Dil Nedir ve Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

Dillerin nasıl ortaya çıktığı konusu eminiz ki hayatınızın herhangi bir döneminde aklınızı kurcalayan bir konu olmuştur. Gelin, o konuya cevap arayalım.
Dil Nedir ve Nasıl Ortaya Çıkmıştır?
iStock

en geneli olarak düşünürsek, iletişimi sağlayan her türlü işaret sistemine dil denir. dolayısıyla insanlar arasında iletişimi sağlayan bildiğimiz anlamdaki dil olgusunun ve beden hareketleriyle iletişim kurulmasına olanak sağlayan işaret dilinin yanında insan ile bilgisayarlar arasındaki iletişime olanak sağlayan pascal gibi, c gibi programlama dilleri de bu gruba dahil edilebilir.

dilin yapıtaşı sözcüklerdir, gramer ise sözcükleri işleyip "dil" denilen kavramı ortaya çıkaran bir araçtır. tek başına sözcükler anlam ifade etseler de dil oluşturamazlar; sözcükler ancak gramer ile harmanlanarak istenilen mesajı iletmede kullanılabilirler. ayrıntılar için (bkz: gramer)

dünya üzerinde bugün 5000'in üzerinde dil olduğundan bahsetmektedir kaynaklar. kimi geniş topluluklarca konuşulan, sistematikleşmiş diller olsa da çoğu aslında küçük topluluklar arasında konuşulan ve günümüzün küreselleşen dünyasında sayıları her geçen gün azalan dillerdir.

dillerin kökeninin bir dil olduğu fikri 20. yüzyıl başlarında tartışılan bir fikir olsa da-ki bu fikrin adı la langue soleil-güneş dil diye geçer- geçerli olmadığı anlaşılmıştır. her kavmin yüzyıllar boyunca konuşma becerisini geliştirip, önce nesnelere ardından da kavramlara bazı sessel işaretler atamasıyla ve bunları zamanla belli bir sistematik üzerinde temellendirip dilin kurallar bütünü olan gramatiğini ortaya çıkarmasıyla ilkel dillerin oluştuğu, ardından da başka dillerle olan etkileşimle gerekse kendi içsel dinamikleriyle değiştiği, önce ağızlara bölündüğü sonra da ağızların da evrimleşerek başka dillere dönüştüğü kabul edilmektedir.

dillerin gruplandırılması çalışmalarına 19. yüzyılda başlanmıştır. günümüzde iki kriter gözönünde tutularak diller sınıflandırılır: yapısal özellikleri ile köken birliği.

yapı bakımından diller üçe ayrılır.

1. yalınlayan dillerde sözcükler cümlede biçim değiştirmez, ek almaz, oldukları gibi kalırlar. anlam farklılıkları sözcüğün başka sözcükle birleşmesiyle veya vurgu farklılıklarıyla yapılır. (çince)

2. bağlantılı dillerde sözcük kökleri sabit kalır, yeni anlamlar köke ulanan eklerle oluşturulur. (türkçe, moğolca, fince, macarca, japonca)

3. bükümlü diller çekimler sırasında ve farklı anlamlar kazandıklarında biçim değiştiren sözcük köklerine sahiptir. (hint-avrupa, hami-sami dilleri)

bazı dillerin ortak atadan türediklerini varsayarak ortaya konulan dil aileleri ağacı, dillerin tarih içindeki ayrışmalarını temel alır. gramatik ve fonetik benzerlikleri ile sınıflandırılır. (bkz: dil aileleri)

anadillere göre, bütün lehçeleriyle beraber, en çok konuşulan diller de ortalama olarak şöyledir:
çince: 1 milyar
hintçe: 800 milyon
ingilizce: 400 milyon
ispanyolca: 300 milyon
rusça: 250 milyon
arapça: 200 milyon
portekizce, fransızca: 150 milyon
japonca, almanca, türkçe, endonezya dili, malay dili: 100 milyon

ikinci, üçüncü dil olarak da konuşulanlar hesaba katılırsa rusça, arapça, fransızca ve ispanyolca ama özellikle de ingilizce belirgin bir artış kaydetmektedir(günümüzde bir milyar kişiye yakın insanın ingilizce kendini ifade edebilme yeteneğine sahip olduğu hesaplanmaktadır, ama az ama çok. bu bakımdan ingilizcenin evrensel bir dil olma yolunda önemli bir seviyeyi çoktan aşmış olduğunu düşünebiliriz.)

bunların dışında belli bir dil içerisinde de ayrılıklar olabilir. lehçe ve ağızlar, argo ve konuşma ile yazı dili arasındaki farklılıklar başlıcalarıdır. lehçeler, bir dilin coğrafi uzaklıkların sonucunda toplumların izolasyonu nedeniyle ayrışmasıyla oratya çıkar. iki ayrı lehçe konuşan iki insan arasında küçük anlaşma problemleri olabileceği gibi(azerbaycan türkçesi), birbirleriyle tamamıyla anlaşamayadabilirler(kırgızca).

ağızlar daha küçük farklılıklara, çoğunlukla farklı sözcüklere değil de farklı söyleniş tarzlarına işaret eder(en cüzel çay doğuş çay).

