Çayınızı Kahvenizi Alın Gelin: Detaylı Bir Anlatımla İyonyalı Filozof Pisagor'un Hayatı

Dünya tarihinin gördüğü en etkili insanlardan Pisagor'un hayatına dair.
Çayınızı Kahvenizi Alın Gelin: Detaylı Bir Anlatımla İyonyalı Filozof Pisagor'un Hayatı

pythagoras (pisagor), tam ne zaman doğdu ne zaman öldü bilinmiyor ama mö 6. yüzyıl civarlarında yaşamıştır; ya da tamamen sanaldır. "önemli olan her şey önceden söylenmiştir" derler. gerçekliğe yakınlık mesafemiz, miletoslulardan itibaren belki de hiç değişmedi. gerçekliğe, gerçeklik olmasının gereği olarak birçok değil de tek adımla ulaşılır, fakat adımımızı atabileceğimiz yön fazladır, bu yüzdendir ki şu an bilimin söylediklerinin geçmişte başkalarının hikaye kitabı olması bir rastlantı değildir. görünüşte, yavaşlıkları gereği antik insanların zamanının değeri, şimdiki insanların zamanının değerinden daha azdır, ama bizdeki hızlılık aşinalık, gözden ıraklık, ve dolayısıyla gönülden ıraklık yaratıyor.

bizim çağımız, her bina birbirine benzer ve itici olsun ki insanların dikkatini çekmesin, arabalarıyla hızlı bir şekilde işe kazasız belasız gelsinler çağıdır; bu hızlılık dakikalarımızın içinde boşluk yerine bilgi olması ihtimalini de antik filozoflarınkinin katbekat yukarısına taşıyor: daha fazla adım atıyoruz, daha çabuk kaybolup daha çabuk yönümüzü buluyoruz, kardeş kardeşi bıçaklıyor, dönüp yine kucaklıyor; ve sonucunda fazla şeye ulaşıp fazla şeyi terk ediyoruz.

herkesin ayağı, bu gerçeklik olsun veya olmasın, bir konumda (antik insanların kalıcılığının aksine)geçici olarak basılı durmaktadır. benim gibi adım atmayı seven her boş insanın da ayağı, bir dönem pythagoras'ın konumuna basmıştır sanıyorum ki. ve herkesin de ayağı, bu gerçeklik olsun veya olmasın, bir konumda basılı durmaktadır herhalde. aslında pythagoras sofu ve dogmatik yanı olduğu için pek sevilmez, ama eğer pythagoras dediğimiz kişi ona yakıştırılan tüm konseptler ise insanın onu kendisine yakın hissetmemesi mümkün değildir sanıyorum ki. mesela cicero pythagoras'ın öldüğü evi ziyaret etmek isteyecek kadar yakın hissetmiştir kendisini ona. pythagoras her kim olursa olsun, önemli olan fikirlerdir, sahipleri pythagoras'ın deyimiyle sınırlardır, ya da sadece bilinçdışıları onları bu konuma getirmiş aracılardır, ya da başkalarının bilinçdışıları onları bu konuma getirmiş aracılardır; ne güzel ki bilinçdışılar onları buralara itmiştir.

pythagoras'ı diğer filozoflardan ayıran özellik, belki de barnes'ın deyimiyle "yunan newton" olması değil de, felsefesini esintiye uydurmuş olması, ve örgütleşmiş olmasıdır. mnesarkhos(mücevher oymacısı olduğu söyleniyor) oğlu pythagoras'ın(apollodoros) hakkındaki ulaşılabilir en eski kaynak aristoteles'tir, ama o da iki kere bahsetmiştir(aristoteles pythagoras'tan kapsamlıca bahsettiği bir kitaptan söz eder, ama bu kitaptan elimize sadece birkaç fragman kalmıştır. tam olarak pythagorasçılar hakkında iki kayıp kitap yazmıştır, ama pythagoras'ın kendisinden pek de bahsetmemiştir); pythagoras'tan etkilenen platon ise devlet'te bir defa bahsetmiştir, ama yine de timoiui gibi eserlerinde pythagoras etkisini "platonculuk pythagorasçılıktan türemiştir" diyebilecek kadar görebiliyor ve pythagoras hakkında fikir edinebiliyoruz. yine de platonculuk ve pythagorasçılık fazla girift olduğu için platon'un pythagoras'tan etkilendiği yerlerin altını çizemeyiz, pythagorasçılık platon'un levhasında erimiştir.

