Duyu Organı Olmadan O Organa Dair Algı Olması Durumu: Hayalet Uzuv Sendromu

Daha önce başınıza geldi mi bilmiyoruz fakat enteresan sendromlardan biri.
Duyu Organı Olmadan O Organa Dair Algı Olması Durumu: Hayalet Uzuv Sendromu
iStock.com

yani sol kolunuzun dirsekten asagisini bir kazada kaybettiniz diyelim, dirsekten yukarisina dokunulup "ne hissediyorsun" diye soruldugunda, misal asagida verdigim linkteki hasta, "sol elimin parmaklarina dokundugunuzu hissediyorum" diyor. bu hastalarin akli melekeleri yerinde, ve o organin artik orada olmadiginin da bilincindeler, ancak kontrol edemedikleri sey, o organ varmiscasina algiladiklari "olmayan (phantom) duyu"lar.

belirli bir uzvu kesilen hastalarin yuzde 50'si ila 80'i phantom limb syndrome'a sahipler. genelde bu olmayan organda "agri" hissettiklerini soyluyorlar; daha dogrusu bu hastalarin bir kisminda, misal kolunu kaybetmis olsun, bu kola dair his algilarken, bazilari da "siddetli agri" algiliyor. vilayanur s. ramachandran'in aciklamalarina gore, ic organlarda bile olabilen bir sendrom; mesela rahim ameliyati olmus bir kadin regl donemi oncesi "phantom menstrual cramps"e bagli agrilari cekebiliyor.

fizyolojik aciklamasi soyle; vucutta omurilikten ortabeyine giden a-delta/c sinirleri, agri ve/ya acinin ilk algilandigi yer olan thalamus'a, ve spesifik ve lokal aci algisindan sorumlu olan somatosensory cortex'e gidiyorlar. "olmayan kol/bacak agrisi modern teorisine gore* aslinda tabii ki kaybedilmis olan bu uzuvlardan giden bir "duyu" yok, ancak thalamus hala o organ varmiscasina ve tamamen rastgele bicimde somatosensory cortex'e ilgili sinir uyarimini gondermeye devam ediyor. somatosensory cortex de thalamus'tan gelen ve aslinda tamamen beyin ici sinir iletiminden ibaret olan bu sinir uyarimini, kopmus olan uzuvdan geliyor gibi algiladigi icin, olmayan uzvu hala hissettigini "algiliyor". dedigim uzere, duyu ve algi farkini en net gorebildigimiz durumlardan biri bu.

simdi olayin cidden bokunun ciktigi nokta su, ramachandran agzindan anlatalim: diyelim ki hasta kaza gecirdi ve kolundaki sinirlerin cogu ezildi. bu kola giden sinirlerin kesilmesi ya da ezilmesi sonucu kol paralize oldu ve aylarca buna dair agri cekti hasta. medikal durumunun geregiyle doktor da kolunun kesilmesine karar verdi ve hastanin kolu kesildi diyelim. fakat hasta hala olmayan kolunda ayni agrilari hissetmeye devam ediyor? dusunuyorum da, insan hakikaten delirir, ki cok ciddi klinik bir problem haline de geliyor, ve bu hastalardan intihara suruklenen de oluyor. peki sadece olmayan kolunu hissetmek veya olmayan kolda agri hissetmek neye bagli?

ramachandran bu durumu soyle acikliyor, eger sadece olmayan uzuv degilde bu uzuvda surekli agri hissediliyorsa, genelde kazadan onceki travmaya bagli bu durum. yanisi, kazadan sonra kol paralize oldugunda beynin frontal lobe'u kola "kipirda" emrini gonderiyor ama gorsel olarak geribildirim alamiyor zira kolun kipirdamadigini goruyor. kolun paralize kaldigi aylar boyunca beyin kola emir (hareket etmesine dair sinir uyarimi) gondermeye ve kol da paralize oldugu icin hareket etmemeye devam ediyor. iste paralize kol kesilmeden onceki aylarda beyin-kol arasindaki bu iletisim, beyin icin "ogrenilen paralizasyon" *yaratiyor 

(bkz: klasik kosullanma/@procastinator

bu ogrenilen paralizasyon kolun kesilmesinden sonra da hala beyin tarafindan dondurulmeye devam ediliyor, ve kesilen kolda "agri" algilaniyor. modern zaman neuroscience tanrisi canim ramachandran'in kesfi uzere, beyne bu ogrenilmis paralizasyonu yeniden kosullayarak ogretmek/ unutturmak lazim. hakikaten hastasiyim, modern psikoloji dunyasinda daha hayrani oldugum kimse yok.

