Freud'un Ortaya Attığı Pek Çok Nevrozun Temel Sebebi: Obje Libidosu

Freud'un ellerinde libido, ego ve ruhsal çatışmalarla ilgili pek çok sorunuza cevap verebilecek bir anahtara dönüşüyor. Buyrun inceleyelim.
Freud'un Ortaya Attığı Pek Çok Nevrozun Temel Sebebi: Obje Libidosu

obje libidosu, freud'un ortaya koyduğu bir kavramdır ve nevrozların temel sebebidir. olabildiği kadar basit açıklamaya çalışacağım.

bilmeyenler için temel kavramlar:

nevroz: kişinin gerçeklikle bağlantısının kopmadığı, her şeyin farkında olduğu fakat yaşamını negatif etkileyen ruh durum bozukluklarıdır. (anksiyete, histeri, melankoli)

ego: id (alt benlik, kontrolsüz dürtüler) ve superego (öğrenilmiş ahlak kuralları) arasında bulunan dengeleri kontrol eden mekanizmadır.

libidonun (cinsel enerjinin), ego'dan çıkarak herhangi bir nesneye yönlendirilmesine "obje libidosu" denir. örneğin aşık olma bir obje libidosudur. eğer libido objeye değil de egoya geri çekilirse bu bir savunma mekanizmasına dönüşür ve narsistliği doğurur. tedavisi zordur.

frued'a göre 2 tip narsistlik mevcuttur ve obje libidosu buna uygun olarak oluşmaktadır

1) narsistlik tipi ya da çocukluk dönemi kendini korumak için oluşan, kişinin bedenine duyduğu libidodur. zamanla sağlıklı birey bu libidoyu objeye yönlendirerek paylaşımcı olur. yine de kendi bedenini korumak için 1. narsistlik belli seviyede mevcuttur ve libidonun bir bölümünün objeye yönlendirilmesi sağlıklı bir durumdur. freud 3-6 yaş arası çocuğun çok hızlı gelişen cinsel yaşamını, yetişkin bireyinkine benzetir fakat bebeklik döneminde gelişmeye başlayan cinselliğin sonradan unutulduğunu söyler. bu dönemde iğdişlik kompleksi gibi durumlar gözlemlenir. 6-8 yaş arasında "gizli döneme" giren çocuk, cinsellikten uzaklaşır ve süper egosu gelişir. unutulan dönemin terapist tarafından açığa çıkartılması, ego-libido çatışması açısından önemlidir.

buradaki dikkat edilmesi gereken konu, libidonun özgür olmaması ve ego tarafından kontrol edilmesinin gerekliliğidir ama yeterli düzeyde olmalıdır.

2) narsistlik tipi ise sonradan ortaya çıkan, hastalık olarak tanımlanabilen, çocukluk dönemiyle desteklenen tiptir ama libido gereğinden fazla seviyede egoya çekilir, yani enerjisini objeye/insana yöneltmez. kendisine yöneltir. freud erken bunama durumunu da buna benzetir. benlik korumacı bir hastalıktır, dışarıdan egoya ulaşmak zordur.

cinselliğin kontrolü ve terapinin amacı

freud hastalıklarla ilgili olarak cinsellikle ilgili başka bir süreçten daha bahseder. der ki "cinsel dürtü veya cinsel bastırma birbiriyle mücadele içindedir. terapinin amacı herhangi birini açığa çıkartmak olmamalıdır. çünkü cinsel dürtü tamamen açığa çıkarsa ahlaki değerler, aldatma vs çoğalır, cinsel bastırma ortaya çıkarsa bu sefer nevrozlar kendini gösterebilir, kişinin bilinçaltına birçok konu itilir. bu yüzden olması gereken terapi sonrası kişinin dengeyi bulması, kendi kendine karar verebilecek duruma gelmesidir. yani psikanalizin görevi yol göstermektir."

örnek olarak şöyle açıklar:"mikroskoba ilk defa bakan öğrencinin, öğretmeni ne görmesi gerektiğini ona söylemediği sürece herhangi bir şey göremez."

"amaç telkin vermek değildir. telkin vermek ancak çok genç ve tamamen korumasız hastalarda bu yol seçilir" der. hatta hipnotik tedaviyi eleştirir. hipnotik tedavi ruhsal hastalığı(semptomu) telkinle durdurur fakat analitik tedavi gibi bastırmanın sebebini bulmadığı için tekrardan ortaya çıkabileceğini belirtir. hatta kişi, buna madde bağımlısı gibi bağımlı olabileceğine dikkat çeker. zamanla da telkine direnç geliştirebilir.

ego-libido arasındaki denge üstüne freud'un görüşleri

yine ego ve libido arasındaki dengeyle ilgili şöyle bir açıklama yapar: protoplazmik maddeden yani tek hücreden oluşan canlının uzantılarını libido olarak görür. buradaki uzantılar libido gibi objeye yönelip, geri çekilebilir. geri çekilmeye ego libidosu, objeye gitmesine yani seksüel enerjisini başka bir şeye/varlığa yöneltmesine libido objesi diyoruz. benzer şekilde uykuda da libido objeden çıkarak egoya geri çekilir ve burada tekrardan yapılanır. normal insanlarda da narsist hastalarda da durumun benzer olduğuna dikkat çeker. çünkü rüyalarda denetim yoktur. mesele gündüz kalıntılarıdır.

