Bir Bilgiyi Tecrübe veya Gözleme Tabi Tutmadan Reddetme Durumu: Semmelweis Refleksi

Kişilerin herhangi bir bilgiyi hiçbir şekilde onaylamaması, doğruluğunu düşünmeye bile yanaşmaması durumudur. Reflekse ismini veren kişinin hikayesi ise akıllara durgunluk verecek cinsten.
Bir Bilgiyi Tecrübe veya Gözleme Tabi Tutmadan Reddetme Durumu: Semmelweis Refleksi

semmelweis refleksi: insanların bir bilgiyi otomatik olarak (refleks olarak) hiçbir düşünce, tecrübe veya gözleme tabi tutmadan reddetmesi durumudur. bu tanım yazar robert anton wilson tarafından semmelweis'a ithafen yapılmıştır. galileo'nun "dünya güneşin etrafında dönüyor" savının başta kilise olmak üzere o dönem yaşayan tüm insanlar tarafından reddedilmesi ve bu savında ısrar ettiği için cezalandırılması buna örnek olarak gösterilebilir (tabi öncesinde aynı suçlamayla giordano bruno'nun canlı canlı yakılması var, neyse konuyu dağıtmayalım şimdi). peki kim bu semmelweis?

ignaz philipp semmelweis (1818-1865)

viyana'da görev yapan bir kadın-doğum uzmanı doktor.

 o dönemde dünyanın mikroplardan, bulaşıcı hastalıklardan, el yıkamanın öneminden haberi yoktur. 

cerrahlar elini yıkamadan ameliyat yapar (cerrahi eldiven zaten icat edilmemişti), hastaların önemli bir kısmı enfeksiyondan ölürdü. 

hatta rivayet odur ki (kaynağını bulamadım, türk cerrahi derneğinin bir dergisinde okuduğumu hatırlıyorum),

fransa'da cerrahların önlüklerindeki kan lekeleri onun kıdemini gösterirmiş. önlük ne kadar kirliyse cerrah o kadar deneyimli demek olurmuş.

bu yüzden cerrahlar özellikle önlüklerini yıkatmazmış. tabi cerrahlar ellerini yıkamadıkları gibi o leş gibi kirli önlüklerle ameliyat yaptığından cerrahi enfeksiyonlar o dönem "bu işin fıtratında bu vardır" denilerek önemsenmiyordu. cerrahi enfeksiyonlar bu kadar yaygın ve ölümcül olduğundan sadece basit ameliyatlar yapılabiliyordu.

semmelweis, çalıştığı klinikte doğum yapan kadınlarda puerperal sepsis (lohusa humması) nedeniyle ölüm oranlarının çok yüksek olduğunu fark etmişti. çalıştığı hastanede iki doğum salonu vardı: biri tıp eğitimi amaçlı stajyer doktorların da girdiği 1. salon, diğeriyse ebelik eğitimi için stajyer ebelerin girdiği 2. salon. summelweis, stajyer doktorların girdiği salonda puerperal sepsis oranının %30'un üzerinde iken (yani orada doğum yapan üç kadından biri enfeksiyondan ölürken) bu gizemli hastalığın diğer salonda doğum yapanlarda normal sıklıkta görüldüğünü fark etti. 

acaba bu stajyerler ne bok yiyor da hastaların ölümüne sebep oluyor diye düşünerek gözlem yaptı. stajyer doktorlar anatomi dersinde kadavralarla uğraştıktan sonra kadın-doğum dersi için doğumhaneye giriyordu. acaba bu hastalıkla o kadavralar arasında bir ilişki olabilir miydi? tüm bunlar yetmezmiş gibi o dönem puerperal sepsis nedeniyle ölen bir hastaya otopsi yapan ve otopsi esnasında yanlışlıkla kendi parmağını kesen bir meslektaşının da aynı belirtiler göstererek ölmesi semmelweis'ın ufkunu aydınlatmıştı. 

bu hastalığa sebep olan şeyin insandan insana bulaşan canlı bir şey olduğunu ve gözle görülemeyecek kadar küçük canlıların buna sebep olabileceğini düşündü. tedbir olarak doğumhanenin kapısına kalsiyum hipoklorit içeren bir solüsyon (klorlu bir solüsyon) koyarak içeri giren herkesin ellerini bununla yıkamasını zorunlu kıldı. 

