Hafızalarını Tazelemek İsteyenler İçin: Aslı Çakır Alptekin Olayının Kronolojik Özeti

2012 Londra Olimpiyat Oyunları’nda 1500 metrede şampiyon olmasıyla tanıdığımız ancak dopingli çıkması nedeniyle ödülleri geri alınan atlet Aslı Çakır Alptekin olayının madde madde özeti.
Hafızalarını Tazelemek İsteyenler İçin: Aslı Çakır Alptekin Olayının Kronolojik Özeti

Kimdir?

Aslıhan Çakır Alptekin 20 Ağustos 1985, Antalya doğumlu Türk orta mesafe koşucusudur. Kendisi Londra'da düzenlenen 2012 Yaz Olimpiyatları'nda 1500 metrede 4.10.23 derecesiyle birinci olarak altın madalya kazanmıştır ancak bu madalya, doping yaptığı için geri alınmıştır. Ülke çapında tanınması da bu sebeple olmuştur. Şimdi olaylara bakalım...

Neler oldu?

- aslı çakır alptekin, 2004 senesinde kan testlerinde dopinge rastlandığı için 2 sene ceza aldı. savunmasında, bunu kendisine antrenörünün vitamin diye verdiğini ve bilgisiz olduğunu söyledi.

- 2010-2012 arasındaki süreçte, düzenli alınan kan örneklerinin incelemeleri sonucu kan değerlerinde anormallikler saptandı.

- iaaf (uluslararası atletizm federasyonu) başkanının akrabaları, alptekin'e 2012 senesinde bu bilgiyi verdi ve içeriden onu korumaya çalışma sözü karşılığında 650 bin euro istedi. ücrette anlaşamadılar.

- 2012 londra olimpiyatları'nda, alptekin altın madalya kazandı. yaptığı açıklamaları filan hepimiz biliyoruz, bunları tekrar edip midenizi bulandırmayayım.

- alptekin, kanunlara göre altın madalyası için 500 bin euro kazanacaktı. bu parayı duyan pisliğe batmış iaaf başkanı tekrar harekete geçti ve aslı'dan daha az bir miktara tekrar anlaşma talep etti. aslı teklifi kabul etti ve ön ödeme olarak 35 bin euro verdi.

- bu ödemeden sonra aslı 2010-2012 arasındaki kan değerlerinin hasıraltı edileceğini düşünüyordu. ama öyle olmadı. iaaf'deki bazı dürüst insanlar aslı'nın kan testlerini açıkladı, doping yaptığını iddia etti ve türkiye atletizm federasyonu'ndan (taf) aslı'yı cezalandırmalarını istedi.


- taf, aslı'yı cezalandırmadı! doping yapmadığına hükmetti. kan testlerini hiçe saydı. bu aşamada aslı'nın "başbakanım" sözlerinin işe yaradığını ve taf adlı örgütün olimpik altın madalyasını dopinge "kurban" vermemeye çalıştığını görüyoruz.

- bunun üzerine iaaf başkanının oğlu tekrar devreye girdi. aslı'dan tekrar para istedi, karşılığında da taf'ın kararına itiraz etmemesi konusunda iaaf başkanı olan babasını ikna edeceğini söyledi.

- ancak öyle olmadı ve iaaf, türkiye atletizm federasyonu'nun kararına itiraz etti. cas kuruluşuna (bilmeyenler için cas avrupa'da bulunan üst düzey çözümlenememiş davaların görüşüldüğü bir spor mahkemesi) dava açtı iaaf. isteği de aslı'nın türkiye'nin "veremediği" cezayı almasını sağlamaktı. sanırım aslı'nın başkanlarına yedirdiği ve iş bitince yedirmeyi teklif ettiği paralar işe yaramamıştı!

- aslı çakır alptekin, dava sürecini uzattıkça uzattı. ama sonunda 2015 senesinde köşeye sıkıştı. haziran ayında görülecek ve kaybedeceğini anladığı davadan önce iaaf ile anlaşma (!) yoluna gitti.

