Feminizm Hareketi İçinde Bahsi Geçen "Mansplaining" Deyimi Tam Olarak Nedir?

Yakındaki Uzak, Kaybolma Kılavuzu gibi kitapların ABD'li yazarı Rebecca Solnit'in literatüre kazandırdığı bu deyimi inceliyoruz.


Nesnel tanım şu şekilde

ilkin rebecca solnit'in kullandığı ve feminizm literatürüne eklediği bu kavramın özetleyici nitelikteki tanımı şu: "endlessly pontificating white male syndrome", türkçesiyle "daima kendisini yücelten beyaz erkek sendromu". birebir karşılığı ise "erkek söylemi/açıklaması" olabilir, zira man ile explain'in birleşiminden oluşmuştur.

buradaki kritik hususun erkeğin beyazlığı olduğunu düşünüyorum, zira ortodoks feministlerin bu kavram üzerinden getirdikleri eleştiriler daha çok egemen sistemin merkezine dönüktür, o merkezde bulunan da "beyaz erkek"tir. siyah erkekler ise kendi özgürlük mücadelelerini vermiş bir kesimi, yani, ezilen başka bir kesimi temsil eder: ezilenlerin dayanışmasıdır bir nevi.

Bir erkeğin gözünden

kulaklarını kapayıp "lalalalalala" şeklinde bağırmanın feminist versiyonu olan cinsiyetçi söylem. sözde cinsiyet eşitliği sağlamaya çalışan feministlerce sıkça kullanılması da büyük ikiyüzlülüktür. sonra vay efendim "ama feminizm kadın erkek eşitliği için var" diye ağlıyorlar.

genel itibari ile ad hominem olarak değerlendirilebilir. karşısındaki erkeğin fikirlerini rasyonel bir şekilde çürütemeyen kadının karşısındaki insanın erkek olması üzerinden saldırıya geçmesine yarar.

Bir kadının gözünden

genelde kadınların bilgisizlikten değil, "oha artık bu konuda bile ukalalık yapabiliyor" diye hayretten cevap veremediği, erkek tarafından biz "hiçbir şey bilmeyen kadınlara" yapılan açıklamalardır. bir keresinde benden kıdemli konumdaki bir erkek regl sancısının öyle değil de böyle olduğunu açıklayarak beni cevap veremeyecek kadar hayretler içinde bırakmıştı.

Ahkam kesme üzerine genel bir yorum

şu şöyledir, bu böyledir efendim. o da öyledir. o konuda fikrimi sorarsanız da hemen söyleyivereyim; sormasanız da söylüyorum, o da şöyle böyledir...

bu tarz lambur-i, ahkam kesmeci ifadeleri pek itici bulurdum. şu ara pek bir kararsızım. bunun bir gereklilik olup olmadığı konusunda çekinceliyim aslında. kendini bulamamış ya da bulmaya imkan bulamamış insanların hayatlarındaki bir boşluğu dolduruyor bu insanlar. sonucunda saygı görmesi de kaçınılmaz oluyor bu kişilerin. şu şöyledir, bu böyledir. mutlaka birileri dikkat kesiliyor, ahkamın keskinliğine göre.

birileri ihtiyaç duydukça, bu ahkamcılar varlığını sürdürecek, gerek cemaatlerde gerek okullarda, gerek siyasette. adalet arayışında olanları, adaletin ancak onların kutsal dergahlarında yeşerdiğine inandıracak birileri, ya da maneviyat arayanı ancak ve ancak onların evliyazadelerinden birinin ışığının makbül olduğuna. çünkü şu şöyledir ve bu böyledir arkadaşlar.

yalnız şimdi fark ettim, yukarıdaki tanım mansplaining'e ya da expert cinsiyetçi mode on şekli ile açüklamaya bir açıdan bayağı benziyor. ama önemli bir farkı var tabii. mansplaining kavramının kendi de şu şöyledir bu böyledir demekten geri durmuyor. demesin mi, desin tabii. insanların ihtiyacı var ahkamı ahkamlamayana da. doğru ya da yanlışı fark etmez, ahkam olsun yeter.

not: ahkamdan kasıt, doğruya, kaynağa ulaşmaya çalışmak yerine, "şu şöyledir bu böyledir" durumunu benci bir yaklaşımla düstur edinmek.

Üniversite Bölüm Tercihi Yaparken Kendinize Sormanız Gereken 6 Soru