sonuç inanılmazdı: iki ay içerisinde puerperal sepsis oranı %1'in altına düşmüştü. işte o an semmelweis büyük bir başarıyla bu çalışmalarını genişletmiş, enfeksiyon hastalıklarının belirtileri, bulaşma yolları ve önleyici tedbirler konusunda edindiği eşsiz bilgileri yayınlamıştı (yıl: 1847). makalelerinde tüm cerrahların ameliyatlara başlamadan önce ellerini yıkamasını tavsiye ediyordu.

ancak semmelweis takdir ve ödül beklerken bir anda eleştirilerin, sözlü sataşmaların hedefi ve alay konusu oluverdi. o dönem cerrahlarda el yıkamak utanılacak, ayıp bir şeydi ve kendilerinden böyle ayıp bir şey yapmalarını isteyen semmelweis gerçekten haddini aşmıştı. saldırılar giderek ırkçılık eksenine kaydı (semmelweis macardı). şarlatanlık suçlamalarına da maruz kalan semmelweis bir süre sonra üniversiteden kovuldu. öne sürdüğü bilgiler de unutulup gitti. derdini kimseye anlatamayan semmelweis en sonunda meslekten de atıldı. summelweis depresyona girmişti ancak iddia ettiği şeyleri halen savunuyordu. öyle ki, viyana sokaklarında yürürken gördüğü genç çiftlerin önünü kesip, "bebeğiniz olacağı zaman doktorunuza söyleyin, doğumdan önce mutlaka ellerini yıkasın" diye tembihliyordu. semmelweis sonunda akıl hastanesine kapatıldı. 1865 yılında akıl hastanesinde hayata veda etti.

semmelweis'tan çok sonra lister adında bir cerrah (joseph lister, 1827-1912) aynı şeyleri 1865 yılında iddia etti ancak lister taşaklı bir cerrahtı, kimse onunla uğraşamadı. ayrıca o dönemde luis pasteur de mikroplar hakkında detaylı çalışmalar yaparak insanların bu konu hakkındaki ön yargılarını epey kırmıştı. sonuçta lister antisepsinin babası olarak tıp tarihine adını altın harflerle yazdırırken, semmelweis unutulup gitti. bugün bile semmelweis ismini çoğu doktor bilmez.

işte semmelweis isimli bilim adamının tamamen bilimsel gözlem ve çalışmalarına dayandırarak iddia ettiği bilgilerin o dönem yaşayan insanlar tarafından araştırılmadan, detaylı incelenmeden tamamen ön yargılarla reddedilmesine semmelweis refleksi deniyor. yani kısaca cehaletin bilimsel tanımlamasıdır.

bugün lister, tıp fakültelerinde okutulan kitaplarda antisepsinin babası, enfeksiyon meselesini ilk çözen kişi olarak olarak geçer. halbuki bu gerçek değildir. antisepsinin babası semmelweis'dır. lakin çok yazık etmişler adama.

edit: bu arada lister'i de suçlamamak lazım. o, semmelweis'ın yaşadığı trajik hikayeden habersiz olarak farklı bir deneyimle antisepsi kavramını geliştirmiştir. lister, o dönem pislikle dolu, bulanık akan thames nehrinin bir kenarında suların tamamen berrak ve duru olduğunu fark eder. sebebini araştırdığında o bölgede faaliyet gösteren bir tabakhanede deri işlemek için kullanılan karbolik asidin buna sebep olduğunu bulur. işte o an bir aydınlanma yaşayan lister bilimsel çalışmalarını bu alanda yoğunlaştırır ve karbolik asidin mikropları öldürdüğünü ispatlayarak antisepsi kavramını ortaya atar. tüm cerrahi aletler ve ameliyata giren cerrahi ekibin elleri karbolik asit ile yıkandığında sonuçlar pek şükeladır. lister'in bu buluşu (aslında semmeweis'ın kimseyi ikna edemediği buluş) ve anestezinin keşfi cerrahide yeni bir çağ başlatır: cerrahinin altın çağı.