Devrin Arka Bahçelerine Mahkum Edilmiş Divan Edebiyatı'nın Kadın Şairleri

Divan Edebiyatı denildiğinde akla hemen erkek şairler geliyor fakat o dönemde biraz arka planda kalmış birçok kadın şairimiz var.
Devrin Arka Bahçelerine Mahkum Edilmiş Divan Edebiyatı'nın Kadın Şairleri

divan edebiyatı denildiğinde akla gelen ilk isimler; fuzulî, bakî, nabî, nesimi, nef'i, nedim... gibi büyük şairler olmuştur. bu isimler şüphesiz ki kendi dönemlerinin en büyük sanatçılarıdır. eserleri, sultanlar tarafından takdir edilip ödüllendirilmiş ve şöhretleri kıt'alar aşmıştır. bu madalyonun görünen yüzü... peki, yok mudur bu üstatlarla şiirlerini yarıştıran, nazireleri ile ünlü şairleri mat eden, kaleminden rengârenk güzellikler fışkıran divan edebiyatının kadın şairleri? vardır elbet... 

dost meclislerinde, divan edebiyatındaki kadın şairlerden konu açılınca insanlar yadırgıyor. varlığından bile haberdar değil birçok insan, duyunca şaşırıyorlar. özellikle edebiyat ile haşır neşir olanların çoğunlukla ilk tepkisi "sanat değeri yüksek, tanınmış bir eseri olsa bilirdik" oluyor. sonrasında ise bu eserlerin "günlük ya da gelişi güzel karalamalar"dan ibaret olduğunu düşünüyorlar. o iş öyle değil işte!

bu kadın şairler öyle sıradan insanlar değil dostlar. ilmiye sınıfına mensup ailelerin yüksek eğitim almış, yalılarda büyümüş, batı dilleri de dâhil dört beş dil bilen, zekâsıyla saray ahalisini bile büyüleyen kadınlar. daha gençlik yıllarından itibaren sarayda yapılan edebî sohbetlere davet edilen ve sadece şiir yazan değil aynı zamanda musikişinas, bestekâr kadınlar. ama her alanda olduğu gibi adından hiç bahsedilmeyen, arka bahçelere hapsedilmiş, ötekileştirilmiş kadınlar.

işte o kadınlar...

mihrî hatun

asıl adı mihrünnisa olup 1461 yılında doğmuştur. mihrî mahlasını kendisi de bir şair olan babası belâyî’den almıştır. dillere destan güzelliği, hayranlık uyandıran zekâsı ve usta şairliğiyle tanınmıştır. kendisine yöneltilen bütün evlilik tekliflerini geri çevirerek ömrü boyunca bekâr yaşamayı tercih etmiştir.

dönemine göre oldukça serbest bir yaşamı olan mihrî, tarihçi hammer tarafından “osmanlılar’ın sapho’su” olarak isimlendirilmiştir. mihrî hatun, platonik aşklarına dair yazdığı şiirleri ile ünlüdür. müyyedzâde abdurrahman çelebi ve sinan paşazâde iskender çelebi’ye duyduğu aşka dair ipuçlarına şiirlerinde de rastlamak mümkündür. evinde edebî meclisler düzenleyip şehvet ve haz dolu duygularını çekinmeksizin şiirlerinde dile getirmiş olması bakımından oldukça cesur bir şair olduğunu söyleyebiliriz.
basit izlenimi veren ancak benzerlerinin yazılması oldukça zor olan (sehl-i mümteni) şiirleri vardır ve bunlar arasında en başarılı bulunanları nazireleridir. dönemin ünlü şairleri ile atışmaktan da geri kalmayan mihrî hatun, necati’ye gönderdiği şiirler ve onun şiirlerine yaptığı nazirelerle de bilinmektedir. 

prof. dr. mehmet arslan tarafından 2007 yılında divanı yayımlanmıştır.

leylâ hanım

divan edebiyatının asi şairidir. çocuk denecek yaşta evlendirilmiş lakin kırıcı davranışlarına dayanamadığı eşinden ilk gecenin sonunda ayrılmıştır 

(buraya dikkat, 1800'lerin başında gerçekleşiyor bu hadise ve ilk geceden eşini boşayan bir osmanlı kadınına tanık oluyoruz). saray kadınlarıyla yakın ilişkisi olduğu bilinen (bazı kaynaklara göre lezbiyen olduğu da söylenir), iyi eğitimli ve kültürlü bir şairdir. hazır cevaplığı ve nüktedanlığı ile de tanınmıştır.

