Ikarus Marka Belediye Otobüslerine Binmiş Efsane Nesil

80 ve 90'larda doğanların asla unutamayacağı otobüslere dair unutulmayanlar.
Ikarus Marka Belediye Otobüslerine Binmiş Efsane Nesil

bir sesi vardı, yanındaki adamı duyamazdın. uçaktan beter. rööööööööghhhhhhhhh

o meşhur "ciyyyykkkk" sesini dün gibi hatırlayan nesildir...

kırmızı ışıkta veya durakta yolcu alırken kafayı cama dayamanın imkansız olduğu otobüs markası. az sektirmedi kafamızı rolantide çalışırken.

en arka tarafında oturanların hepsinin egzoz gazından ötürü karbondioksit zehirlenmesine maruz kaldığı.

sert bir frende körükten ön kapıya ara koridor boş ise 1 saniyede uçabileceğiniz.

yan yan oturma düzeni yüzünden ayakta ki yolcuların oturanlarda küçük bir tedirginlik yaşattığı otobüslerdir.

üst tarafında ki hava kapaklarını açmak veya kapatmak için otobüs de bir adet herkül bulunması gerekir

bu iett nin en efsane arabasıdır. bildiğin ayran yapar sizi hatta sizi yayık ayranı yapar en güzelinden . kulaklarınız pert olur. otobüsten ziyade sandal gibidir. zamanında arka koltuklarda otururken elimdeki poşetlerin şöförün yanına kadar gittiğie şahit olmamı sağlayan otobüstür. bu entry yazarken bile otobüsün sesi kulaklarımda resmen. ama 90 lar istanbulunun simgesi bu otobüslerdir.

ayrıca maksimum hızdan sonra fiiiiijijiijijijijiiiiiiii diye bi kayış sesi gelirdi.

bizimle konuşan otobüstü.sesliydi mesliydi ama bir tane yolda kalmış ikarus hatırlamıyorum.taş gibi
arabaydı.

b:ben
i:ikarus

otobüs gelir:

b:günaydın ikarus.
i:tıssssssssssssssssssss(daha açılmaz).rodank(açıldı)
b:nasılsın.
i:goarrrrrrrrrrrrrrrç(vites bire alınır).
b:iyi bende.beni okula götürür müsün gardaşım?
i:rotatataatatataa.röbörnnnn röbörnnnnn(arkadakiler dumandan kayboldu).
b: eyvallah.
i:doboroboro.gorrrrrrrrrrrrr.zebenk zebenk.doboroboro (herkez yukarıdaki zımbırtıya tutunur kemal sunal'ın şiki şiki babalı filmindeki gibi giderdi).

seviyoruz seni ikarus.çocukluğumuzun soğuk günlerinde,sıcak insanların zamanındansın.

benim. çok da severdim o ikarus otobüsleri. kötü yönleri vardır eyvallah, ama gönülden bağlıydım o otobüse. hatta mercedesler güleryüz cobralara binmez, ikarus beklerdim zamanında. istanbuldan kaldırılma süreçlerinde son kullanıldığı hatlardan birine sürekli binmem gerekince de son zamanlarını da keyifle yaşadım, 2012-2014 arasıydı sanırsam. ikarus farklı bir sevdadır aşktır. evi satıp bir tanesini alıp içine yerleşmeyi bile düşünürdüm bile bir ara, sonra gerizekalı olmadığım için yapmadım tabi hayalde kaldı. çok param olsa bir tanesini alıp karavana çevirirdim kesin. gerçi onu alsan ne yedek parçasını bulursun, ne bakımını yapabilirsin ayrı bir konu.

güzeldi be ikarus. o kulaklık tanımayan motor sesi, vites değiştirirken çıkardığı garip viyaklama sesi.. anlayamazsınız..

80sonu 90 başı ankara ile katıldığım nesildir.

nedendir bilinmez aklımda bu otobüsün jantları en çok yer etmiştir.
dile gelse konuşacak gibi duran mat sarıya boyanmış şekilli jant kapakları vardı bu otobüslerin. bir de kahverengi deri döşemeli rahatsız ve soğuk koltukları...

ayrıca "otomatik kapı çarpar" ikazını da bu otobüs ile hayatımıza sokmuştuk. evvelki 1950'li amcaların otobüslerinde var mıydı bilemiyorum tabi ki fakat bu ikarusun 4 dilimli ikiye ayrılan otomatik kapısı gerçekten çarpardı. kim bilir kaç vatandaşımız telef oldu bu kapılar yüzünden. kapı aheste aheste açılcak gibi yapıp fake atardı. havası dolunca da bir anda ışık hızıyla paaaat diye açılıp kapanırdı. körüklü olanların


körük kısmında yaşam mücadelesi vermek bugünün şartlarında bile oldukça zorlu bir serüven idi. körük kısmının zemininde otobüs döndükçe kendisi de dönen bir kapak vardı. o kapak kırılcak diye çok korkardık küçükken...

anımsadığım kadarıyla en rahat yanı en arka camın önündeki dikilmelik boşluk idi.

bir de önünde kağıt biletleri attığımız kumbara gibi bir kutu olurdu. bu da unutulmaz.

bir de bilinçaltıma yer etmiş bir diğer öğe ise otobüsün pisliği olmuştur hep.
bu ikaruslar o kadar pis olurdu, o kadar yıkanmazdı ki, gerçek bir ağır sanayi aracı görüntüsüne sahiplerdi.. her yerinden çamur akardı. benim zihnimde hep öyle yer etmiş. kullanılan standart kırmızı-kırık beyaz boyanın matlığından kalitesizliğinden midir nedir bilmem fakat hiç şöyle ışıl ışıl parlayan tertemiz bir ikarusa bindiğimi hatırlamam..

89-1995 yıllarına kadar emek sekizinci caddeden binip kızılaya giderdik annem ile..karamürsel pasajı, soysal çarşısı, alp billuriye falan yardırırdım annemin peşinden.