Bilim Ruhuna Yakışmaz Diyerek Buluşlarını Patentlemeyi Reddeden Bilim İnsanı: Marie Curie

Bilim tarihine damga vurmuş en önemli insanlardan biri olan Marie Curie'nin hayatına biraz yakından bakalım.
Bilim Ruhuna Yakışmaz Diyerek Buluşlarını Patentlemeyi Reddeden Bilim İnsanı: Marie Curie


1867'de polonya'nın varşova kentinde marya sklodowska adıyla dünyaya geldi. 1891'de fizik öğrenimi için paris'e geldi ve kendi döneminin en yüksek fizik derecesiyle sorbonne'dan mezun oldu. polonya'ya dönüp öğretmenlik yapmayı düşünürken, paris'te çalışan bir fizikçi olan pierre curie'yle evlenmiştir.

becquerel'in yeni buluşuna zaten ilgi duyan çift, marie'nin doktora tezinin becquerel'in ışınlarının doğası ve kaynağı üzerine olması gerektiğine karar verdi.


1898'de marie, doktora araştırmasından arta kalan vaktinde, eşiyle birlikte yeni bir element bulma konusunda labaratuvar çalışmaları yapıyordu. pekblend cevherini kimyasal bileşenlerine ayırdıklarında, bir değil, iki yeni element buldular. bu elementlerden ilki, polonyumdu. radyum diye adlandırdıkları ve polonyuma göre daha radyoaktif olan ikinci elementin yalıtılması ise dört yıl sürdü.

marie ve pierre curie maddi sorunlarla dolu bir hayat yaşıyor ve kötü koşullar altında çalışıyorlardı. polonyum ve radyumu arıtma işlemleri için daha büyük bir labaratuvar isteğinde bulundular ama geri çevrildiler. labaratuvar yanındaki terkedilmiş barakayı kullanmalarına izin verilmişti.


1903
'te marie doktora tezini sundu ve hemen ardından da marie ve pierre nobel fizik ödülü'nü aldılar. bu ödülü alan ilk kadındı.

marie ve pierre curie çok yüksek ahlaki değerlere sahip insanlardı. radyum yalıtma yöntemlerinin patentini alarak bir servet yapabilecekken, isteyen her kişiye ve şirkete ellerindeki bilgileri rahatça verdiler.

1904'te pierre sorbonne'da fizik profesörlüğüne atandı ve kendisine hayat boyu düşlediği gibi bir labaratuvar teklif edildi. ancak bu labaratuvarı görmeye pierre'in ömrü yetmedi. onun profesörlüğünü devralan marie, sorbonne'da profesörlük verilen ilk kadın oldu.


marie curie büyük miktarlarda radyumla öyle çok çalışmıştıki, iş yaşamı boyunca aşırı dozlarda radyoaktiviteye maruz kalmıştı. aldığı radyasyon sonucunda lösemiye yakalanarak 1934'te öldü.

radyumun bulunuşunun 25. yılında yaptığı konuşmada;

"daha fazlasını yapamasak da, belki herbirimiz bir parça bilgi parıltısı yakalayabilirsek, insanlığın gerçek hakkındaki rüyası hakkındaki rüyasına mütevazi ve yetersiz olan birşeyler katabiliriz. karanlığımız içinde görünen evreni şekillendiren büyük planın belirsiz ışıkları, bize parça parça gösterilen, bu küçük mumlar sayesinde olacaktır. bilimin öyle güzelliklere sahip olduğuna ve ruhani bir gücünün, bir gün dünyayı, şeytanlardan, cahilliğikten, fakirlikten, hastalıklardan, savaşlardan ve ızdıraplardan kurtaracağını düşünenlerdenim.
gerçeğin belirgin ışığını arayın, belirgin yeni yollar arayın, insanlığın görüş alanı çok uzak olmasa bile. ilahi adalet bizi hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmayacak. her çağın kendi rüyası vardır.o halde dünün rüyalarını bir kenara bırakın.bilginin meşalesini alın, geleceğin sarayını inşa edin.." 


demiş bilim kadınıdır.

ayrıca, hayat hikayesi, 1943 yılında madam curie isimli filme konu olmuştur.

varsova daki evi freta sokaginda olan radyum bilgini. muze yapmislar evini. kimseciklerin olmadigi saatlerde gittiginizde ikinci katin merdivenlerinin bittigi yerde salona acilan kucuk sahanligin yanindaki kocaman pencereden, marie nin bir zamanlar kosup oynadigi bahceye bakmak, onun zamanindaki yasami o evin bizzat duvarlari arasinda hayal etmeye calismak onun hayatina dair yazilmis kitabi okumak kadar hos bir duygu. 

16 freta sokagi yolunuz dustugunde belki ugramak istersiniz.