Bir Dönemin Efsanesi 900'lü Hatların Perde Arkasında Yaşanan İlginç Olaylar

Bir zamanların telefon faturalarının kabusu 900'lü hatları hatırlarsınız. Birçoğumuzun merak edip aradığı o hatların arka planında acayip olaylar yaşanmış. Sözlük yazarı ''syozkn''dan dinliyoruz.
Bir Dönemin Efsanesi 900'lü Hatların Perde Arkasında Yaşanan İlginç Olaylar
iStock.com

toplanın size 900'lü hatların hikayesini anlatacağım;

90 öncesi doğumlular 900'lü hatları hatırlayacaktır. kimisi erotik, kimisi saçma salak bir yarışma sonucu hediye vaadli, hatta televizyon kanallarındaki müzik programlarına ulaşmak için bile kullanılan bir gereçti bu hatlar.

bahsettiğim yıllar televizyonda klip 93-94-95-96-97-98-99 serisiyle ece erken'in parlamaya başladığı, rakip kanalda sabah şekerleri adında programların döndüğü yıllar. o zamanlar televizyonlarda böyle insanları ampul gibi tv'ye çıkarıp evlendirmek veya kaybolan insanları türk polisinin yerine kovalamak gibi ulvi amaçlar yerine 1 veya 2 kişiden oluşan sunucu ekibinin önündeki makineden çıkan, programın sonuna doğru iyiden iyiye tüm stüdyoyu doldurmaya başlayan faksları okuyarak insanları eğlendirdiği, çeşitli komiklikler şakalar yapılan müzik programları vardı. ece erken'in, şebnem dönmez'in türk gençliğinin hayallerini süslediği yıllar. reklamlarda da o saatteki izleyici kitlesine göre farklı amaçlara hizmet eden 900'lü hatların reklamları oynardı. sabah saatleriyse 900'lü hatları arayarak hugo'nun sorduğu soruya yanıt verip hugo rozetini, akşamları mehmet ali erbil'in çarkıfelek programına bağlanıp arabayı kazanmaya çalışırdınız. gece 12'den sonra da malumunuz erotik amaçlı 900'lü hat reklamları döner, yurdum abaza insanlarının ateşini bir nebze olsun söndürebilir miyiz diye uğraşırlardı.gazete küpürlerinde reklam bölgeleri 900'lü hat reklamlarından geçilmezdi. peki bu kadar hat, bu büyük sektör ne oldu da artık yok? sahi televizyonlarda gazetelerde binlercesini gördüğümüz bu kadar hattı kim arıyordu? tamam ülkemiz insanının bu tip şeylere meyletmesine çok şaşırmayız ama sayıları artık ufukları aşmış bu kadar erotik 900'lü hattı doyuracak kadar insan arıyor muydu hakikaten?


900'lü hatlar ilk çıktığında türk telekom (o dönem ptt idi galiba) için inanılmaz bir kazanç kapısıydı. dakikasına milyonları(6 sıfır atılmadan öncesi) çatır çatır yazıyordu. kabarık telefon faturaları oldukça iyi bir gelir getiriyordu. televizyon vb. gibi medya araçlarında kontrol sistemi henüz bu kadar gelişmiş olmadığından reklamları kolayca yapılıp insanların ilgisini de kolaylıkla çekebiliyordu. nitekim bu dönem televizyonda rakı sofralarının kurulabildiği, canı çekenin çat diye sigara yakabildiği dönemlerdi bilirsiniz.

türk devletleri tarih boyunca her zaman çeşitli sistemler geliştirmiş, bunun üzerinden gelir elde etmeyi başarmış, ancak türk halkı da her seferinde bu sistemin bir açığını bulup onu doyasıya kullanarak durumun avantajlarından yararlanmıştır. zamanla bu açıklardan dolayı devlet zarara uğramaya başlayınca da o sistem yerini bir başkasına bırakmıştır. tüm tarih bunun gibi örneklerle doludur. 900'lü hatların da hikayesi aynen böyle başlıyor ve bitiyor.

90'lı yıllarda 900'lü hatlar furyası patladı ve her sektöre yayıldı. yarışma programları, erotik yayınlar, çeşitli dinletiler... onlar her yerdeydi. hikayenin gelişimi şu şekilde olurdu. 900'lü hat alabilmek için ptt'ye başvuru yapılır, ardından da hattınıza gelen arama sürelerine o ay içinde ödemenizi alırdınız. yukarıda da anlattığım gibi bu hatların fatura bedelleri öyle yüksekti ki hem hat sağlayıcı, hem de hattın sahibi buradan hatrı sayılır gelirler elde ederlerdi. ancak türk halkının aklına çoktan yeni çakallıklar gelmeye başlamıştı...


