Descartes, "Düşünüyorum Öyleyse Varım" Derken Ne Demek İstedi?

Modern Filozofinin babası denilen René Descartes'in meşhur sözü "düşünüyorum öyleyse varım" ne anlama geliyor?
Descartes, "Düşünüyorum Öyleyse Varım" Derken Ne Demek İstedi?

çarpıcı olduğu için sloganlaşıyor, sloganlaştıkça da anlamından kaybediyor descartes'in bu sözü

vurgulamakta yarar var; "düşünüyorum öyleyse varım" derken, "varlığımı düşünüyor olmama borçluyum" dememiş descartes. düşünmek varolmanın sebebi değil, sonucudur.

hatırlayalım: descartes, bildiği her şeyi yeniden bir akıl terazisinden geçirerek tüm önyargılarından kurtulmaya çalışıyor. her şeyi şüphe ile tartarken, elinin altındaki masanın bile varlığını kesin bir şekilde kanıtlayamayacağını, zira masa hakkındaki tüm bilgilerini duyu organları ve zihniyle edindiğini, bu bakımdan kendi donanımının izin verdiğinden fazlasını bilemeyeceğini, bununla beraber duyu organlarının ve hatta zihninin bile yanılabileceğini, dolayısıyla masanın varlığını kesin bir şekilde kanıtlamasının mümkün olmadığını görüyor. bir örnek olarak rüyada görülen bir masayı ele alırsak, masanın varlığı yokluğu hakkındaki tartışma çok daha net bir şekilde anlaşılabilir.

şeylerin varlıkları hakkındaki tüm bilgilerimizin şüphe sınavından geçemediğini gördüğümüz bu dünyada varlığı şüphe götürmez bir şey kalmış mıdır? evet kalmıştır; tüm bu konular hakkında şüphe edenin, yani kendisinin varlığından kuşku duymasının imkansız olduğunu görüyor descartes. zira bu şüphe etme, muhakeme etme, yani düşünme hali, herhangi dolaylı bir bilgiye ihtiyaç duymadan, varlığı doğrudan algılanan tek bilgi olarak karşımıza çıkıyor. "şüphe duyuyor olduğumdan şüphe duyamam. öyleyse şüphe edenin, yani benim varolduğum kesindir." sözünü kısaltırsak: "düşünüyorum, öyleyse varım." vecizesine gelmiş oluruz.

şu halde bilinçli bir varlığın, kendi bilinci çerçevesinde varlığından emin olabileceğini söylemiş oluyor descartes. yalnız bunu söylerken, "ben" öznesi üzerine kurulmuş bir acelecilik var. "ben düşünüyorum, öyleyse ben varım" derken 'ben' dediği şeye, yani descartes'e hakettiğinden fazla bir kesinlik yüklüyor. zira her şeyden şüphe ederken, kendisinin değişmez bir özne, yani descartes'in kendisi olduğu hakkında şüphe etmiyor. oysaki bu düşünme eylemini yürüten descartes'ten başka bir özne de olabilirdi. nasıl mı? sizi uzun ihsan efendi'nin dünyasına alalım: (bkz: özne arayışında insan/#12985002)

düşünme eylemini yürüten bir özne kendisinin varlığından emin olabilir, ama bu öznenin kim olduğu hakkında kesin olan hiçbir iddia ortaya koyamaz (bkz: kelebeğin rüyası). zaten descartes'ten sonra bu işi iyice kurcalayan filozoflar şu tavşan boku gibi akmaz kokmaz ifadeyi daha uygun görmüşler: " 'düşünüyorum öyleyse varım' demeyeceksin; 'bir şeyler algılanıyor, öyleyse bir algılayan var' diyeceksin!"

Dil Okulu İçin Malta'yı Düşünenlere Altın Değerinde Tavsiyeler