Bir İnsanın Başından Geçebilecek En Enteresan Olaylardan Biri: Barda Tanışılan Kadınların Hollywood Yıldızı Çıkması

Sözlük yazarı dusunen hayvanin onde gideni, yıllar önce başından geçen bir olayı paylaşmış. Bir insanın başına gelebilecek en enteresan olaylardan birini şöyle bırakıyoruz.
Bir İnsanın Başından Geçebilecek En Enteresan Olaylardan Biri: Barda Tanışılan Kadınların Hollywood Yıldızı Çıkması
iStock.com

geçtiğimiz haftalarda asmalı'da bir partiye gittim, vida pera diye bi yerde. müzik dans mans derken arkadaşlarla sıkıldık hadi line'a geçelim dedik.

tam mekandan çıktık üç tane alman genç yolumuzu kesip nuteras'ı sordu. hafta içi olduğundan bu saatte kapalı olacağını dans etmek istiyorlarsa off pera'ya gidebileceklerini söyledim. sevindiler ve yol tarifi istediler. benim yeteneksizliğimden mi onların dumkofluğundan mı bilmem bi türlü anlatamadım-anlamadılar. ben de mekan zaten yakın diye bizimkilere "siz line'a geçin ben şunları bırakıp gelirim" dedim. çocukları off pera'ya götürdüm. kapıdaki görevliye de "bunlar bizim elemanlar" dedim gülerek içeri aldı. ya zaten hafta içi üç tane süt alman'ı almayacak mekan mı var? benimkisi havaya artislik.

çocukları soktum ben de line'a bizimkilerin yanına geçtim. line bitmiş, bitmiş. sahnede cover çalan 5 kişilik bi grup ve onları dinleyen de 3 kişilik müşteri kitlesi. bi bira içip kaçtım, aldığı belli verdiği belli off pera'ya geri döndüm. off pera zaten göt kadar mekan 10 kişi gelse hop doluyor.

iStock.com


içeri bi girdim bizim alman çocuklar iki tane taş hatunu almış dans ediyor. hatunlardan biri sarışın biri esmer, kanadalılarmış. ben de çocuklara hafif gülümseyip köşeye geçtim. hep öyle yaparım, gülümser bi köşede dururum, gelen gelir zaten. bizim jürgen'lerden biri pek sevimliydi teşekkür mahiyetinde gelip gelip bir şeyler söyledi. sanırım "sarışını alalım bu akşam" türü bir şeyler söylüyordu.

saat tam 4'te mekan kapandı, ben bu sevimli alman'a "kızları al gel bize geçelim" dedim. dedim derken yüzde 40 cümle yüzde 60 beden dili. olur falan dedi. sonra kızları çağırdı kızlar da sempatik sempatik kabul etti. lan ne cesaret, ortadoğu'dasın, ışid götüne dayanmış, sakallı bi adam evine çağırıyor, ne diye kabul edersin? gavur da bi acaip.

neyse eve yaklaştık, benim ev ömer hayyam tarafında, ingiliz konsolosluğu'nun oradaki alt geçitten geçerek gitmen gerekiyor. alt geçit dediğim de irreversible'ın çekildiği alt geçitten hallice. haliyle kızlar alt geçite girmek istemedi, "ne yapacağız" dedim tarlabaşı bulvarının ortasındaki demirleri gösterip üzerinden atlarız dediler. fsgsg türk olsa taksiye binmeden 500 metre yürümeyecek hatun, tarlabaşı'nın ortasındaki trabzandan atlıyor. gerçi işime de yaradı atlarken yardım etme ayağına fiziksel temas falan da kurdum.

her neyse eve geçtik, bilen bilir* benim evin içi bayağı güzeldir. yüksek tavan, duvarlar patina boya falan. dedim bunlar kesin erasmusçu şimdi eve hayran kalıp hastam olacaklar, bütün sezonu benim evde geçirecek. oo gelsin partiler, gitsin danslar. lakin no! "evin çok güzelmiş" lafını bile duyamadım mk. neyse madem eve geldik biraz konuşalım dedim. sarının yanına yanaşıp "öğrenci misin" diye sordum, "yok aktristim" dedi. "burada ne işin var" dedim, "israil'deydik savaş çıkınca bir kaç günlüğüne buraya geldik" dedi falan filan işte. sallamadım pek. sokayım israil'e.