libido teorisi ve melankoli

libido teorisiyle melankoli hali (depresyon) da açılanabilir. melankolide de kişi kendi hatası yüzünden kaybettiği obje (aşık duyduğu kişiyi) yüzünden libidoyu çekiyor. değer görmediğini düşünüyor. bu sefer objenin kendisi ego içinde yapılanıyor ve terk edilmiş objenin gördüğü muamelenin aynısını artık bireyin egosu görüyor. intikam gibi dışavurumları katlanmak zorunda kalıyor. özetle kişi kendisine zarar veriyor. kısacası intihar eğilimleri de yine obje ve ego libidosu yüzünden oluyor.

aktarım ve narsist nevrozlarının temelleri ve terapi anlayışı

freud kitabında şöyle der: "aktarım nevrozlarında direnç duvarlarıyla karşılaşıyoruz ama onları parça parça yıkmayı başarıyoruz. narsistik nevrozlarında direnç inanılmaz, duvarın öte tarafında neler olduğunu görmek için bir göz atmaktan başka bir şey yapmamıza izin yok."

genellikle aktarım nevrozları -yani geçmişteki bir rahatsızlığı yeni öğrenilmişliklerle yeni kaynağa (örneğin terapiste) aktarması- terapist tarafından, özellikle de terapiste hayranlık duyuyorsa tedavi edilebilir, bu hastalarda en büyük sorun "eğlenememek, çalışamamaktır." çünkü libidosu gerçek bir objeyle ilgi kuramaz ve egosu tarafından baskı altındadır. ego, libidoyu baskılamayı bırakınca hasta iyileşir. aktarımla direnç terapiste yöneldiği anda libido yapay belirtilere yönlendirilir. bu esnada ruhsal bir savaş çıkar ve hasta bilinçdışını bilince getirir. sonuç olarak libido tekrardan ego ve libido arasındaki savaş biter. çünkü libido eski kendisine sorun yaratan objesine geri dönemez.

zor kısıma gelelim. freud; narsist nevrozların zor tedavi edildiğinden bahseder, çünkü kişi kendini libidonun egoya çok güçlü çekilmesinden ve hareketinin kısıtlanmasından dolayı güvene alır ve "aktarım" yapmaz. terapisti umursamaz. terapistine hayranlık duymayan, otoritesini kabul etmeyen biri de tedavi olamaz. bu yüzden hastalıklı çatışma canlandırılamıyor ve bastırma direnci yok edilemiyor.

freud burada ego'nun diğer tarafını izleyen bir ajan olduğundan bahseder, bu ajan egoyu kısıtlar, eleştirir. kişi "ideal ego" oluşturur ve bu çocukluk narsisizmine dayanan durum yeni birçok sorunla birlikte gelişir, güçlenir ve önüne geçilmesi zor bir hal alır. "asıl ego" devamlı olarak "ideal ego" ile çatışma haline girer.

narsisizm hakkında detaylar

şöyle düşünelim, libidosu kendi egosunun içine çekilmiş bir birey, herhangi birini sevebilir m? cevap: sevemez! narsistler kimseyi sevemez. bencil olurlar, kendilerini iyi hissettirenle mutlu olurlar, hatta beğenilme arzusuyla şehveti yükselten hareketlere pornoya, sanal sekse, baştan çıkartmaya eğilimlidirler. sizi sevdiklerini filan sanmayın, dertleri iyi hissetmektir. siz, onu beğendikçe iyi hisseder, mutlu olurlar, tersi durumda sizi itmeye başlarlar. empati duyguları kördür. duygu açısından kısır kişilerdir. hatta borderline gibi sınır durumlar genellikle narsist kişilerde daha sık görülür. dürüstlük adına canını yakan biri varsa bilin ki bir rahatsızlığı vardır. özellikle empati eksikliği narsist kişilerin temel sorunudur. depresyona da meyilli olurlar. özellikle zaman geçtikçe kaybettikleri çekicilikleri bu kişilere olgunluk değil, aksilik olarak yansır ve mutsuzluğun içinde kavrulurlar. bir nevi yıllar boyu çevrelerine verdikleri hasarın karşılığını görürler. böyle bir insandan alabileceğiniz en büyük intikam "sevilmediğini" göstermenizdir. ret yemeleri ve itilmeleri canlarını felaket şekilde yakar.

sonuç

libidonun özellikle psikolojik rahatlıksızlıklarda ne kadar önemli bir konu olduğunu freud yardımıyla açıkladık. libidonun çekildiği yere göre çeşitli hastalıklar ortaya çıktığını gösterdik. libidoya gelişen psikanalizle farklı yorumlar getirilmiş olsa da bir çoğunun hem fikir olduğu konu libidonun bir çeşit "enerji" olduğu ve bu hayatı yönlendirdiğidir.

kaynak: sigmund freud - nevrozların genel kuramı, metis yayınları.

Sigmund Freud'un Ortaya Çıkmasında Viktoryen Dönemin Göz Ardı Edilemeyecek Etkisi