Çocuk Yaşta İzlenmiş Travmatik Diziler ve Filmler

Bilinçaltına bir şekilde yerleşen ve unutmanın asla mümkün olmadığı, çocukluk dönemimize ait travmatik film ve dizilerle sizleri baş başa bırakıyoruz.

Jumanji

ilkokul 4. sınıftayken sinemada izlediğim filmdi. o dönem zaten sinemaya ilk gelen ve daha patlamamış, ünlenmemiş filmlere giderdim; sonra 1-2 hafta geçince tüm medyada konuşulur olurdu (örn: eşkıya, aslan kral...).

fakat malesef jumanji patlamadı, ''çocuk filmiymiş lan herhalde'' dedim sonraları kendime. o yüzden hep en sevdiğin film ne diye sorduklarında, ''leon, eternal sunshine of the spotless mind'' filan diyorum.

bilmiyorlar ki jumanji hepsini tokatlar. ama otur da anlat işte izlememiş birine, lost gibi bir nevi, ''abi şimdi bir oyun var, zar atıyorsun, sonra gergedanlar basıyor evi, sel filan oluyor...''

ne travma yapmış be mübarek film!

Ransom

mel gibson'ın oynadığı fidye (diye hatırlıyorum cine 5 in digiturk gibi oldugu zamanlardan e tabii küçüğüm hatırlayamadım) diye bi filmdi. adamın çocuğunu kaçırıp zibilyon şaklabanlıklar yaptırıyorlardı. ulan ne korkmuştum beni de ya kaçırırlarsa diye. sonra babam olm biz fakiriz seni kaçırmazlar demişti de ilk defa o zamanlar fakir olmamıza sevinmiştim.

Süt Kardeşler

özellikle de gulyabani sahnesinin harika çekildiği film. şimdiki milyonlarca dolarlık korku filmlerini izliyorum da hiçbiri benim üzerimde o "gulyabani sahnesi" kadar büyük etki bırakmadı.

kemal sunal ve halit akçatepe'nin oyunculuklarını da tebrik etmek lazım hani. türk sinamasının unutulmaz filmleri arasında yerini almıştır, "tekrar tekrar izlenip de bıkılmayacak film" tanımına en uygun filmlerden birisidir.

It

zamanında, zamanında derken resmen kısa donla gezdiğimiz yıllarda, üç beş arkadaş bir gece evde ana baba yokken izlemiştik bu filmi, korkudan da altımıza doldurmuştuk, öyle böyle değil. yıllarca ben bu "o" filminden korktum, nerde palyaço görsem içimi bi huzursuzluk kapladı, sırtımdan terler boşaldı.

sonra geçenlerde gene izledim bu filmi; meğer fasa fisoymuş dostlar, trışkaymış canlar. bütün numarası 9-10 yaşındaki bebelereymiş bu gudubet filmin...

neyse işte bu da böyle bir anımdır...

Elm Sokağında Kabus

fredy'nin tırnakları yüzünden gece tuvalete gidemeyen nesildir. anne veya baba uyandırılır, tuvalete kadar eşlik ettirilir, iş bitince de yatağa girip ışığı kapatması istenir. anne babayı kaldıramayacak kadar korkmuşsa da bu nesle ait çocuk sabah ezanlarını bekler, ezan okunana kadar gözüne uyku girmez.

Böyle mi Olacaktı

bu dizi, şu an yayında olan bütün dizilerin nüvesi gibidir. olası ve izlediğiniz senaryoların hepsini bu dizi içinde bulabilirsiniz.

türkiye diziciliğinin ana özelliklerinden biri; ana karakterlerin yaşamda sert-keskin diye nitelendirdiğimiz deneyimleri ard arda yaşamasıdır. insanlar bir yıl içinde 1 kan kanseri, 2 major depresyon atağı, 3 hafıza kaybı, 4 çocuk kaçırma, 5 trafik kazası, 6 silahlı yaralanma, 7 enfarktüs geçirir ama bana mısın demez. bütün bunlar olurken evlenirler, yeni doğacaklara gebe kalırlar, evlerine yeni mobilya alırlar. ne olursun olsun orada hayat her zamanki gibi devam eder.

böyle mi olacaktı bunun önünü açmış ve bu vizyonu yerleştirmiş olan dizidir. bu dizide oynayan istisnasız her kadın karakter bir kez olsun tecavüze uğramış, bundan dolayı şantaj görmüş, çocuklarıyla birlikte bir kez olsun junkie olmuş, eşleri kaçırılmış, anneleri yanarak ölmüştür. sevgililerden biri yarışçı olduğundan trafik kazalarının haddi hesabı yoktur. sakatlanma ve sonra hayata tekrar bağlanma ilk kez bu diziyle devreye sokulmuştur.

çok sempati beslerdik bu diziye. en son cast torunlar üstünden dönüyordu. bir nesil büyüttü böyle mi olacaktı kendi içinde, hepsini de feleğin çemberinden geçirdi durdu.