ilk başta makul sayıda olan 900'lü hatlar iyi gelirler getirerek sahiplerini memnun ediyordu ve deyim yerindeyse ışığı gören bu sektöre koşuyordu. yeni bir dolandırıcılık hizmeti olarak paravan 900'lü hatlar açılmaya başlandı. buna göre girişimci bir 900'lü hat alıyor, sonra başka bir hattan bu numarayı arayarak saatlerce , günlerce telefonu açık bırakıyordu. ay sonunda da telekomla yapılan sözleşme gereği bu dakikaların, saatlerin karşılığı olan milyarları ceplerine cukkalıyorlardı. sürekli açık kalan telefon faturası ödenmemesi nedeniyle gidebildiği yere kadar gidiyor, ardından kapanıyor icralık vs. oluyor ama devlet ne fatura sahibini bulabiliyor, ne de icra yoluyla sahibinden bu miktarları tahsil edebiliyordu. sahiplerin üzerlerine arabaları, evleri, mal varlıkları yoktu. yani işin özeti giren çıkan devlete oluyordu. ptt'nin elinde milyarlarca liralık ödenmemiş fatura ve buna karşılık 900'lü hat sahiplerine ödenmiş milyarlarca liralık para çıkışından başka bir şey olmuyordu. bu faturalar öyle meblağlara ulaşmıştı ki ptt müdürlerinin,'' bu faturalar bu noktaya gelene kadar neden müdahale etmedin'' derler ve koltuğumdan olurum korkusuyla milyar liralık faturaları sümen altı etmeye çalıştıkları söylenir. kimisi gerçekten de sümen altı edememiş ve koltuğundan olmuştur. işin özeti 900'lü hatlar çok kelleyi götürmüştü.


bu olay dünyanın en kolay işiydi. 900'lü hat açmak için başvur. hattı açtır. sonra gariban birini bul ve eline normalde göremeyeceği paraları verip üzerine telefon açtır. açtırdıktan sonra telefonu kaldır ve kendi hattını ara, saatler günler boyunca açık tut. ay sonunda git postaneden paranı al ve yeni bir garibana telefon hattı açtırarak döngüye tekrar gir. gelecek ay bu işi yinele... ardından tekrar ve tekrar... bu işte o dönemin parasıyla milyarlar dönüyordu...

müdürlerin kabarık dosyaları sümen altı etme çabaları bir süre daha mevzunun uzamasına sebep olsa da eninde sonunda buna yönelik önlemler alınmaya başlandı. çünkü ptt milyarlarca liralık tahsil edemediği fatura alacağı olmasına karşılık, hat sahiplerine her ay milyarlarca lira para aktarmak durumundaydı.

ilk önlem görüşmenin anormal sürelere ulaşması durumunda otomatik olarak kesilmesiydi. mesela 900'lü hattı arayıp 10 dakikadan fazla açık bırakırsanız sistemden birisi hattı kesiyordu ve böylelikle gerçekten bu hatlardan yararlanmak isteyenleri sövüşlemek, öhöm pardon, ayıklamak ve onların bu hizmeti almaya devam etmesini sağlanmaya çalışılıyordu. tahmin edebileceğiniz üzere bu önlem bizim insanımız için biraz fazla insancıldı. çözmeleri fazla zamanlarını almadı. yapılan şey bir çoğunuzun da tahmin edebileceği üzere telefon başında nöbet beklemekti. telefonu aç, hat düşene kadar bekle. hat düştükten sonra tekrar ara.

ikinci önlem şuydu: bu maddede çok emin değilim ama arama engelleme tarzı bir şey denendi. bir telefondan sürekli şüpheli arama yapılıyorsa hat o numaraya banlanarak o hatta ulaşmasının önüne geçilmeye çalışıldı. etrafta ''10 milyar vereyim sen de üzerine bir hat al ve bana teslim et'' denildiğinde koşa koşa gelecek bir sürü gariban olduğundan bu da tutmadı. engellenen hat yerine başka hattan aramaları devam ettirebiliyordu sağlayıcılar.

ve son noktayı şimdi anlatacağım önlem koydu: ptt 900'lü hatlar için peşin ödeme yapmamaya başladı. yani aldığınız 900'lü hatlara gelen aramaların ücretini, ancak ona karşılık arama yapan kişiye kesilen faturanın ödenmesi sonrası alabiliyordunuz. ne kadar fatura ödendiyse o kadar hakediş. eğer fatura ödenmediyse ödenene kadar beklemeliydiniz. sistem biraz saçma görünüyor ama başka yol da yok gibi sanki...


buna karşılık dolandırıcıların yapabileceği pek bir şey kalmamıştı. yavaş yavaş bu cazibeli sektör yok olmaya başlayacaktı. ilk başta bu tarz devlet dolandırıcılarını ayıklamayı başarsa da düşen talep ve teknolojinin gelişmesiyle oluşan yeni kanallar neticesinde 900'lü hatlar yavaş yavaş tarihe gömüldü... yeni gelen hükümetin de malum daha mutaassıp bakış açısı nedeniyle tamamiyle bir anı haline geldi.

yaşaması eğlenceli yıllardı 90'lı yıllar. şimdi baktıkça ne kadar absürd işlerin döndüğünü düşünerek basıyorum kahkahayı.

he son olarak ben bunları nereden biliyorum? merak etmeyin hiç 900'lü hattım olmadı. arkadaşımın eski iş yerine gelen ve o dönemler bu işlere uğraşmış bir adam anlatmış. ondan da bu hikaye bana geldi. ilginç bir hikaye olduğundan paylaşayım dedim.zaten 90 yıllar benim çocukluk ve gençlik dönemlerimdi. 900'lü hatlarla tek bağlantım yanılmıyorsam 94-95 yıllarında hugo'nun sorduğu ve cevabının ''mustafa sandal'' olduğu bir soruyu cevaplayarak hugo rozeti kazanmaya çalışmamdı.

hayallerimle oynadılar, onu da göndermedi yavşaklar! bal gibi de bilmiştim. mustafa sandal'dı cevap ulan!