samos'ta doğup büyümüş, ve polykrates yönetiminden kurtulmak için kroton'a yerleşmiştir(laertios, apollodoros, aristoksenos'tan aktaran porphyrios), burada da, aralarında theano gibi kadınların da bulunduğu(porphyrios) ünlü pythagorasçılık topluluğunu kurmuştur. bu demek oluyor ki pythagoras polykrates zamanında yaşamış, mö 570 civarlarında doğmuştur(aristoksenos'tan aktaran porphyrios). kroton'da(kroton'un bugünkü adı cotrone) krotonlular(özellikle, aristoksenos'a göre pythagorasçılığa kabul edilmemiş kylon) pythagoras'a karşı isyan etmiş ve pythagoras da metapontium'a gitmiş; orada da ölmüştür(apollodoros, iamblikhos), dikaiarkhos'a göre mousalar tapınağına sığınmak zorunda kalıp açlıktan ölmüştür. buradan kroton'un yönetiminin, yahudi desteğine benzer bir pythagorasçılık lobisinin elinde olduğuna dair bir çıkarım yapabiliriz.

iki büyük italyan okulundan birinin kurucusudur pythagoras, okuldan ziyade hem bilimsel hem de dinsel bir örgüttür kurduğu. bu okulun/örgütün ferhi olan pythagorasçılar ilk doğa filozoflarından daha metafiziki ve daha töton romantikleridirler. pythagorasçıların hem bilimsel hem de dinsel yanı var da, pythagoras'ın öğretisel konumu neydi bu örgütte? pythagorasçılığın hangi noktaya kadar pythagoras'ın kendi öğretisine konu olduğunu konusunda şöyle bir sıkıntı var: pythagoras'ın felsefesi ve çalışmaları sadece pythagoras'ın değil, pythagoras'a atfedilmiş pythagorasçılarındır.

pythagorasçıların öğretilerinin altına pythagoras imzası atılır, aristoteles de alttan alttan pythagorasçıların pythagoras'tan ayrı olduğunu "kendine pythagoryan diyenler" diyerek vurgular. bunun dışında pythagoras'a atfetme geleneğinden laertios bahseder, bu gelenek muhtemelen doğrudur, nitekim birbiriyle çelişen çokça pythagoras düşüncesi ve örgütün ikiye ayrılması gibi bir durum var. thales gibi yüceltilmiştir, hatta pythagoras'tan ayrı pythagorasçılar akıllı varlıkları üçe ayırırmış: tanrılar, insanlar ve pythagoras gibiler(iamblikhos, aristoteles). pythagorasçılığın içine kapanık bir örgüt olmasının bunda büyük payı vardır elbet. sonuç olarak lacan kadar şarlatandır. varlığını gizemliliği tavanlaştırmıştır. kendisini inceleyen çoğu insan da böyle düşünüyordur. heraklitos pythagoras'ın felsefesini sağdan soldan aldığını söyler; herodotos da, gerçi isim vermese de, ruhun ölümsüz olduğu ve göç ettiği düşüncesinin mısırlılardan ödünç alındığını ifade eder.

pythagorasçılık üyeleri örgüte ilk katıldıklarında 5 yıl kadar 'sessizlik' kanunu ya da testiyle karşılaşırlar; 5 yıl boyunca hiç konuşmadan pythagoras'ı dinlemek zorundadırlar. örgüt üyelerinin et veya fasulye yememek gibi diyet yasakları vardır. kimileri bu et yasağının sadece belirli etler için geçerli olduğunu söyler. mesela aristoteles beyaz horozu örnek verir; iamblikhos da sadece kurban edilebilen hayvanların yasak olmadığını söyler, çünkü bunlara insan ruhu girmezmiş(pythagorasçılıkta ruh göçü yaygın bir inanıştır, ileride anlatacağım).

bu diyet konusu fazla karmaşık ve herkes farklı bir şey söylüyor; kimisi için hiçbir diyet yasağı yoktu, kimisi için de tüm etler ve fasulye yasaktı, bunun yanında pythagoras'ın hayatı hakkında yazan ilk kişi aristoksenos fasulyenin pythagoras'ın favori sebzesi olduğunu söyler. pythagoryan empedokles bir dizesinde şöyle der: "zavallılar, pek zavallılar! çekin ellerinizi fasulyeden!" fasulye sembolizmi birçok kültürde yaygındır, ama yorumcular, aristoteles'in pythagoras'tan bahsederken fasulyenin genitallere benzemesi gereği yasaklandığını ilettiği gibi, empedokles'in testisleri kastettiğini düşünüyor, yani bu dize kelibasik bir emirdir. 