Chucky

23 yaşındayım, hala daha bazen akşamları evde kimse yokken eve geldiğimde hemen antrenin ve salonun ışıklarını yakarım, tuvalete girecekken lambayı hızla yakıp aniden kapıyı sertçe açarım (hani tuvalette bekliyorsa ani bir hareketle nevri şaşsın götverenin diye). hala daha karanlıkta rahat edemiyorum "tam olarak". çocukluğumu, psikolojimi sikip bırakmış piçirik. yataktan ayak ve kol sarkıtamama, en ufak seste irkilme ve evi kolaçan etme sebebi. artık korkularımı "aman amına koyim öldürürse de öldürsün, al, as kes" diyerek yeniyorum kendi kendime. öyle amcık bi karakter bu. bu filmi çekene de, yazana da, yayınlayana da kafam girsin. 85-95 kuşağının azına sıçmıştır efendim. hatta şöyle bir entry'me baktım da, adamda türkçe konuşma, düzgün cümle kurma, dengeli ve akıcı cümle kurma yeteneği bile bırakmıyomuş yavşak. peh.

Boş Beşik

fatma girikli versiyonu korku türünde izlediğim ilk filmdir. beşikteki bebeği yiyen büyük kuşun(güvercin olmadığnı sanıyorum) hikayesine gelmeden daha; onlarca korku unsuru barındırır içinde.

mesela bu bey karısı kısır fatma karakteri film boyunca köydeki çocukların peşinde koşar "bi kerecik öpeyim" diyerek, boncukla, sağdan soldan topladığı taşla otla çiçekle kandırıp öpmeye çalışır. hala bir tuhaf oluyorum. zulüm gibi film. olmaz olsun.

Canım Kardeşim

her dönem seyreden üzerinde travmatik izler bırakıp darmaduman etmiş filmdir.

bir insanın kalbi var mı yok mu anlamak için canım kardeşim'in seyrettirilmesi yeterli olacaktır. hele o müzik, ah o verem müziği...

The Ring

ilk izlediğim de anlamakta zorlandığım korku filmi. tabi ikinci izleyişim de tek olmamın da avantajını kullanarak olayları daha iyi anlamış oldum. film gerçekten altıma sıçırtmaya yetti de arttı. teşekkürler hollywood yıllardır korku filmlerini komedi filmi izleyerek seyretmiş biri olarak bir ilki başardın. o gün bugündür samarayı sayen de aklıma kazıdım. ne zaman bir açık kalmış static tv, su çekilen kuyu ve sessizlikte çalan telefon görsem aklıma hep beni altıma sıçırtan samara geliyor.

Üvey Baba

bir nesli telef etmiş dizidir. küçücük çocuklara izlettiler bu diziyi.

arada lamia'nın dayak yemesini kabul edilebilir görüyordum, tam dayaklık hareketleri vardı cidden, gel beni döv diye bağırıyordu. 7 yaşımdan sonra kimseyi dövmüşlüğüm, kimseden de dayak yemişliğim yoktur, ama lamia şu gün karşıma çıksa o aptalca hareketleri benim karşımda yapsa bi düşünürüm, yine dövmem ama bi düşünürüm yani. o kadar pisliğin, dayağın içinde hala pollyana gibi geziyorsun. adam senin ağzını burnunu dağıtıyor, 2 dk sonra rakının yanında kavun kesmemi ister misiniz babacım diye geliyorsun adama, halil güneşli seni dövmesin de kimi dövsün lan ? biricik kızı semiha'yı mı dövsün, gerçi semiha'yı da az dövmedi, 3 kere lamia'ya vursa değişiklik olsun diye 2 tokat da semiha'ya çıkarırdı.

Mercan Kolye

bir kiz bir erkek olmak uzere iki kardesin uvey annelerinden gordugu eziyeti konu alan nurseli idiz filmi.

adeta kemalettin tuğcu eseridir (ki belki de oyle, bilemiyorum).
oynayan kiz cocugu surekli agliyordu, gereksiz olarak aklimda kalan detaylardan biri.

Clementine

hiii.... kucucuk cocuklara oyle sey seyrettirilir mi yaa. . korka korka ama buyuk bir istekle seyrederdim cumartesi sabahlari cizgifilm kusaginda .. kesinlikle normal diil o adamlar 5 yasindaki cocuklari seytan cehennem temasiyla tanistiranlar.. 

atesten adam vardi, balonuyla gezi yapan clementine vardi, yol arkadasi kafasinda pervaneli sapka olan bir tip vardi, ne olduu belli diildi onun. bir de sanirim usak vardi clementine nereye gitse yemek saatinde onun yanina gelen... elindeki yarim kure seklinde celik kapakli bir tabagi hemen acardi her yemek saatinde. icten tebrik ederim trt yi bizim kusagi yetistirmede cok etkili bir silah kullandigi icin. simdi arkadaslar arasinda bir iki olay oldu mu hemen kokunu clementine de ariyorum.

Uzaylı Zekiye

türkiye'nin ilk korku dizisi. çocukken zekiye'nin gözlerinin kırmızıya dönmesiyle korkudan şuurumu kaybederdim. allahsızlar bilim kurgu dizisi diye gündüz vakti yayınlarlardı bunu.

o dönem bunu izleyip de korkmayan çocuğa saygı duyarım.