"Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku"dan Can Alıcı Alıntılar

Hem İlhami Algör'ün kitabı hem de aynı adlı kitabından uyarlanmış film "Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku" sahneleriyle, alıntılarıyla çok özel bir eser.
"Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku"dan Can Alıcı Alıntılar
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku (2014)


"böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. dünyanın bütün kızılderilileri yenilir, spartakus kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, sadri alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. o ağladıkça ben de ağlardım. nedenimi bilmez ağlardım. ağladıkça sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum. üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi durusuna, sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine."

"ya sevmenin kendisini ya da seven hali ile kendini seviyor"

"-müzeyyen

+efendim?

-hiç, adını söylemek hoşuma gidiyor."

"bir şeyin kalbini kırması için illa yanlış olması gerekmez ki."

"böyle bir kadın mı arıyordum acaba? hiçbir zamana ait değilmiş gibi duran, yetişecek hiçbir yeri yokmuş gibi kayıtsız yürüyen… pencereden giren sabah güneşlerine karşı birlikte uyanabileceğim… hem biraz sokulgan hem alıp başını giden… hem çapkın hem sadık…"

"tütünümü, anahtarımı aldım, tam evden çıkıyorum, bir şeyin eksik olduğunu, eksik olanın ruhum olduğunu farkettim. önemsemedim. yol, bana uygun bir ruh önerebilirdi."

"arsızdım. dağıtmazsam, toparlayamazdım. dağıtmaya çalıştığım tarafım, dipte bir yerlerde, sislerin arasına gizlenmiş bir deniz feneri gibi uzak, ve basur gibi sinsice, sessiz sedasız çakıp dönüyordu."

"şimdi devrik ve devirsizdik."

"memleketi görünürde birileri ama gerçekte ruhlar idare ediyordu."

"bir tarafım haklı olduğumu söylüyor, diğer tarafım "sana öyle geliyor" diyordu."

"her şey benden önce olmuşsa, bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu? bana ait tek kişilik bir iskemle, oda, yok muydu bu dünyada?"

"bu kadın beni ikiye katlar, suya götürür, suya batırır, kuru çıkarır, susuz getirirdi."

"artık sevdiği kadını özlemek ve akşamları ona hikayeler vermek için, sabahın kör vakitlerinde, şehrin bir yerlerine giden adamın hikayesine devam edebilir miydim? edemezmişim gibi geliyordu. bilmiyordum."

"sardığım tütün değildi, kağıt da değildi. kendimi, kendimle sarıyor, sarmalıyordum."

"nereye gidiyorsun çocuk dedim içimden, büyümeye mi?"