Bir İktisatçı Edasıyla Tanrı İnancını İlginç Biçimde Formülize Eden Düşünce: Pascal'ın Kumarı

17. yüzyılda yaşayan Fransız matematikçi ve düşünür Blaise Pascal'ı genelde Pascal üçgeniyle tanırız ama kendisinin, eski zamanların algı biçimini güzel bir şekilde ortaya koyan bir inanç formülü de var.
Bir İktisatçı Edasıyla Tanrı İnancını İlginç Biçimde Formülize Eden Düşünce: Pascal'ın Kumarı


tanrı olabilir veya olmayabilir, (a) tanrı var (b) tanrı yok diyelim.

bir insan tanrıya inanmayabilir, (x) inanıyor, (y) inanmıyor diyelim.

şimdi, tanrıya inanmayan bir insanın kazancının "n" olduğunu varsayalım, zira tanrıya inanan birisi para, seks gibi zevkli düşkünlüklerden mahrum kalacak, tanrısına sadık olacaktır. fakat inanca göre tanrıya inanan birinin, eğer tanrı varsa, kazancı sonsuz olacaktır, sonsuz bir kutsama ile yaşayacaktır.

olabilecek kombinasyonlara bakalım

(ax) tanrı var ve inanıyoruz ne mutlu bize, -n+sonsuz = sonsuz kazançlı çıktık

(bx) tanrı yok ve inanmışız yazık = -n zarardayız.

(ay) tanrı var ve inanmamışız +n-sonsuz = -sonsuz yedik naneyi.

(by) tanrı yok ve inanmamışız süperiz = +n kardayız.

"e aptal olmayan herkes tanrı'ya inanmanın mantıklı olduğunu görebilir" demiş büyük üstad.

Sözlük yazarlarının teoriye dair  yorumları

özünde "korku", "kalitesiz kurnazlık", "aşağılık kompleksi", "insana özgü kuyruk kıstırma" gibi çok ciddi olumsuz öğeler içeren bir argümandır. irdelemek dışında, ciddi ciddi bu argümanı düşünerek tanrıya kendi sınırlı zihnimizde paye vermek (seçme ve seçilmeye maruz bırakmak) belki de yapılabilecek en yanlış hareketlerden birisidir.

biraz beyin jimnastiği yapalım, şöyle ki;

tanrının varlığını ilk kez 8-9 yaşlarında enine boyuna düşünmeye başladım. (4-5 yaşında allah'ı bulut sanıyordum, en tepede bulutlar olur ya açılmamış algımızda...)

düşündüm (bilim tekniklerin vs.nin de yardımıyla): dünya güneşten koptu, güneş; yıldız tozlarının birleşmesiyle oluştu, yıldız tozları; hidrojen azot helyum gibi elementlerden oluştu, onlar atomlardan oluştu...şöyle oluştu böyle oluştu derken en sonunda "ilk" maddenin nereden çıktığını düşünmeye başladım ve bulamadım, orada anladım ki bir güç en azından "ilk" maddeyi oluşturmalı... ve buna tanrı denmeli.

tanrı-tengri-tengir-dingir-denger-edenger-edinger (eksiye doğru kronolojik) .... eding= eden, yapan anlamında... er= kişi.... net mi?

tanrı hem her şeydir hem de hiçbir şeydir, zaten ikisi de aynı anda olmazsa tanrı olmaz, çünkü tanrı tüm kavramları ve kavram olmayanları bile içinde bulundurmalıdır. bana göre tanrının varlığını düşünmek bile çok gereksiz, her şey ortada. ama ispatlayamam. zaten aslında ispatlayabileceğimiz çok çok çok az şey var, ancak kanıtlar gösterebiliriz, ama bu çok nadir ispatı getirir... bir şeyin kanıtlanması asla ve asla ispatlanması demek değildir. belli koşullar içerisinde olguyu öngörmektir kanıtlamak. ispat ise mutlaktır, değişmeyecek olandır. birisi çıldırıp birisini öldürdüğünde üzerinde bulunan dna örnekleri ile katilin cinayet işlediğini kanıtlarsınız, ama bu mutlak gerçek değil, ispat değildir. başka şartlar altında bu gerçekleşmeyecektir. neyse konu dağılmasın...


tanrıya ulaşmak için tüm düşünce sistemlerine kabulüm var, ama içerisinde ilk paragrafta söylediğim öğeler bulunan bir sistem kesinlikle bir "sorgulama" değil, saygı duyulacak bir şey değil, aksine bir tüccarın tedarikçisiyle yaptığı ticaret antlaşmasıdır. ve kendini inandırma, gerçeği arama bu şekilde olmaz.

