Her Karesi Ayrı Bir Sanat Eseri Olan "The Cook, The Thief, His Wife And Her Lover"ın Analizi

Görsel açıdan apayrı bir şölen olan "The Cook, The Thief, His Wife And Her Lover", pek çok sahnesinde gizli mesajlar barındıran filmlerden.
Her Karesi Ayrı Bir Sanat Eseri Olan "The Cook, The Thief, His Wife And Her Lover"ın Analizi


bir kere film, tarihi ingiliz ve fransız kültür çarpışmasının altı bir güzel çiziliyor, fransızların yemek ve seks ile ihanet üzerine çeşitlendirilmiş sinema kültürleri ile dalga geçiliyor. fransız kültürüne özenen birtakım ingilizler ile aristokrasi tefe konulup oynatılıyor. filmin başrollerindeki helen mirren ve micheal gambon gerçekten çok başarılı... evet film gerçekten de rahatsız edici doğrusu. rahatsızlığı veren niteliklerden biri de filmin aşırı teatralliği.. kostümler de jean paul gaultier.. filmdeki şatafatlı fekat grotesk restoranın adı: "le hollandais" va garip ama gerçek böyle bir restoran varmış: http://www.lehollandais.nl/


filmin temasını- görünür olmak için hep görünebilir olmanın psikopatolojisi- ortaya koyan aşağıdaki sözler zannımca çok mühim:

"ne gördün bilmek istiyorum..tanık olmazsa onun beni gerçekten sevdiğini nasıl bilebilirim? eğer onu gerçekten sevdiysen bu gerekli bir soru olmaz.. anlat.. ne gördüğünü bilmek istiyorum.. benim gördüklerim sizin benim görmeme izin verdiğiniz kadardı.. biri izlemediyse bir şeyin gerçek olup olmadığını nasıl anlarız ki"..

hellen mirren rol kişisi, sevgilisinin ölüsünün pişirilmesini isteyerek şaşırtmamıştır.. bu ingilizlerdeki insan pişirip yeme yamyamlığının kokenleri nedir bi bilemedim.. sanırım şekspir tragedyalarından özellikle titus andronicus ve hatta antik yunan'daki medea'dan bir anıştırma.. bu filmdeki kapanış sahnesi de melodramı trajediye, daha doğrusu trajikomediye çeviriveriyor zaten. bu kadar lüksün, tüketimin, alın pulun, nefaset yiyeceklerin ve içeceklerin içinde gerçek olan "aşk" mıdır diye düşünüyorsunuz ama meğer o bile yalanmış bu filmde heyhat.. yoksa bi insan aşırı ihtiraslı ve kindar olmasa ölü sevgilisini neden pişirtip gizli eşcinsel, katil, maço, anal ve oral donem takıntılı mazohist kocasına yedirmeye çalışsın ki di mi ama?

kapitalizm ve onun politik iktidarının narsist bir kişilik olan albert'te simgelendiği düzenin altında ezilen insanların temsilcisi konumunda, karısı georgina vardır. georgina kurtuluşu, zor koşullardaki (soğuk depo ve çürümüş yiyecekler ortamı) kaçamak buluşmalarda yavaş yavaş daha yakından tanıdığı devrimci düşüncenin simgesi entellektüel aşığının izinden giderek bulabileceğini görecektir. her ne kadar işletmenin sahibi albert gibi görünse de asıl sahip üretimden gelen gücünü kullanmayı bilen aşçıdır. 

ezilen insanları temsil eden georgina (devrimci önderlik) albert'e karşı mücadele için işçi sınıfını temsil eden aşçıya gittiğinde aşçı bu görevi kabul ederken onurlu bir duruş sergileyip karşılığında ne kadının vücudunu ne de parayı kabul etmeyecektir...


kadın aşçıya aşığımla ilişkime dair ne gördün diye sorarken "benim gördüklerim sizin benim görmeme izin verdiğiniz kadardı" diyerek bilinç düzeyini ortaya koyar.

politik anlamda sermaye temsilcisi patron albert ortada henüz bir şey yokken dahi devrimciliği simgeleyen "aşığı" "burada kitap okunmaz" diyerek taciz etmekte ama aynı acımasız patron albert, baş aşçıya karşı o kadar pervasız olamamaktadır. çünkü o mekan ve o mekan sayesinde sürdürdüğü yaşam nitelikli aşçının yani işçi sınıfının varlığıyla mümkündür. patron ne kadar kızıyor olsa da aşçı kendi varlığı için de o denli vazgeçilmezdir. durumun kötüye gittiğini fark eden albert her şeye rağmen georgina'nın kalmasını isteyecektir. georgina varlık sebebidir çünkü.

kanlı bir şekilde yok edilen aşık küllerinden yeniden doğacak ve beklenen intikamın alınmasında baş rolü oynayacaktır...

hırsız kim? bu soruya yanıt olarak verilen ismin (albert) bu niteliğinin anlatımı filmde eksik kalmış. thatcher dönemi ingiltere'sinden yola çıkarak dolaylı bir eleştiri ve baş kaldırıyı simgeleyen film, bununla sınırlı kalmadan evrensel, güçlü politik mesajlar veriyor.

ingiliz ekonomi politiğini simgeleyen lokantada geçen öyküde fransız düşününü yemekler simgelemekte.

imdb'ye göre restoranın yemek bölümü koridoru ve tuvaletleri sırasıyla sindirimin aşamalarını temsil etmektedir. aynı zamanda mekan farklılıkları üreten tüketen, yani sınıflar ayrımını da ortaya koymaktayken garaj tehdidi üretimden kopuk rantçı sermayeyi anlatır. farklı anlatımıyla dikkat çekici olan film türü sevenler için başyapıt sevmeyenler için kayda değer bir deneysel çalışma olarak kalmayı hak ediyor...

bu kadar kapalı bir anlatımla ortaya çıkan ürün hizmet ettiği amaca ne denli yararlı oluyor diye düşününce filmin değeri azılıyor?! yoksa çoğalıyor mu? :)

renkler de birçok şeyi simgelemektedir. her şeyi ben mi açıklayacağım onları da siz bulun:)

Lisans Sonrası Kapağı Avustralya'ya Atmak İsteyenlere Tavsiyeler