pythagoras'ta da yasaklar sembolik miydi, yoksa göründüğü gibi miydi bilemeyiz, iamblikhos'taki ve çeşitli kaynaklardan birkaç yasak şöyledir

1-sol elinle yeme.(adil işlerle geçin)

2-eşikte durma.(hangi tarafta olduğuna karar ver, kararsız olma)

3-sadece üzerinde ayakkabılar yokken ibadet et ve kurban sun.(alçakgönüllülükle tanrının karşısına çık)

4-ana yollardan değil, kaldırımlardan yürü(çoğu kişinin kabul ettiği yolu değil, eğitimli olan az kişinin yolunu tercih et).

5-meşalenin mekanını bozma.(mantığın ışıklarını söndürme)

6-şimşek çakarsa yere dokun.(tanrıya alçakgönüllülükle tövbe et)

7-biriyle hemen tokalaşma.(hatalı arkadaşlıklar yapma)

8-ateşi demirle(ya da kılıç) kurcalama(sinirinden alev almış birine sivri sözler söyleyerek alevini közleme).

9-çarpık pençeli hayvan besleme.(hain koruma)

10-yük yükleyene yardım et, ama yük indirene etme.(tembelliği değil erdemi destekle)

11-ayakkabını giyerken sağ ayağınla başla, yıkarken ise sol.(zevk ve rahatlığın aksine etkin olduğun bir hayatı tercih et)

12-ibadet ederken otur.(ibadetini aceleye getirme)

13-beyin yeme.(beynini eskitme)

14-yıldızları tehdit etme.(üstlerine saygılı ol)

15-dengenin ötesine geçme.(adaleti aşma)

16-siyah kuyruklu balık yeme(itibarı olmayan insanlarla arkadaşlık kurma)

17-bir horoz besle, ama onu kurban etme; çünkü o ay ve güneşe adanmıştır.(seni uyaran insanlara değer ver)

18-buşelin üstüne oturma(boş bir hayat yaşama).

19-sınıra geldiğinde geri dönme.(hayatını tekrarlama)

20-kırlangıçbalığı yeme.(intikamdan kaçın)

21-çatının altında kırlangıç yuvası olmasına izin verme(bıdı bıdı konuşan tipleri evine alma).

22-dar yüzük takma.(özgürlüğünü verme)

23-hayvanların rahmini yeme.(şehvetten kaçın)

24-duvara karşı mum koyma.(aptalları aydınlatmaya çalışma)

25-mezar üstünde uyuma.(ebeveynlerinin mirasında tembel bir yaşam geçirme)

26-kontrolünü taşkın sevinçlere kaybetme.

27-kurban sunarken tırnak kesme.(tapınakta saygılı ol)

28-kendiliğinden ölen hayvanların etini yeme.(çürümüş besinden kaçın)

29-yataktan kalktığında yatak örtüsünü düzelt ve yatakta vücudundan bir iz bırakma.(lüksü arzulayarak çalışma)

30-kalp yeme(kendini pişmanlıklarla harcama).

31-hayvan yemekten kaçın.(mantıksız insanlarla konuşma)

32-saç aksesuarlarına ve tırnaklarına tükür.(arzulardan uzak dur)

33-her zaman masaya tuz koy.(sorunları aşmak için adaleti kullan)

34-bir kadının uzattığı silahları geri çevir.(intikamın isteklerini geri çevir)

35-oturağa yağ dökme(kralları yüceltme)

36-diş kırma.(iğneleyici olma)

37-fasulyeden sakın.(gaz yapan yiyeceklerden uzak tut kendini)

38-güneşe karşı işeme.(alçakgönüllü ol)

39-canlı şeylerden sakın.