şüphesiz ki tanrıya ulaşabilme yollarındandır ve en önemli iki tanesinden birisidir felsefe, ama barok burnu büyüklükle değil, mevlevi tevazunun içe dönüklüğüyle.

pascal'ın kumarı, nouma'nın golü veyahut kumarbaz argümanı adından da anlaşılacağı gibi belki de oynanabilecek en büyük ve en aptalca kumardır. kumarda biri kazanır biri kaybeder. her halükarda kaybetmek var ise (ki tanrı varsa kesinlikle kaybedilecek, yoksa yine kayıp söz konusu) ve kayıplardan birisi sonsuz acı ise; argümanda söylenen "aman terazi tanrıdan yana basıyor, o zaman argüman sonucu karar; tanrıya inanılmalı" fikri değil de, "aman bu argüman tehlikeli sulara doğru ilerliyor, böyle bir mantıkla ilerlemek zaten tanrının varlığını kafadan inkar ediyor, tanrı var ise bu düşüncelerin hepsinin kaypaklık olduğunu anlayacaktır" fikri benimsenmeli ve bu argüman da sadece bir "sivri fikir", "yanılma denemesi" olarak felsefe tarihinin tozlu raflarında yerini almalıdır. zira tanrı "aa lan amma akıllıyım, allaha inanmak bahislerde 1'e 1.75 veriyo (ki güzel orandır), oynamamak enayilik hacı" mantığı ile "riyizınıbıl" ve "purofitibıl" olarak bulunamaz, bulunmamalıdır, bulunsa da herhangi bir kıymet-i harbiye içermemektedir.

tüm bunların ışığında

kumarbaz argümanını herhangi bir şekilde uygulayarak müspet ya da menfi karar almak veya almayı düşünmek bana göre tanrıyı direkt reddetmekten çok daha büyük saçmalıktır, aynı 60 yaşına kadar içki-kumar-yalan-dolan-gayrimeşru seks ve diğer (dine göre, bana göre değil) yasak şeyleri yapıp da ölümü yaklaşınca diyet öder gibi hacca gidip namaza başlamak gibi büyük bir kaypaklıktır...

"düşüneceksen toprak gibi düşün, hava gibi, su gibi düşün. bu dünyanın etten kısmını da görünmeyen kısmını da kullan, sadece aklın ile değil, aklın ve kalbin ile düşün ki ancak o zaman "tam" olmaya yaklaşabilirsin ve belki de güneşe uçarken balmumundan kanatların erimez. bu işin dünyadaki ve evrendeki "tercihe dayalı olmayan" ender şeylerden birisi olduğunu ve tercih yapmanın bir yol olmadığını gör" derim kumarbaz argümanını inancında yol belleyen olursa (ki olmaz)...


eğer tanrı varsa ve sana verdiği akıl itibariyle beklediği sonuç eldeki verilerle kendisine ulaşılamayacağıysa çuvallayan kumardır, dünya imtihanını geçebilmek için biraz agnostik olmanın gerektiği bir yapı diyebiliriz buna

bilhassa matematik derslerinde karşılaşılan sorulardandır, öyle bir soru olur ki boğuşur boğuşur işin içinden çıkamazsın, oysa hocanın beklediği cevap soruyu bilinen çözümsüz bir probleme indirgeyip çözülemeyeceğini göstermendir, sadece bunu gösterebilen geçer

daha da basit bir şekilde alalım, hoca 3 bilinmeyenli bir denklemi çözmemizi ister ama ortada sadece iki tane eşitlik vardır, burada olayı bilmeyen öğrenci salladıkça sallar ve hatalı bir sonuca ulaşır, olayı bilense "ya hoca, buradaki verilerle bu denklemi çözemeyiz, sebebi de böyle böyle, eğer 3 tane eşitlik verseydin uzaydaki noktayı tam koordinatlarıyla yazardım ama 2 tane olduğu için doğru cevap şu eşitliği sağlayan herhangi bir nokta olabilir" der ve tam puanı alır

açıkçası islam dinine inanan ama "keşke kuran'da biraz daha açıklayıcı bilgi verilseydi" diyen, gerçekliğine inanmam için elle tutulur kanıtlar bulunmayan hadis, sünnet gibi kaynakları büyük ölçüde şüpheli bulan, 1500 senedir din alimi geçinip dar çerçevelerden bakıp fetva veren ve ortalığı büsbütün karıştıran adamlara güvenmeyen biri olarak kafamdaki inanç haritasının bir kısmını agnostik tutmayı faydalı bulurum.

felsefe tarihinde okuduğum en saçma akıl yürütmelerden biri. saçma oluşunun sebebi, bir insanın kendi iradesi dahilinde inanç oluşturabileceğini varsaymasıdır.

bir kere inanç nasıl oluşur? inanılan şeyin bir şekilde akla yatması durumunda oluşur. akla yatma ne şekillerde mümkündür?

a. mantıksal akıl yürütme
b. höristik akıl yürütme
c. içgüdüsel / sezgisel

yani inanç gidip bakkaldan alınabilen bir şey değil. bu yüzden rasyonel bir fayda zarar hesabı sonucu "hmm 3 taksit yapsak, daha klas, o zaman inanayım lan" demek, "bu iş oldukça karlı adamım, bu yüzden beynimin konfigürasyonunu değiştirdim ve şimdi allah'a inanıyorum" senaryosunda kendini bulmak kadar absürt bir şey düşünemiyorum.

pascal'ın çoğu teist gibi "eğer bir tanrı varsa, sadece benim dinimin tanrısı vardır" mantığıyla oluşturduğu çürük argüman. sen belki ömrünü yehova'ya adamış bir yahudi olarak ahiretteki kazanç ihtimalini sonsuz ila -n arasında sınırladığını düşünebilirsin; fakat ya o gerçek tanrı brahma ise?