zira buldugu cozume bakalim: diyor ki bu ogrenme nasil gerceklesti? beyin kola defalarca ve uzun sure hareket et sinyali gonderdi ama cevap alamadi ustune kopmus sinirlerin agrisiyla ugrasti. kol kesildi ama beyin sinyalleri gondermeye devam ediyor ve "kosullanmis" oldugu icin aslinda olmayan bir uzva dair kosullanmis oldugu agriyi yasiyor. eger gorsel geribildirim minvalinde beyni kandirabilirsek, yani sinir uyarimiyla emri gondermeye devam ediyor hala, eger elin hareket ettigini gorurse belki de agrisi gececek?

iste bu noktada "mirror box" kesfiyle geliyor. bu kisaca kesik kolun oldugu tarafta ayna olan bir kutu. saglam eli kola kadar sokuyor ve saga sola oynatmaya basliyorsunuz, yansimanin dogasindan soktugunuz sag else, sol el gibi gorunuyor zaten. gorsel geribildirim beyne "sol eldeki paralizasyon bitmis, emirleri takip ediyor ve artik hareket ediyor" mesajini veriyor. zira hastaya elini kipirdatirken aynadaki yansimaya bak diyorlar ve hasta "aman allahim, yok olan elimdeki paralizasyon cozuldu su anda hareket ediyor" diyor.

daha ilginci ramachandran ilk denemeden sonra "allahim phantom elim hareket ediyor" diyen hastaya "kapa gozlerini" deyince, yani gorsel geribildirim kesilince, hasta olmayan elini yine hareket ettirememeye basliyor yine. fakat gozunu acip saglam eli tekrar hareket ettirerek aynadaki yansimasina bakinca, phantom el yine harekete basladi diyor. hasta eskaza kor olsa bitmisti ayri. neyse, sonucta hasta bu mirror box'i alip eve goturup bir hafta hergun bu egzersizi yapiyor ve bir hafta sonra on yildir cektigi ve agri kesicilerin ise yaramadigi agri bir daha geri gelmemek uzere kayboluyor.

****

uzatmayayim, gelelim isin yorumuna:

- agri kesicinin durduramadigi agriyi, beynin "ogrenilmis algisi"ni manipule ederek degistirince durduruyoruz. demek ki yoga, meditasyon ve hipnoz gibi yillardir ozellikle tedavinin ise yaramadigi ve fazla agrisi olan kanserli hastalarin aci algisini azaltmak icin, cesitli bagimliliklardan kurtulmak, ya da en temel olarak stresi azaltmak amacli kullanilan yollar cogu zaman sarlatanlik degil, bu yontemlerle hem beynimizin "ogrenmis oldugu" pratikleri bozarak, hem de yeni pratikler tanitarak aci/stres algisini degistirebiliyoruz.

- bunu sosyal herhangi bir seye, hadi a$k'a ya da herhangi bir unfinished business'e uyarlayin, cok sevilen birinin gitmesi bazen phontom limb'e donusuyor ve hele bu gidisten/ kopustan once paralize ayrildiysaniz, hala olmayan insani var gibi hissediyor, ya da eski travmanin paralizasyonuna devam ediyor olabilirsiniz.

iste bu sebeple ramachandran'in mirror box'inin sosyal yasamdaki muadili, unfinished business'leri cozmektir. ve yine bu sebeple bitmemis isleri cozmek icin cogu zaman olay mahaline geri donuyoruz. ya da o insan kaybettigimiz/ ya da olmus biriyse terapisti o olmus insanin yerine koyup "burada olsa neler soylerdin" gibi yontemlerle icimizdeki angst'tan kurtulmamiz mumkun olabiliyor.

ki aslinda bu mekanizmalarin bilincinde oldugumuz zaman, terapiste de ihtiyacimiz olmayabilir, salaklik lan bu demeyecek kadar cozmek istediginiz bir meseleyse, sayet hazir hissediyor ve kurtulmayi gercekten istiyorsaniz, karsiniza guvendiginiz bir arkadasinizi koyup, ya da arkadas olmazsa ayna karsisina gecip (ve dahi ramachandran'in aynasindan tamamen bagimsiz ama self-image'le ilgili olarak) bu bitmemis mesele'yle ilgili ne dusunuyorsaniz, hissediyorsaniz o insan karsinizdaymis gibi soylemeniz paralizasyonu buyuk oranda cozebilir diye dusunuyorum, ki benim dusunmem bir tarafa, klinik psikolojide yillardir uygulanan bir yontem ayri.

da, eger fiziksel aci algisinda bile ogrenilmis travmalar isliyorsa, sosyal durumlarda kayiptan hemen sonraki aci cidden thalamus'un rastgele gonderdigi sinyaller ve beynin yerinde goremedigi "sevilen"i yerinde gormek istedigi icin durmadan sinyal gonderiyor olmasi olabilir. bak su an aydim ki civi civiyi soker bu durumda mirror box, iyi mi. hey gidi.

yasa, varol ramachandran diye bitirmek istiyorum bu entry'yi.