40-güneşin karşısında konuşma.(çoğunluğun düşüncelerini benimseme)

41-harp eşlik etmeden şarkı söyleme.(hayatı bütün olarak yaşa)

42-generalin izni olmadan nöbetini terk etme.(intihar etme)

43-yoldaki ağacı kesme.(kamu malını kendi malın yapma)

44-iki uçlu kılıçtan uzak dur(iftiracılardan uzak dur)

45-masadan düşeni geri alma.(sadaka için her zaman bir şeyler ayır)

46-servi sandıklardan uzak dur.(cenazelere gitme)

47-gök tanrılarına tek sayı kurban et, cehennem tanrılarına ise çift.(tanrıya bölünmez ruhunu sun, vücudunu ise cehenneme)

48-işlenmemiş üzümün şarabını tanrıya sunma.(tarım tanrıya saygının önemli bir parçasıdır)

pythagorasçılar ve pythagoras sessiz insanlardı, örgütün dışına hiçbir şey akmazdı. hatta hayatı hakkında güçlü bir şey aktaramadığımız gibi varlığı hayali mi değil mi onu bile bilemiyoruz, yine de hayali olmadığı varsayılır, buna işaret eden şeyler boldur çünkü. aristoteles tyrrhenia kökenli olduğunu, ve pythagoras'ın insanın asıl ereğinin gökleri ve doğayı gözlemlemek olduğuna inandığını aktarır. philolaos dönemi olan mö 5. yüzyıla kadar pythagorasçılığa ait kanonik bir fragman yoktur(iamblikhos); o dönemse pythagorasçıların dışında onlardan bahsedenler ise çok azdır.

pythagoras'ın çağdaşı ksenophanes, pythagoras'ın ruh göçü inancı hakkında eleştirel bir hikaye anlatır: pythagoras bir gün yolda gidiyormuş, sopayla köpek döven birini görmüş ve hemen bağırmış: "dur, vurma! çünkü o bir dostumun ruhu, sesinden tanıdım!" efenim yukarılarda işaret ettiğim gibi, pythagoras ruh göçüne ve dolayısıyla canlıların akraba olduğuna inanır, porphyrios gibi kendisine değinenlerin birçoğu bu konseptten bahseder. yine yukarıda söylediğim gibi herodotos pythagoras'ın bu konsepti mısırlılardan aldığını iddia eder, lakin mısırlılarda ruh göçü diye bir şeyin olduğu bilinmiyor.

karadeniz çevresinde yaşayan şamanlardan ödünç aldığına dair iddialar da var, ama şamanlarda da bu konseptin olup olmadığını bilmiyoruz. hindistandaki erken budizmin karma konseptinden etkilenmiş olabilir(kahn, burkert); bu konuda kesin bir şey söyleyemeyiz, bilhassa pythagoras'ın kendisinin orijinal fikri de olabilir, nasıl olsa temeli aynı olan ama detaylandıkça tekleşen, birbirinden uzak yerlerde ortaya çıkmış sistemlere yabancı değiliz. ayrıca pythagoras sonrası pythagorasçılar da ruhun 216(6'nın küpü) yılda bir beden değiştirdiğine inanırmış

plutarkhos pythagoras'ın hiçbir şey yazmadığını söylüyor. bu bence inanılması güç bir söylenti; afişe etmediği mahfi yazıları olmuştur elbet. ion pythagoras'ın orpheus adıyla yazdığını söyler. pythagoras'tan pek hoşlanmayan(ki bence haklıdır hoşlanmamakta) herodotos daha ileri gidip orphik denilenin pythagoryan olduğunu iddia eder. ilginç bir şekilde bazı kaynaklarda da orphik ve pythagorasçı konseptler girifttir, hangisi hangisinden etkilenmiştir bilemeyiz. bunlar dışında, mısır ve babil'e gitmiştir(isokrates, iamblikhos, strabon). anaksimandros ve zoroaster ile çalışmıştır. heraklitos pythagoras'ın öğreniminin muazzam, öğretisinin ise viran olduğunu söyler, yerden yere vurur.

pythagorasçılara göre gökler tamamen harmonia ve sayıdır(aristoteles). bu, pythagorasçılığın platon'un idea anlayışına temel olduğunu gösterir. en bilge şey sayıdır. en mükemmel figür yuvarlak ve çemberdir. en mükemmel sayı 10dur. en değerli şey ateştir(en onurlu yer de merkezdir. öyleyse kozmosun merkezinde ateş olmalıdır. merkezdeki ateşe zeus'un bekçisi denirmiş.[aristoteles] simplikios zeus'un kulesi ya da zeus'un tahtı denildiğini de söyler.)