- anlaşmalarına göre, aslı çakır alptekin doping yaptığını ve 2010-2012 arasında kazandığı bütün madalyaları ve ödülleri geri vermeyi kabul ediyordu. buna 2012 londra altını da dahildi. buna karşılık, doping cezası da ömür boyu menden 8 seneye indiriliyordu. dava 2015'te sonuçlandığı halde, 2013'ten beri yarışamadığı için 2021'de bitecekti cezası.

- biz, buraya kadar pek bir şey bilmiyorduk. bundan sonra ceza açıklandı ve medya çalkalanmaya başladı. aslı da facebook yoluyla bir açıklama yaparak aslında temiz olduğunu, bunun ülkemize oynanan bir oyun olduğunu söyledi. iaaf ile doping yaptığını kabul ettiği anlaşma metni internette erişime açık bir halde duruyordu ama aslı türk halkını aptal yerine koyup doping yapmadığını söylüyordu! işin kötüsü, kendisine destek mesajları yağıyordu! ona destek olduklarını, sağlam durmasını ve işin peşini bırakmamasını söyleyen yüzlerce kişi vardı! dahası ve en acısı da, ataköy'deki aslı çakır alptekin adı verilen atletizm pistinde ismi hala duruyordu. hatta 2 sene daha durmaya devam edecekti.

- aslı bu süreçten 1 sene sonra, 2016 yılında iaaf ile tekrar masaya oturdu. bu sefer amacı, bu süreç ile ilgili bildiği bütün şeyleri anlatarak cezasını daha da indirtmekti. öyle de oldu, aslı'nın verdiği "değerli bilgiler" sayesinde cezası 5 sene daha azaltılarak kaldırıldı. 2016 rio olimpiyatlarına bile katılma şansı doğdu.

- bu durumdan sonra, aslı uluslararası bir yarış koştu - avrupa kros şampiyonası. dereceye giremedi.

- sonrasında ise bu sene türkiye'deki ilk yarışını koştu. ancak bu yarış sonucunda verdiği idrar örneğinde tekrar dopinge rastlandı. 3. kere doping yaptığı ortaya çıktı ve türkiye atletizm federasyonu da artık mecburen doping yapan atletini korumaya gücü yetmediği için aslı'ya ömür boyu ceza verdi. bu atletizm ve türkiye için iyi bir haber, çünkü aslı bundan sonra dopingli çıkamayacak!

olay budur. bahsettiğim iaaf ve cas raporları, hatta aslı'nın kendini suçsuz olarak lanse etmeye çalıştığı tbmm savunmasına kadar her şey internette duruyor, bir dakika içinde ulaşabilirsiniz.


not:
doping konusunda nispeten yeni olan arkadaşlar için bir ek açıklama yazıyorum

aslı'nın türkiye medyasına yaptığı en büyük savunması, "hiçbir testte dopingli çıkmadım" idi. kendini bu şekilde aklamaya çalışıyordu.

eskiden atletler sadece yarışlardan sonra test edilirdi. idrar örneklerinde doping varsa suçluydu, yoksa suçsuzdu. ancak doping teknolojileri ve yöntemleri ilerledi. yarış sonrasında idrarda görünmesi pek muhtemel olan testosteron veya steroid ilaçlarının yerine, atletler artık "kan dopingi" olarak adlandırılan başka bir yöntem kullanmaya başladı.

