Çin Nüfusunu Afyon Bağımlısı Hale Getiren İngiltere İle Çin Arasındaki Afyon Savaşları

1839-1842'de Çin'le İngiltere arasında olan Afyon Savaşlarının temelleri de ticari ilişkilerine dayanıyormuş. Çin'e afyon ticareti yapan İngiltere bunun karşılığında da çay ithal ediyor. Olaylar sonra karışıyor tabi.

dünya ve insanlık tarihindeki kara bir leke, "opium wars" olarak da bilinir, ingiltere ile çin arasında 1840'larda vuku bulmuştur. şöyle ki;


çay, batının tanımasından çok evvel çin'de "royal" (krallara özgü) bir içecek kabul edilir, ancak gümüş karşılığında alınıp satılabilirmiş.
tabi bu, o devrin ticaret devi ingiltere'nin (daha spesifik olmak gerekirse the east india company'nin) işine gelmez.

bu yüzden çin'i hindistan'da ürettikleri afyon ile tanıştırıp tonlarcasını ülkeye sokarak koca bir milleti afyon bağımlısı haline getirirler, bir süre sonra da resmi görevlileri rüşvetle besleyerek afyon karşılığı çay ithal etmeye başlarlar.


 çin'de inanılmaz bir sosyal dejenerasyon yaşanırken dirayetli lider lin tse-hsu afyona savaş açar, tekkeleri kapatır, kraliçeye de mektup yazar "bu nane sizin ülkede zaten yasak, bize niye gönderiyosunuz, bunun denizaşırı ticaretini de yasaklayın" şeklinde. ancak kraliçe oralı olmaz, lin tse-hsu ingiltere'yle bütün ticareti durdurma tehdidinde bulunur, savaş başlar.

ancak afyon savaşlarının asıl nedeni bu değildir, asıl neden çin'de suç işleyen yabancıların da çin yasalarına tabi olması ve ingilizlerin adalet sistemini gaddar ve vahşi bulduğu için vatandaşlarını çin'e teslim etmeyi reddetmesidir.

lin tse-hsu da uyuşturucuya karşı sıfır tolerans şiarlı mücadelesi sırasında yüklüce ingilizin köküne kibrit suyu dökünce, asıl kıyamet kopar. neticede ingiliz batı teknolojisi ve savaş taktiklerinden bihaber çinliyi hallaç pamuğu gibi atar, çin ingilizlere kapitülasyonlardan da beter bir dizi imtiyaz tanır, afyon ticareti iki katına çıkar, iyice çöken çin aynı imtiyazları amerika ve fransa'ya da tanır, çin belini anca 20. yüzyılda kültür devrimi ile doğrultabilir, dinsizin hakkından imansız hesabı.

halihazirda anlatilanlarin icerdigi ufak celiskiler, afyon savaslarinin aslinda iki, bilemedin uc savastan meydana gelmesinden kaynaklanmakta; cogul ekinin hakkini verelim.

ingiltere, hindistanda yetistirdigi afyonu cay karsiliginda cine satarak, ticari aciklarini kapamayi hedefliyor. [bu arada ingilizler afyon yetistirmeyi daha onceleri baburlulerden (mughal) ogreniyorlar] sonra isin boku cikiyor; kisa surede soylenilene gore cin nufusunun ucte biri afyon bagimlisi oluyor. [turkiyedeki her fenerbahcelinin eroin bagimlisi oldugunu dusunun.. yok yok, bu 30-35 milyon etti, ucte birini astik, neyse] hindistanda yerel afyon uretimi son derece yetersiz kaldigindan, yuzde 400 gibi sacmasapan bir kar oraniyla gozu donmus olan ingilizlerden bolca afyon tedarik ediliyor.


ingilizler bir yandan da, hristiyan azinligin haklarinin temsili icin bastiriyor ve cin hukumetinin yabancilara uyguladigi iskenceler hakkinda laga luga ediyor. konu hakkinda ayrintili bilgim yok ama bu azinlik haklari hususunu ticari yayilmacilik icin bir ortu olarak kullaniyorlardir muhtemelen. ornegin, eger cindeki hristiyanlar da vatandaslik haklarina sahip olup, bir de bizdeki kapitulasyonlardaki gibi cin yasalarindan muaf olurlarsa, afyon ticaretinde araci olarak kullanilabilirler.

neyse, cin hukumdari koca ulkenin ucte birinin bagimli olmasina kizinca afyon satarken yakalanan cinlilere idam cezasini uygun goruyor.
canton bolgesindeki ticareti duzenlemesi ve durumu duzeltmesi icin genis yetkilerle donatilmis bir mufettis gonderiyor. mufettis durumun boyutlarini anlayinca gaza geliyor ve butun afyon ticaretinin durdurulmasini, o sene cine satilacak butun afyonun derhal kendisine teslim edilmesini istiyor. ustune, cin'le ingiltere arasindaki tum ticari iliskileri durdurma tehditini savurunca, ingilizler yaklasik 1500 tonluk afyonu teslim ediyorlar ve ticaret, uyusturucu yasagi golgesinde tekrar basliyor.