malum, pythagorasçılar yazılı bir şey bırakmamıştır. haklarındaki ilk kaynak pythagorasçı philolaos'tur. pythagorasçılığı çok tanımadan önce, pythagoras dendiğinde ilk aklıma gelen şey sınır ve sınırsızlıktı. pythagoras'a göre şeyleri anlamak için önce o şeylerin sınırlarını tanımalıyız, ancak o zaman o şeyi tanıyabiliriz. kozmos ve harmonia da budur aslında, kaos'un(yani sınırsızın) sınırlanması. philolaos'un peri physeos'unun girişinde şu yazar(laertios aktarır): "dünya düzeninin(kozmos) içindeki doğanın hem bütün olarak kendisi hem de içindekiler ahenkle(harmochthe), sınırsız şeyler(apeira) ve aynı zamanda sınırlayan şeylerden(perainonta) oluşmuştur." ileride de bahsettiğim bilme ve sınırlamaya geliyoruz: "bilinen her şeyin sayısı vardır; çünkü sayı olmadan hiçbir şey bilinemez ve anlaşılamaz"

pythagorasçılar için 10 sayısı en mükemmel sayıdır. o yüzden yıldızlar hariç 10 gök cisimi olması gerektiğini düşünürler, lakin 9 tanesini sayabildikleri için "onuncu gökcismi olarak karşıt dünyayı icat ediyorlar"(aristoteles). simplikios garip bir şekilde 'karşıt dünya'nın bizzat ayın kendisi olduğunu söyler. yine de simplikios'tan anlaşıldığı kadarıyla pythagorasçılar burada da kendi içinde çatallaşmıştı, her pythagoryan kafa farklı bir kozmoloji sunmaktaydı. güneş de, aristoteles'in dediğine göre, sirküler dizime göre 7. cisimdir. merkezin çevresinde böylesine hareket eden cisimler ses çıkarır, ve bu sesler tarihe kürelerin müziği olarak geçer(kürelerin müziğini insan duyamaz, çünkü doğumumuzdan beri mütemadiyen bu sesi duymaktayız, dolayısla onu duymadığımız halden ayırt edemeyiz; yine de pythagoras'ın duyduğu iddia edilir[simplikios]).

bu düşüncenin gereği olarak dünyanın merkez olduğuna dair olan yaygın inancın pythagoryan çevrede yaygın olmadığını görüyoruz. sekstos empirikos ve aetius'un anlattığına göre yunan müzik anlayışında 3 aralık vardır: oktav(1:2), beşli(3:2) ve dörtlü(4:3), pythagoras bir yolla(tokmakla olduğu söyleniyor da bu gerçek olamaz) bunları keşfetmiş ve içlerindeki tüm rakamların biricik halde toplamının "mükemmel" olana işaret ettiğini varsaymıştır; 1+2+3+4: 10. bu her şeyi içeren 10 sayısı(aristoteles) da tetraktys ile sembolize edilir(aetius). tetraktys sayılara üçgen sayılar, tek sayılara kare sayılar, çift sayılara da dikdörtgen sayılar denir. tek ve çifti gnomon'da görebiliyoruz. aristoksenos'a göre pythagorasçılar ruhu müzikle arındırırmış. en güzel olan kürelerin müziği hakkında cornford da shakespeare'in venedik taciri'nden güzel bir alıntı yapar:

--- spoiler ---

lorenzo —

ne de tatlı uyuyor günışığı şu setin üstünde!

hadi şuraya oturalım ve bırakalım

müzik kulaklarımızdan içeri sokulsun.

bu hoş sessizlik ve gece

müziğin tatlı nağmeleriyle kaynaşıyor.

otur jessica. bak, gökyüzünün tavanı,

pırıl pırıl parlayan altın sarısı desenlerle

baştanbaşa nasıl bezenmiş.

gördüğün küreler içinde en küçüğü bile,

yörüngesinde dönerken melekler gibi şarkı söyler,

ışıl ışıl gözleriyle koro halinde geçer hepsi.

ölümsüz ruhlar duyabilir bu müziği,

ama bir gün çürümeye mahkûm olan

bu kaba topraksı giysiye bürünmüş bizler duyamayız.

(müzisyenler girer.)

hey, gelin bakalım!

gelin de bir ilahi çalıp diana'yı uyandırın!

tatlı nağmelerinizle hanımınızın kulağına ulaşın

ve müzikle çağırın onu evine.