gittim müzik açtım, ismail'in köpekleri modemi yemiş internet çekmiyor, harddiske abandım. oradaki şarkılar da dede efendi'den kalma neredeyse. uğraştım falan bi more than ever people buldum ortama uygun olarak. çalmaya başladım hatun geldi burnumun dibine "aa buna bayılırım muhteşemsin falan" diyo içimde volkanlar patlıyo lakin verecek karizmatik cevap arıyorum bulamıyorum, gramerim yetmiyo. öyle cool cool gülümsüyorum :/

sonra fazla iletişim kurup aptal görünmemek için evin diğer yerlerini göstereyim size diyorum. balkona çıkıyoruz önde tarlabaşı, arkada okmeydanı , bildiğin leş istanbul mazarası, "nice ambians" falan diyorlar. "sizin oryantalizminizi sikiyim" diyorum. -ama içimden. dışarıdan demeye çalışsam fuck your orientations falan derim zaten.- vay amk evde ikea mutfak, italyan banyo, yüksek tavan var karılar gidiyo torbacı manzarası beğeniyor. madem diyorum manzarayı beğendiler abanıyorum fotoya, abanıyorum selfie'ye. en azından kızlarla foto çekilip eski sevgilileri falan kıskandırayım kısa günün karı. o ara alman çocuk odanın kapısında beliriyor "uçağım kalkacak benim birazdan gitmem lazım" diyor. özetle: "verecekseniz verin amk işimiz gücümüz var" demek. kızlar jürgen'e kibarca bir bay baay. o an göz göze geliyoruz, kaşlarımı eğip "abi bunun bize gelişi bu" bakışı atıyorum. çocuk arkasını dönüp çıkıyor. 10 saniyeliğine zeki demirkubuz filmi oluyoruz.

çocuk da gidince kızlarla yan yana kalıyoruz. -bi de benim köpek var ama o ayrı hikaye, onu karşıştırıp kafanızı bulandırmayı istemem.- madem fotoya başladık bari daha yakın olabileceğimiz yerlere gidelim diyerek, benim odaya çağırıyorum kızları. ama sadece esmere dönerek söylüyorum bunu. o da severek geliyor. ben sanıyorum sarı da arkada, neyse esmer geliyor benim odanın balkonuna çıkıyor hemen. -göt kadar balkona sandalye koyan elimi sikeyim.- arkaya bakıyorum sarışın yok. meğer içerlemiş gelmiyor, salona kaçmış. esmer balkonda oturunca ben de gidip karşısında yatağa oturuyorum. sonra sohbete giriyoruz, hint asıllıymış hindistan'dan falan bahsediyor. ben de hemen satıyorum istanbul'u, "mumbai'den beterdir ama aşığım işte falan diyorum", bak bak cümlelere ger. içimdeki shakespeare çıkıyor.lan ben üç tane ingilizce kelimeyi yan yana koysam dördüncüde error veririm. hatunla türk halkı'yla hintlilerin benzerliklerini tartışıyoruz. yani üç beş daha yakınlaşsak o gazla toefl'ı vericem. son bi an kendime geliyorum "noluyoz lan ben nasıl böyle konuşabiliyorum" falan diyip özgüvenimi sikip atıyorum.

böyle durumlar için kullandığım bi kalıp var: "`aym sori may ingliş nat guud, kouz my forein languiç is çayniz`. "

kimse çince bilmiyo ya salla amına koyim. iki ni haoo, bi zai jian'le kurtarıyorum karizmayı. gören de türkiye'de liselerde sullar seller gibi çince öğreniliyor sanacak.

--- spoiler ---

-evet çin'le tarihsel bağımız var kız alıp kız verdik. çince bizim için ikinci anadil gibidir.
--- spoiler ---

ay aman neyse herkese de bu yalanı atarım zaten. ingilizcem bok gibi, çincem ondan da bok gibi arkadaşlar. ta 2003'te altı ay çince kursuna gittim hala onun ekmeğini yiyorum.

sonra baktım bu iş arkadaşlığa dostluğa gidiyor, dedim hiç ülkemizi kötü göstermeyim nasıl olsa buradadır bu kızlar. sempatik, cinselliğe doymuş meriç tribine gireyim, belki arkadaşları falan vardır. ondan sonra ver elini yatakta pozlar, ver elini dans etmeler, bildiğin gay kanka oldum :/

öyle ya da böyle çok eğlendik, ama yani sabah haliyle kızların otele gitmesi lazım bildiğin sabah oldu etraf ışıdı. dedim bari hafta sonunda bi şeyler yapalım, bu güzel ambiyansı devam ettirelim, dostluğumuz pekişsin, biz kazanalım, ülkelerimiz kazansın diye telefon istedin. işte o an efsanevi olay gerçekleşti.

sarışın olan cebinden bir telefon çıkardı. smartphone olmayan eski bir telefon. nokia'nın şu yeni ama aslında yeni olmayan dandik modellerinden. üzerinde numara ve ad soyad yazılı. aç gibi önce numarayı kaydettim sonra ad soyad'ı yazıp facebook'ladım. keşke bi imkan olsa o anki surat ifademi kameraya çekebilseniz. karşıma 3 emmy ödüllü bir hollywood oyuncusunun fan page'i çıktı. lan noluyoz diye dikkatlice baktım. oha amk. hatun bildiğin hollywood oyuncusu şu an çok taşşaklı bi kanalda yayınlanan bir dizide de başrol oynuyor. diğer esmere baktım o da aynı dizide yan rol.

lan olm bildiğin iki tane holivut yıldızını eve atıp selfie çekmişim. vay amk hala inanamıyorum lan, kendimi sorgular oldum. şizofreniden korkuyorum.

bu da böyleyken böyle. hadi doğaüstü değil diye iddia edin.