Edebiyat Tarihinin En İyi Sayılabilecek Giriş Cümleleri

Tek bir cümlenin bütün kitabı bitirmek için en büyük motivasyon kaynağı olduğu girişler.


"toy çağımda bir öğüt vermişti babam, hala küpedir kulağıma. 'ne zaman' demişti, 'birini tenkide (eleştirmek, yargılamak) davranacak olsan, hatırdan çıkarma, herkes senin imkanlarında gelmemiştir dünyaya!''"

the great gatsby - scott fitzgerald

"hayat, cinsel ilişkiyle bulaşan ölümcül bir hastalıktır." 

zargana - hakan günday

"birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi, içimdeki sıkıntı eridi."

aylak adam - yusuf atılgan

"mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır."

anna karenina - tolstoy

"zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece 'daha' sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi."

iki şehrin hikayesi - charles dickens

“bu cümle, yazmayı öğrendiğimin kanıtıdır. bu cümleyse, okumaya devam ettiğinin kanıtı. birlikte, iki kanıtı olan bir suç işleyeceğiz."

azil - hakan günday

"yüz binlerce insan avuç içi kadar bir yere toplanıp üst üste yaşadıkları toprak parçasını çirkinleştirmek için var güçleriyle çalışmış olsalar; üzerlerinde hiçbir şey yetişmesin diye her yanına taş dikmiş, filizlenen her otu kökünden koparmış, havayı taş kömürü, petrol yakarak ellerinden geldiğince kirletmiş, çevredeki tüm ağaçları kesmiş, tüm hayvanları, kuşları uzaklaştırmış olsalar bile gene de ilkbahar ilkbahardı."

voskreseniye - tolstoy

"kazalar en beklenmedik zamanlarda ve tüm şiddetiyle bulur insanları.. tıpkı aşk gibi..."

zebani - andrew davidson

"bakıp yaşamıma şöyle bir göz gezdirdiğimde, pek de mutlu bir yaşam olduğunu söyleyemeyeceğim bunun. ne var ki, içerdiği tüm yanlış ve hatalara karşın mutsuz bir yaşam olarak da niteleyemeyeceğim doğrusu. zaten işi mutluluk ya mutsuzluk açısından ele almak düpedüz budalalıktır; çünkü bana öyle geliyor ki, yaşamımın en mutsuz günlerini en neşeli günlerine değişmezdim. bir insanın yaşamında önemli olan, önüne geçilemeyecek şeyi bilinçli bir şekilde sineye çekmekse, iyinin de kötünün de gereği gibi tadını çıkarmak ve dış yazgıdan ayrı, daha gerçek, rastlantı karakteri taşımayan bir iç yazgıyı ele geçirmekse eğer, kendi yaşamım için yoksun kötüydü denemez. dış yazgı herkes gibi benim üzerimden de geçip gitti, karşı durulamaz ve tanrılar tarafından alnıma yazılmış. ne var ki, içteki yazgım benim kendi eserim oldu; tatlılığı da acılığı da benim sayılan, sorumluluğunu tek başıma üstlenmeyi düşündüğüm bir eser."

gertrud - hermann hesse

"ben hasta bir adamım, içi hınçla dolu, gösterişsiz bir adamım ben."

yeraltından notlar - dostoyevski

Tek Bir Eserinin Bile Es Geçilmemesi Gereken Edebiyat Dünyasının 10 Dev İsmi