(müzik.)

jessica —

güzel de olsa, müzik beni hiç neşelendirmez.

lorenzo —

tüm varlığınla kulak kesilirsin de ondan.

mesela, ordan oraya koşuşturan bir sürü düşün;

ya da yaşı gereği kanı kaynadığı için,

çılgınca hoplayıp zıplayan,

böğüren, var gücüyle kişneyen,

bir grup genç, alıştırılmamış tay.

bu taylar ansızın bir borazan sesi duyacak olsa,

ya da kulaklarına herhangi bir müzik sesi gitse,

bakarsın bir anda hepsi olduğu yerde durmuş

ve müziğin tatlı gücüyle,

gözlerindeki o vahşi bakış yumuşayıvermiş.

bu yüzden şair de diyor ki,

orpheus'un müziğini duyan her şey;

ağaçlar, taşlar, ırmaklar kulak kesilirmiş.

ne denli katı, vurdumduymaz, azgın olursa olsun,

müzikten etkilenmeyecek varlık yoktur yeryüzünde.

içinde müzik olmayan,

ya da tatlı seslerin uyumundan duygulanmayan insandan

her türlü hainlik, dolap düzen, gaddarlık beklenir.

içgüdüleri gece gibi yavandır bu insanın;

duyguları erebus kadar karanlıktır.

bu tür insana güven olmaz. — müziği dinleyin.

--- spoiler ---

bu sayılar katmanlıdır, sirküler dizimde merkezin numarası 1 olmasına rağmen, daha geniş bir bakış açısında 1 kozmosun numarasıdır. aristoteles, pythagorasçıların evrenin etrafında sınırsız nefes bulunduğuna, ve bu nefesi evrenin soluduğuna inandığını söyler. bu solumada evrene boşluk girermiş, ve bu boşluk da sayıları böler ve sınırlarmış.

aristoteles'ten kalan fragmana göre tek sayılar eril ve sınırlı, çift sayılar dişi ve sınırsızdır; bir tek ve çiftten meydana gelmiştir, sayılar da birden. 3-4-5 kosünüsü çiftleşmeye ya da evliliğe işaret ediyor olabilir, nitekim 5 de pythagorasçılıkta evliliktir. en son aristoteles 10 çift ilke aktarır:

sınır-sınırsız

tek-çift

birlik-çokluk

sağ-sol

erkek-kadın

devinimsiz-devingen

düz-eğri

aydınlık-karanlık

iyi-kötü

kare-dikdörtgen

aristoteteles pythagorasçılıkta hissedilebilir şeylerin ötesinde sayılar olmadığını söyler. bu da pythagorasçılıkta gerçekten bir 'sınırsız çift' olmadığına işaret eder.

platoncu ksenokrates ve speusippus, platon'un timaeus diyaloğundaki öğretileri pythagoras'a atfeder. sahte-iamblikhos speusippus'un pythagoras'a aşırı hayran olduğunu söyler.

pythagorasçılık pythagoras'tan sonra ikiye bölünür(iamblikhos, porphyrios). akusmatikler(akousmatikoi, diğer bir deyişle pythagorasçılar; akusmatik kelimesi akouo kökünden gelir, bu da 'duyuyorum' demektir. akusmatikler, zamanında pythagoras'ın akousmata denilen öğretilerini bir perdenin arkasından dinlermiş), ve matematikçiler(mathematikoi). akusmatikler biraz şekilci ve metafizikçidir, pythagoras'ı belirgin bir şekilde yüceltmişlerdir.

matematikçiler ise pythagorasçılığın mitsel tarafını reddeder. bir söylentiye göre pythagoras topluluğu kasıtlı olarak ikiye ayırmış(porphyrios, iamblikhos), matematikçiler pythagorasçılığın daha üst katını temsil eden tarafmış, akusmatikler ise çok da keskin zekalı olmayanlardan oluşan gelenekçilermiş, bunlar arasında en çok pythagoras öğretisi ezberleyen en bilge sayılırmış(iamblikhos), böylelikle pythagoras öldüğünde olduğu yerden kopmuş topluluk. akusmatikler pythagoras'ın matematiksel yanını, onun aslında hippasos'a ait olduğunu söyleyerek reddetmiş(iamblikhos). platon'un timaeus'undan öğrendiğimize göre örgüte katılan birinin mal varlığı ortak kullanım alanı olurmuş.

herakleides ve laertios'a göre pythagoras felsefe ve filozof kelimelerini ilk defa kullanan, ve ona 'bilgeliği seven' anlamını, tek bilgenin tanrı olduğunu hatırlatarak, veren kişidir.

iyi güzel bir sürü iddia var da, gerçekten güvenilir olan bir şey yok mu denilebilir. pythagoras'ın öğretisi hakkında söyleyebileceğimiz en güvenli şeyler, porphyrios'un değindiği gibi, pythagoras'ın etrafında dolanan şu inançlardır:

1-ruhun ölümsüz olduğu.