leylâ hanım, kendi zamanına göre oldukça aykırı sayılabilecek söyleyişleriyle, kulaktan kulağa yayılarak ün yapmış çapkınlıklarıyla, şiirlerinde işlediği ideal erkek temalarıyla dikkat çeker. edebî bir çevrede yaşamış ve yazmaktan hiç uzak kalmamış olan şairin dili oldukça sadedir.

divanı, 2003 yılında prof. dr. mehmet arslan tarafından yayımlanmıştır.

fıtnat hanım

asıl adı zübeyde'dir. yüksek zümre edebiyatına vakıf şairleriyle ünlü bir muhitte yetişmiştir. koca ragıp paşa ve şair haşmet ile olan atışmaları ve nükteli söyleyişleri ile bilinir. bunların birçoğu müstehcen içeriğe sahiptir. fıtnat hanım'ın şiirlerinde nedimvari şuh ve neşeli bir söylemi bulmak mümkündür. ne yazık ki kendisini anlamayan, ruhuna denk düşmeyen, şiirle uğraşmasına bir anlam veremeyen derviş mehmet efendi ile yaptığı evlilikte hiç mutlu olamamış ve şiire küsmüştür. divanındaki birçok şiirde, kalbi kırılan bir kadının yansımalarını bulmak mümkündür.



hazinedarzâde fıtnat hanım

tanzimat yıllarında yaşadığı halde geleneksel çizgide şiirler yazan ve kendisinden yaklaşık 1,5 asır evvel yaşamış adaşı zübeyde fıtnat’la karıştırılmaması için imzasını “yeni fıtnat” olarak atan hazinedarzâde fıtnat hanım, 1842 yılında trabzon’da doğmuştur. dönemin trabzon valisi hazinedarzâde abdullah paşa’nın kızıdır. dört yaşında iken ailesiyle birlikte istanbul’a gelen fıtnat hanım'ın eğitimine ailesi tarafından önem verilmiş, çok iyi derecede farsça öğrenmesi ve tahsiline evliliğinden sonra da devam etmesi sağlanmıştır. ancak şiir ve edebiyattan hoşlanmayan bir adamla yaptığı ilk evliliğinde mutluluğu bulamamıştır.

fıtnat hanım, güzelliği ile istanbul'da ün salmıştır. hatta ilk eşi, uzun kirpiklere sahip olduğu için fıtnat hanım'ın kirpiklerini kesmeye kalkışmış, kadınlarla dahi görüşmesine izin vermemiştir. kocasının şiir ve edebiyattan kendisini men etmesi üzerine hattatlığa yönelmiştir. fıtnat hanım'ın bu derece kapalı bir hayata mahkûm edilmesinin sebebi ise kuzeni olan ahmed midhat efendi ile yaşadığı yasak aşktır (hakkı tarık us’un yayımladığı mektuplardan anlaşıldığı üzere). tanzimat döneminde dergilerde açık imzası görünen ilk kadın şairdir.

sırrî hanım

asıl adı rahile olup 1814 yılında diyarbakır'da doğmuştur. çocuk yaşlardan itibaren divan kültürüyle yetişmiş, bir müddet bağdat’ta yaşadıktan sonra istanbul’a gelmiş, kâmil paşa konağında şiir-edebiyat sohbetlerine katılmıştır. kâmil paşa'nın bu cevheri fark etmesi pek uzun sürmemiş, sabahlara kadar süren şiir ve musiki sohbetlerinde sırrî hanıma meftun olmuştur. sırrî hanım'ın şiirleri, divan oluşturacak kadar çoktur. (bir divan oluşturabilmek çeşitli nazım türlerinin farklı nazım biçimleri ile çok sayıda şiir yazmak gerekir ki divan sahibi yazarların sayısı pek fazla değildir) birçok gazel ve kaside sahibi olan bu yazar ne yazık ki kızının ölümü üzerine yazdığı yürekleri dağlayan mersiyesi ile hatırlanır.
bu büyük şairin divanı bile ancak 2005 yılında yayımlanabilmiştir.