argo toplumun etnik veya coğrafi olarak değil de sosyal tabaka olarak ayrışmış kesimlerinin kullandığı, toplumun diğer kesimlerince anlamı anlaşılmayacak sözcüklere verilen addır. anlam kaymasına uğramış sözcükler yanında(para tokatlamak, mekandan uzamak, ineklemek), başka dillerden kullanılan veya tümüyle yeniden üretilmiş sözcükleri de kapsar (mangiz, abazan, dandik, nonoş, püfpüf).

konuşma dili de günlük hayatta kullanılan dildir ve konuşulan kişiye göre farklılıklar gösterir. yazı dili ise tektir, belli kurallara bağlı olarak biçimlenmiş, konuşma dilinden bağımsız olmayan ama yine de konuşma dilinden daha yapay olan bir dildir.

günümüzden 70 ila 30 bin yıl önce sebebi bilinmeyen çeşitli mutasyonlar insan beyinin iç kimyası değişerek insan türünde daha önce eşi benzeri görülmemiş bir düşünce ve iletişim sistemi ortaya çıktı. bu sistem bugünkü düşünce ve dil sistemlerimizin temelini oluşturur.

dil ve iletişim sadece insana özgü bir olgu değildir. bugün bir çok maymun türü, karıncalar ve arılar birbirleriyle çeşitli dil ve iletişim sistemleriyle anlaşırlar. ancak bu sistemler insanlarınkine nazaran çok basit kalır. örneğin bilim adamları bazı maymun türlerinin iletişiminde "aslan geliyor! kaç! " tarzı belirteçler olduğunu tespit etmişlerdir. gerçekten de bu belirteçler ve ses dizilimleri kullanıldığında maymunlar ağaca çıkarak aslanlardan gelecek tehlikelerden korunmaya çalışırlar.

insan türü ise tarih boyunca bunu çok fazla geliştirmiştir. eski avcı toplayıcı insan türü herhangi bir aslanın hangi yönden geldiğini, ne kadar hızlı olduğunu, neden bu bölgede dolaştığını tespit edip birbirlerine haber vererek çok daha efektif bir şekilde dili kullanırlar. ancak çeşitli benzerlikler nedeniyle bu basit iletişimi dilsel devrimin ilk aşaması olarak görebiliriz. bu ilk aşama hayvanların küçük sosyal gruplar oluşturmasında etkili oldu.

daha büyük sosyal gruplar içinse dilsel devrimin ikinci aşaması olan dedikoduya ihtiyaç vardı. evet dedikodu. komik de gelse küçük gruplardan daha büyük sosyal gruplara geçiş dedikodu ile oldu. çünkü dedikodu grupta kimden zarar gelip gelmeyeceğini, gruptaki asalakları belirleyen temel bir araçtır. dedikoduyu kullanmak özellikle insanın daha büyük sosyal gruplar oluşturmasına yol açtı. bu grubun sınırı ise sihirli bir sayı olan 150'dir. hala bugünkü bazı maymun türleri maksimum sayı olan 150'ye kadar efektif gruplar oluşturabilirler.

peki binlerce, milyonlarca insanın bir araya gelip efektif bir şekilde gruplar oluşturmasını dil ve düşüncenin hangi özelliği sağladı? cevap çok basittir: hayali mit oluşturma gücü. evet, bugünkü modern sistemimizi oluşturan her şey hayali mitlerdir. ülkeler, milletler, yasalar, ekonomik sistemimizin temel yapı taşı para ve şirketler. hepsi ama hepsi insan düşüncesinin ürünleridir. doğada bulunmazlar, değişmez kuralları yoktur. aynı canlılar gibi evrim geçirirler. örneğin 1900'den 2000'e kadar yaşamış bir almanı düşünelim. önce bismark'ın 1870 de temellerini attığı ii. reich'in bir üyesi olarak onun belirlediği alman milletine inanır. daha sonra hitler gelir millet kavramını bambaşka bir çerçeveye sokar ve saf aryan ırkının varlığına inanmaya başlar. daha sonra 2. dünya savaşı biter, almanya ikiye bölünür ve doğu berlinde yaşayan bu kardeşimiz komünizmin etkisiyle batıda yaşayanları başka bir milletten biri olarak düşünebilir hatta onun düşünce dünyasına göre kapitalist düzenin yarattığı bu köleler insan bile olmayabilir. daha sonra 1990'da ise berlin duvarı yıkılınca başrol oyuncumuz bugün modern almanya federal devletinin yasalarına bağlı bir birey haline gelebilir.

peki bu birey nasıl oldu da bu kadar kısa süre içinde bu kadar değişim yaşadı? dna'sı değişerek mutasyona mı uğradı? ya da evrim mi geçirdi? cevap tabi ki hayır. buna sebep olan şey insan dil ve düşünce yapısının inanılmaz esnekliği ve hayali mitler oluşturma ve insanı buna inandırabilme gücüdür. bugünkü bütün siyasal ve ekonomik sistemlerimiz bu hayali mitlere dayalıdır. tarih boyunca binlerce ve milyonlarca insanı bir araya getirip efektif bir şekilde iş birliği yapmasını sağlayan bu mitler; bilimsel, siyasal ve ekonomik devrimlere öncülük ederek insanı dünyanın hakimi konumuna getirmiştir.

İşaret Dili Alfabesi Nasıl Ortaya Çıktı?