2-ruhun başka canlı şeylere yer değiştirdiği.

3-geçmiş şeyler spesifik dönüşümler içinde tekrarlanır ve hiçbir şey yeni değildir.

4-tüm canlılar akrabadır.

hayatı bile kolpa olduğu için bir yerlere ulaşmak zor gerçekten. laertios'un aktardığına göre, heraklides pythagoras'ın daha önce hermes'in oğlu aethalides olduğunu söylediğini söyler. hermes aethalides'e ondan ölümsüzlük hariç herhangi bir şey isteyebileceğini söyler. aethalides de ölüyken de yaşarken de hiçbir şeyi unutmamayı ister. öldükten sonra ruhu euphorbus, ondan sonra hermotimus, pyrrhus, en son da pythagoras olarak geri döner. yersen.

aristoteles'ten görece anladığımız kadarıyla, pythagorasçılar her şeyin sayılardan oluştuğunu söylerken, sayıları platon gibi maddeden ayırmamışlar. "somut objeler soyut sayılardan nasıl oluşur?" diye sorulabilir. genel kanıya göre, geometrisyen pythagoras geometride şekillerin sayıyla ifade edilebildiğini fark ettiği için objelerin atomunu sayılar olarak ilan etmiştir. işte eğer pythagoras'a sağdık bazı mevkiler platonik görünümdeyse, başta bu mevki/çakra platoniktir. bu sadece her şeyde sayı var ya da her şeyin en az bir boyutu sayıyla ifade edilebilir demek değil, evrendeki her şeyin ilkesi sayıdır demektir. sayılar ise 'bir'den gelir; yunanlarda sayım 2'den başlar, o yüzden 1 sayı olarak sayılmaz, yani ne tek ne çifttir; tek sayılar sınırlı, çiftler sınırsızdır, bir ise bunlardan ayrı olarak hem sınırlı hem sınırsızdır. güzellik ve iyilik, yani sınır, şeylerin başlangıcında yoktur, onların sonucunda vardır.

telos tanrıdır, ve pythagoryanlar için yaşamın amacı en iyi olan tanrıya yakınlaşmaktır, bunu yapmanın yolu ise olabildiğince 'iyi' olmaktır, yani tanrıya benzemek, ancak bu yolla ruh iyi olur ve göç döngüsünden koparak tanrıya katılır, zira ruh da tanrının bir parçasıdır. pythagoras'ın öldükten sonra bu döngüden kurtulduğu söylenir. tüm bunlar bizi iyonya felsefesinin monizmi ve bilimselliğine karşı italya felsefesinin dualizmi ve ilahi felsefesiyle tanıştırır, guthrie yunan felsefesinin bu 2 ana akımı olan iyonya ve italya akımını şu şekilde özetle ayırır(ayrım kendisine mi ait bilmiyorum, referans vermemişti sanırsam): iyonyan olan thneta phronein(ölümlü düşünceler düşünmek) ile, italyan olan da homoiosis theo(tanrıyla özdeşleşmek) ile ilişkilidir. çok da güzel yapar.

toparlarsak gerçeğe yakın olduğu düşünülebilecek ne biliyoruz bu adam hakkında? çağdaşı ksenophanes sayesinde ruh göçü öğretisini doğrulayabiliyoruz. herodotos ve herakleitos sayesinde bilimsel çalışmaları olduğunu biliyoruz, gerçi bunlara ne kadar bilimsel denirse. çoğu kaynağa ve boşa doğmamış olan abartı rivayetlere göre ünlü olduğunu biliyoruz. platon'un ondan etkilendiğini biliyoruz. pythagorasçıların müzik ve astronomiyi kardeş bilimler olarak saydığını biliyoruz(platon). dikaiarkhos sayesinde ruh göçünü, periyodik döngüyü ve canlıların akraba olduğunu biliyoruz. plinius sayesinde roma'ya iö 290 civarında pythagoras heykeli diktirildiğini biliyoruz. aşağı yukarı bu kadar biliyoruz.