âdile sultan

1825 yılında istanbul'da doğmuştur, sultan ıı. mahmud’un kızıdır. saray çevresinde iyi bir eğitim almıştır. aruzun yanı sıra hece ölçüsüyle de şiirler yazmıştır. hem kızını hem de kocasını kaybetmiş ve bu acılar şiirine de yansımıştır. varlıkların ve doğanın oluşumu üzerine yazdığı hikemî yani felsefi şiirleri ile tanınır. kendi divan’ını bastırmadığı ya da bastırılmasının engellendiği bilinse de büyük dedelerinden muhibbî 'nin (kanuni sultan süleyman) divanı’nın basılmasını sağlamıştır. 

kültür bakanlığı tarafından 1996 yılında divanı yayımlanmıştır.

ani hatun

"hace-i zenan" (kadınların hocası) olarak bilinir. varlıklı ve kültürlü bir ailenin kızı olarak istanbul’da doğmuştur. iyi düzeyde arapça ve farsça öğrenmiş, doğu ve batı edebiyatına hâkim, musiki eğitimi almış bir şairdir. bunun yanı sıra üstün yeteneklere sahip bir hattat olarak da istanbul'da ün yapmıştır. divanı olduğu bilinse de eserlerinin tamamına ulaşılamadığı için henüz derlenememiştir.

zeynep hatun

bilinen ilk kadın divan şairidir. asıl adı zeynünnisa'dır. divan edebiyatının şekillenme evresinde, fatih sultan mehmet döneminde hissedilen verimli sanat iklimi, sanata ve sanatçıya verilen değer, zeynep hatun'un şiir meclislerinde varlık göstermesinde etkili olmuştur. kültürlü bir muhitte yetişmiş olan zeynep hatun, şiirin yanı sıra beste yapabilecek düzeyde musikiye de hâkimdir. kendi deyimiyle "yaradılışındaki şiir kabiliyeti" sayesinde bu kadar güzel şiirler vücuda getirebilmiş ve yazdığı türkçe ve farsça şiirleri fatih sultan mehmet'e ithaf ederek onun adına bir divan tertiplemiştir. kadı ishak efendi ile evlenmesinden sonra yazmayı bırakmıştır. birçok söylentiye göre ise evlendikten sonra şiiri bırakmasının sebebi fatih sultan mehmet'e duyduğu platonik aşktır.



leylâ saz hanım

hekimbaşı ismail paşa’nın kızıdır. 1845 yılında istanbul’da dünyaya gelmiştir. leylâ hanım babasının görevi münasebetiyle yedi yıl kadar sarayda bulunmuş, bunun neticesinde iyi bir eğitim almıştır. şairliğinin yanı sıra bestekârlığı ile de tanınır. divan geleneğinin bir izleyicisi olarak yazdığı şiirlerini solmuş çiçekler adı altında kitaplaştırmıştır. leylâ hanım, saray çevresini ve âdetlerini anlatan anılarıyla da ünlüdür. ancak ilki bir yangında yok olan anılarını ikici kez yazmak zorunda kalmış, bunlar 1920 yılında vakit gazetesinde yayımlandığı zaman çok ilgi çekmiş ve fransızca olarak da kitap haline getirilerek yayımlanmıştır.

piyasa çok az sayıda bulunan divanı koleksiyoncuların gözdesi haline gelmiştir.



hubbî hatun

asıl adı ayşe olan hubbî hatun, amasya'da dünyaya gelmiştir. divan şiirinin zirvesini teşkil eden kanuni döneminin ünlü kadın şairlerindendir (aynı asırda, baki’nin hanımı tutî kadın’da gazelleriyle ünlenmiştir). kanuni’nin sütkardeşi olan şemsi çelebi ile evlenmiştir. saltanata olan bu yakınlığı, şiirlerinin saraya ulaşmasına zemin hazırlamıştır. ilmi cemiyetlerde ders almış, edebî meclisler de şiir söylemiştir. gazel ve kasidelerinin yanı sıra üç bin beyitten daha uzun olan hurşid ve cemşid adlı bir mesneviye de sahiptir.