fakat mufettis bu noktada fantastik bir hareket yapiyor. kendisine verilen bir senelik afyonun akibeti konusunda tartismalar surerken ve ingilizler hala hak iddia ederken, scarface'teki tony montanayi utancindan aglatacak sekilde butun afyonu iciyor.
ahahah yok ulan, hepsini denize dokuyor. ahaha...

yine guldum ama bu gercekti, evet hepsini denize dokuyor. ve daha da fantastik bicimde, hemen akabinde bir dini torenle denizin ruhundan ozur diliyor! deniz de buna diyor ki, "ulan hayvan, uc bes kutu yanlislikla dokulunce ozur dilersin, 1500 tonu kafama bocaladiktan sonra ozur kurtarmiyor" deniz kizgin, deniz uzgun. hakli da. fakat mufettis deniz dostluguna golge dustugu siralarda ingilizler coktan savas acmis oluyorlar.

casus belli olarak azinlik haklari yaninda denizin ruhu uzerinde de hak iddia etmisler midir bilmem ama cok kisa surede butun stratejik noktalari ele geciriyorlar, merkezi yonetimin vergi gelirlerini buyuk olcude dusurerek 2-3 yil icinde imparatoru nanking anlasmasina zorluyorlar. beklendigi uzere afyon ticareti bircok kilit limanda serbest birakiliyor, azinliklara haklar getiriliyor ( o zamana kadar hristiyanlarin esit haklari yok, mal sahibi dahi olamiyorlar ), agir tazminatlar odeniyor, vs.

ikinci afyon savasi ilkinin genisletilmis bir devami gibi. antlasmayi takip eden 15 sene boyunca ingilizlerin cinligini kesfeden fransizlar, amerikalilar hatta ruslar da pastadan pay istiyorlar.


ingilizler ise ticaret yapabildikleri limanlarin genisletilmesini istiyor. bu arada hem cin'de hem de hindistanda isyanlar patlak veriyor fakat cindeki isyan, muhtemelen dunya tarihinin en kanli ic savasi oldugundan (20-50 milyon arasi insan oldu deniyor netteki cesitli kaynaklarda) ingilizler uyduruk bir bahaneyle bu firsattan istifade ederek savas aciyorlar
.
bu sefer yanlarinda fransizlar da var, amerikalilar ve ruslar ise politik destek veriyorlar. sonucta orjinal anlasmanin sartlari agirlastiriliyor ve ozellikle fransizlar da nasipleniyorlar. (nasiplenmek lafini hayatimda ilk defa kullandigimi farkederek bir dakikalik idrak molasi veriyorum. ne kadar garip bir kelimeymis ya)

ertesi sene cin hukumeti, anlasma sartlarindan olan elcilik acma hakki konusunda sorun cikariyor ve afyon savaslarinin ucuncu kismi basliyor. bu daha cok ordularin savasmasindan ziyade bazi yerlerin talan edilmesi ve imparatora gozdagi verilmesi seklinde geciyor. imparator ulkeden kaciyor ve sonucta, ikinci anlasma onaylanmis oluyor ama bu son vukuati bahane ederek, ingilizler ve fransizlar tazminatlarini dort katina cikariyorlar ve vatandaslarina ek haklar getirtiyorlar.

simdi buna bakip vay gaddar batililar diyenlere (ki ruslar da batili taniminin icine giriyor o zaman ister istemez) tarihin "ufak" bir ironisinden bahsedeyim. orjinal anlasmanin adi, belirttigim gibi nanking anlasmasi. tarihle ilgilenenler bu nankingi, nanking katliamindan hatirlayacaklardir (rape of nanking diye aratin webde). ikinci dunya savasinin hemen oncesinde, japonlar, cin'i isgal ediyorlar ve nankingde, sadece 6 hafta icinde, bugun en yaygin kabul goren sekliyle yaklasik 300 bin sivili katir katir kesiyorlar. hem de oyle gaz odalarinda filan degil, toplu tecavuzler, iskenceler, turlu turlu sapikliklar esliginde. sanirim dunya tarihinde yasanmis en buyuk psikopatlik olsa gerek. japonlarin o isgalden, 2. dunya savasinin sonuna kadar olan donemde cinde neden olduklari tahribatin toplami ise onmilyonlarla olculuyor. eee, neymis, emperyalizm evrenselmis; gaddarlik da atom bombasi yuzunden mazlum olan topluluklarin dahi tarihinde kara lekeler olarak bolca bulunabilirmis. hayvanlik kimsenin tekelinde degil.