şöyle düşünün: atletimizin hedeflediği bir yarış olsun, diyelim ki 1 sene sonraya. bu sene boyunca hep antrenman yapacak ve ara ara daha küçük yarışlara katılacak. atletler bu "ara" ve "test yapılmayan" dönemde doping yapmaya başladılar. vücutta oksijen taşıyan kan hücreleri ne kadar fazla sayıda olursa, atletler koşarken o kadar geç yorulup daha iyi performans verebiliyorlar. bunu sağlamak için de atletler genelde yüksek irtifalara çıkarak çalışırlar. biyolojik mekanizması detaylarına girmeyeceğim, ancak bu çok zorlu bir iştir ve de uzun süre dağlarda idman yapınca bile çok az yükselir bu oksijen seviyeniz (bkz: hematokrit). ancak bazı atletler de, bu yöntemi kullanmaz (veya yeterli bulmaz). onlar bu kan hücre seviyelerini sentetik ilaçlarla arttırırlar. ama bunu da yarışmalar yokken yaparlar. böylece idrar testi de olmadığı için kimse onların bu sentetik maddeleri kullandığını göremez. daha da "güzeli", atletlerin kan seviyeleri yarıştan sonra ölçüldüğü zaman çok yüksek bir kan hücre değeri bulunsa bile, hiçbir doping test yetkilisi onların bunu kendi çabalarının sonucunda başarmadığını iddia edemez, sonuçta belki de 1 sene boyunca her gün inanılmaz idman yapmıştır o atlet.

aslı, elvan, gamze bulut gibi atletlerin çok hoşuna giden bir gelişmeydi bu. ancak doping gelişiyorsa onunla mücadele de gelişiyordu. bu durumun farkına varan wada, 2010'dan sonra atletlere "nerede olduklarını söyleme zorunluluğu" getirdi. niye mi? çünkü onlara sürpriz ziyaretler yapacaklardı. 1 sene boyunca yarışmasa da, o atletin düzenli olarak kan testleri alınarak kan hücre seviyeleri karşılaştırılacaktı. ve 1 sene boyunca her gün inanılmaz çalışarak ancak azar azar arttırabileceğiniz bu değerler, kısa süreler içerisinde büyük değişmeler gösteriyorsa, o atletin bu değerleri "sentetik" bir şekilde yükselttiği anlaşılacaktı. ve öyle de oldu - atletler bu yönteme öylesine güvenmişti ki, birkaç sene önce wada her 7 atletten birinin doping yaptığını açıkladı. her 7 atletten biri. bazı ülkeler, atletizmde şu ana kadar kırılan bütün dünya rekorlarının sıfırlanmasını bile istediler. aslı ve gamze'nin bir-iki bitirdiği yarışta ilk 9 sırada bitirenlerin 6'sı doping yüzünden diskalifiye edildi. dahası, iaaf'nin kirli oyunları gün yüzüne çıktı ve başkanı devrildi. yüzlerce atletin doping kullandığını para karşılığı gizledikleri ortaya çıktı. buradan yayılan dalga ile de rusya'nın anti-doping laboratuvarlarının hile yaptığı tespit edildi, rus atletler uluslararası yarışlardan banlandı, rus doping ajansları kapatıldı.

ve şu anda hala, 2012 londra olimpiyatları'ndaki kadınlar 1500 m finali tarihin gelmiş geçmiş en kirli yarışı olarak anılıyor. "en iyi" olamadılar bizimkiler ama "en kirli" olmayı başardılar. gerçi bütün bunlara rağmen aslı çakır alptekin'i 5 sene boyunca korumaya devam etti türk yetkililer, aslı da din edebiyatı yaparak, karanlık lobiler türkiye başarısız olsun istiyor diyerek vatan haini olması gereken bir durumda "haksızlığa uğramış dini bütün türk milli kadın atlet" profilini oynadı. anti-doping laboratuvarında o oyuna izin vermiyorlar neyse ki.

umarım atletlerimizin bundan sonraki düşüncesi daha da yeni bir teknik bularak doping kontrollerini atlatma değil, daha çok çalışarak elinden geldiğini dürüstçe yapmak olur. en azından dürüstçe yarışmış olursunuz. biz de sizi ayakta alkışlarız (yazar burada sosyal medyada son zamanlarda iyice azan "başarısızlığı linç edelim" kültürünün hoşuna gitmediğini de ifade etmek istiyor)...

Hafızalarını Tazelemek İsteyenler İçin Cem Uzan Olayının Kısa Bir Özeti