şeref hanım

1809 yılında istanbul’da doğmuştur. ilmiye sınıfına mensup bir aileden olan şeref hanım'ın gençliği şair meclislerinde geçmiştir. ıı. mahmud’a ve valide sultan’a gönderdiği şiirlerde, aşk ve ızdırap temalarını sıklıkla kullandığı ve maddi yönden oldukça zor zamanlar geçirdiği görülmektedir. geleneksel kalıplar içinde kalan şiirlerinde sade ve düzgün bir anlatım vardır. aruza hâkimiyeti, kusursuz söyleyişi, duygu ve hayal dünyasındaki inceliği ile dönemindeki birçok erkek şair tarafından üstat kabul edilmiştir. 

divanı, 2002 yılında prof. dr. mehmet arslan tarafından yayımlanmıştır.


hatice nakiye hanım

müneccimbaşı osman saib efendi'nin kızıdır. 1845 yılında istanbul'da doğmuştur. darülmuallimat mezunudur. eğitimli ve kültürlü bir kadın olarak döneminde bir hayli hizmet vermiş, ıı. abdülhamid tarafından şefkat nişanı ile ödüllendirilmiştir. 


türkçe ve farsça şiirler yazmışsa da şairliği eğitimciliğinin gölgesinde kalmış, dergilerde dağınık halde kalan şiirleri bir araya getirilmemiştir. ancak bunların bir kısmı kardeşi nebil bey’in divanının sonunda bir bölüm halinde, bir kısmı da ahmet muhtar bey tarafından çeşitli dergilerde yayımlanmıştır. ömrünü eğitime adayan hatice nakiye hanım, hiç evlenmemiştir.




mahşah hanım

1864 yılında trabzon’da dünyaya gelen mahşah hanım özel hocalardan iyi bir eğitim alarak yetişmiştir. hem aruzla hem de hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır. musiki ile de uğraşan mahşah hanım'ın, güftesi ve bestesi kendisine ait şarkıları vardır. mün’im şah yahut zafer adlı bir tiyatro oyunu da kaleme almıştır.

nigâr hanım

macar osman paşanın kızıdır. 1862 yılında istanbul’da dünyaya gelmiştir. tanzimat döneminde yaşamış olmakla birlikte şiirlerinde yenileşmenin etkisini taşımayan ilk şairlerdendir. özel hocalardan ders alarak doğu ve batı edebiyatı bilgilerini içeren kuvvetli bir eğitim görmüştür. çok iyi derecede piyano çalabilen ve sekiz yabancı dil bilen nigâr hanım erken yaşta evlenmiş, fakat mutlu olamayarak eşinden ayrılmıştır. fransız edebiyatını orijinalinden takip edebilmiş olmanın da verdiği avantajla batı edebiyatını şiirimize taşımıştır.

nigâr hanım, sosyal hayattaki değişimin kadın ölçeğindeki en önemli temsilcisidir. sadece şiiri değil; giyim-kuşamı, konuşması ve davranışlarıyla da dönemin kadınları için başlı başına bir semboldür. şiirleri ve yaşantısıyla kadın şairler üzerinde etkili olmuş, onlara yazabilme ve yazdıklarını yayımlama cesareti vermiştir. hatta kadın şairler kadar erkek şairler üzerinde de etki yaratmıştır. ıı. abdülhamid tarafından şefkat nişanı ile ödüllendirilen nigâr hanım aynı zamanda kadınlara özgü gazete çıkarmış ve bu gazetenin başyazarlığını da yapmıştır.

bu listeye dâhil edebileceğim daha onlarca kadın divan şairi var, buralara sığmaz. hatta hayatlarındaki ilginç anekdotları derlemeye kalksam bile kocaman bir kitap olur. birçoğunun divanı bile beş yüz sayfadan aşağı değil. üstelik şiirlerinin yanında besteleri, tiyatro oyunları ve nesir türünde eserleri de var. kendi dönemlerindeki birçok şairden daha bilgili ve daha çok eser üretmiş kadınlar bunlar. o dönemlerde bile bu kadar büyük işler başarmış, gelecek nesillere örnek gösterilmesi gereken kadınlar.

peki, kaç tanesinin ismini biliyorduk? 

işte bu da bizim ayıbımız sözlük.

kaynaklar

sırrî hanım dîvânı, şefik korkusuz
âdile sultan dîvânı, hikmet özdemir
şeref hanım dîvânı, prof. dr. mehmet arslan
şair nigâr hanım, prof. dr. nazan bekiroğlu
leylâ hanım dîvânı, prof. dr. mehmet arslan
mihrî hatun dîvânı, prof. dr. mehmet arslan
divan şiiri karşısında şairin durumu, meheddin ispir