorum. 37 ekran eski televizyonumuzun başında kendimi yerlere atıp haykırmış, apartmanı ayağa kaldırmıştım. ve o günden sonra da basketbol oynamayı, izlemeyi hiç bırakmadım.

işte bu duyguları her zaman tertemiz, başka bir şey düşündürtmeden, sadece spor sevgisi ve heyecanıyla hissettirebildiği için basketbol gözümde hep insanlığın icat ettiği en güzel oyun olarak kalacak. teşekkürler ender arslan, ermal kurtoğlu ve ersan ilyasova.