Bayram Tatillerinin Her Yıl 10 Güne Tamamlanması Toplumsal Olarak Nelere Yol Açabilir?

Her yıl Kurban ve Ramazan Bayramı zamanı yaklaşınca ülke gündeminin tepesine oturan tatil meselesi bu yıl da çok konuşuldu ve konuyla ilgili son olarak 10 günlük idarî tatilde karar kılındı. Sözlük yazarı "sads" da çok güzel bir durum değerlendirmesi yapmış.
Bayram Tatillerinin Her Yıl 10 Güne Tamamlanması Toplumsal Olarak Nelere Yol Açabilir?
iStock.com

sebep sonuç ilişkisi bağlamında ve kısa vadeli düşünüldüğünde ilk anda geniş toplum kitleleri nezdinde haklı bir tasarruftur. lakin uzun vadede bu garip döngünün bir şekilde hadi kırılması demeyelim ama belli bir düzene oturtulması gerekir.

artık her sene bayram ne zamana denk gelirse gelsin o hafta kafadan tatil mi olur, yoksa bayram, bayram olarak kalır, iki bayram arası herkes için ve herkesi kapsayan ayrı bir tatil haftası mı ilan edilir, üzerinde düşünmek lazım. ama bu tarz birleştirmelerin yarardan çok zararı olduğuna inanıyorum.

genel olarak günü kurtarma kararlarının bütünü bozma yeteneği çok fazladır. hele hele alışkanlık haline gelenler katî olarak yozlaştırır ve içten yıkarlar.


ticaretin ilk kuralı yatırımı korumaktır ya da daha yerel deyimle oynamaktan murad ütmektir derler. doğrudur. sonuçta turizm ülkemiz önemli bir gelir kaynağı. bu yatırımı atıl bırakmamak, bir şekilde kullanmak lazım. ama ne pahasına?

bu noktada victor hugo'nun ünlü sözünü unutmamak gerek; kurdu kurtaran koyunları öldürür. bugün yapılan aslında tam olarak budur. herkes anladı sanırım. ama bu bambaşka bir konu. buna değinmek bu yazının sınırlarını aşar, o nedenle ben konuya devam edeyim ve şu soruyu sorayım:

korunması gereken değer nedir? ekonomi mi? bayram mı?

hayatımızı hoş ve asil kılan erdemler vardır. adına ister nüans diyelim ister ayrıntı/detay. adını ne koyarsak koyalım bunların bir kısmı bize geçmişin hediyesi bir kısmı da bizim geleceğe yatırımımızdır. bu türden gün birleştirmelerinin bayramları varoluş amacından saptırdığını düşünüyorum.

bayram, bayramdır. hepsi bu. siz daha bu kavramın veya değerin/erdemin ne olduğunu sağlıklı bir şekilde tartışmadan hatta belki de tanımlamadan, bir başka kulvardaki kısa vadeli (örneğin turizmin canlaması gibi) ekonomik bir değere indirgerseniz fevkalade yanılırsınız.

böyle yapıldığında geniş halk kitlelerinin gözünde bayram=tatil olur.


halbuki tatil başka ihtiyaç, bayram bir başka ihtiyaçtır. bayramlar hayatımızın farklı noktalarına temas ederler. siz bunu es geçerseniz bayram kutlamaları yazlıkçı, tatilci gezintisine dönüşür.

yeni nesillerde bayramların nostaljik izler bırakan güzel hatıraları oluşmaz.

fazla söze gerek yok, hâl böyle olunca insanımızı farklı kılan değerlerin başında gelen bayramlaşma, barışma, kucaklaşma olgusu da kaçınılmaz olarak kaybolur. maddeci dünya öne çıkar.

uzatmayayım; insanı sendeleten, düşüren küçük şeylerdir. insan onlara takılır ve düşer. devletler de böyledir. çimentosu harcı insandır. insanı kardeş yapan bir arada tutan ahlaktır, ahlakı besleyen inançtır, ibadettir. tüm bunların tezahürü ise bayramdır, helalleşmektir. bizi biz yapan değerlerimizi böyle kısa vadeli çıkarlara endekslersek, üçe beşe harcarsak sonuçta yaşar kemal’in dediği olur: o iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip giderler, sonra demirin tuncuna, insanın piçine kaldık der, ağlarız.