İki Futbol Devinin Asla Bitmeyen Kıyaslaması: Alex De Souza vs Gheorghe Hagi

Bu iki ismi kıyaslamak bir anlamda 1990'lar Galatasaray'ı ve 2000'ler Fenerbahçe'sini de kıyaslamak demek. Buyrun kapışmaya.
İki Futbol Devinin Asla Bitmeyen Kıyaslaması: Alex De Souza vs Gheorghe Hagi


Nesnel bilgilerle başlayalım

alex'in boyu 1.75 m'dir, hagi'nin boyu 1.74 m'dir.
alex 1977 doğumludur, hagi 1965 doğumludur.
alex genellikle 20 numarayla özdeşleşmiştir son yıllarda 10 numaralı formayı giymektedir, hagi genellikle 10 numarayla özdeşleşmiştir.
alex brezilya'da cruzeiro, flamengo, palmeiras gibi takımlarda oynamıştır, hagi avrupada real madrid, barcelona, brescia gibi takımlarda oynamıştır.
alex brezilya milli takımında devamlı olmasa da oynayıp kaptanlık yapmıştır, hagi romanya milli takımında sürekli kaptanlık yapmıştır.
alex brezilya milli takımında 68 kez oynayıp 20 gol atmıştır, hagi romanya milli takımında 125 kez oynayıp 35 gol atmıştır.
alex libertadores ve copa america'yı kaldırmıştır, hagi uefa kupası ve süper kupayı kaldırmıştır.
alex futbolunun son yıllarını fenerbahçe'de geçirmektedir, hagi futbolunun son yıllarını galatasaray'da geçirmiştir.
alex fenerbahçe'ye 28 yaşında gelmiştir, hagi galatasaray'a 30 yaşında gelmiştir.
alex bu sene türkiye'de 5. yılına girmiştir, hagi türkiye'de 5 yıl oynamıştır.
alex 2 türkiye şampiyonluğu yaşamıştır, hagi 4 türkiye şampiyonluğu yaşamıştır.
alex brezilya'da ve güney amerika kıtasında bir kaç defa yılın oyuncusu seçilmiştir, hagi romanya'da bir kaç defa yılın oyuncusu ve romanya'nın gelmiş geçmiş en büyük oyuncusu seçilmiştir.
alex 2007 yılında şampiyonlar ligi asist kralı olmuştur, hagi 1988 yılında şampiyon kulüpler kupasında gol kralı olmuştur.
alex türkiye'de gol ve asist kralı olmuştur, 2001-2002 senelerinde dünya'da yılın en iyi orta saha oyuncusu seçilmiştir, 1999 yılında dünya'da yılın en çok 3. gol atan oyuncusu olmuştur, 2003'te bola de ouro'yu kazanmıştır, 1999 yılında iffhs tarafından dünya'da yılın en iyi golcü oyuncusu seçilmiştir; hagi iffhs tarafından 1999'da yılın en iyi 2. 2000'de ise yılın en iyi 3. oyuncusu seçilmiştir, 1986 yılında romanya'da gol kralı olmuştur, pele tarafından yapılan fifa 100 listesine girmiştir.
alex tek pasla oyunu yönlendiren bir oyun kurucudur, hagi topla oynamayı daha fazla seven bir oyun kurucudur.
alex ceza sahası içerisinde bitirici vuruşlarıyla goller ve asistler yapar, hagi ceza sahası dışından sık sık sert ve isabetli şutlar atar.
alex oyun içerisinde genellikle sakindir, hagi oyun içerisinde çok agresiftir.
alex kolay kolay kart görmez, hagi çok sık kart görür.
ikisi de çok iyi frikik kullanır.
ikisi de top ayaklarındayken, topu kolay kolay kaptırmazlar.
ikisinin de futbol zekası çok yüksektir.
ikisi de futbolu fiziksel üstünlükten çok zekaları ve teknik yetenekleriyle oynar.
ikisi de defansif anlamda zayıftır.

Genel özellikler ve jenerasyon farkı

alex de souza vs gheorghe hagi kıyası, üç etkenden ötürü haksız bulduğum bir karşılaştırma; futbol oynadıkları dönemler, milli takımdaki rollerini etkilediği için ülkeleri ve türkiye'deki başarılarını etkileyen takım arkadaşları. şimdi...

bir kere aralarında nesil farkı var. hagi 1965, alex 1977 doğumlu. bu 12 sene, neresinden bakarsanız bakın, jenerasyon farkıdır. hagi 90'ların, alex 2000'lerin topçusu. bu iki zaman diliminde başka futbollar oynandı.

bir futbolcuyu büyük yapan en önemli etkenler, hem oynadığı kulüplerde hem de ülkesinin milli takımlarında ortaya koyduğu performanslardır. burada da şöyle bi benzemezlik var.
hagi romanya için bir ulusal kahraman, bu su götürmez bir gerçek. üç dünya kupası oynadı, babalar gibi oynadı, takımını sürükledi. bununla beraber a milli formayı tam 125 kez giydi. halen daha ülke milli takımının en golcü futbolcusu.

alex, futbol tarihinin bir numarası brezilya adına 40 küsur kere a milli oldu, sydney olimpiyatları'nda ve 2004 copa america'da takımına kaptanlık yaptı ama hiç dünya kupası oynamadı, ve asla bir ulusal kahraman olarak görülmedi, çünkü dünya futbolunun en büyüklerinden olan pele ve zico gibi futbolcular,"kahraman"lık sıfatını çok farklı boyutlara taşımışlardı.

sırasıyla kendi dönemlerinin dünyada en iyilerinden olan rivaldo, ronaldinho, kaka gibi oyuncuların gölgesinde kaldı hep. belki de yukarda bahsettiğim gibi 1977'de değil de 1967'de doğmuş olsaydı, milli takım kariyeri de farklı olabilirdi. belki 90,94 ve 98 dünya kupalarında kendisine rahatlıkla yer bulabilirdi.

aradaki nesil farkından kaynaklanan şöyle bir sorun daha var.kabul edelim ki, 80'lerde ve 90'larda oynanan futbol, hagi ve alex gibi oyuncular için çok uygundu. hagi o dönemlerde ortaya efsanevi performanslar koydu. steau bükreş onun önderliğinde 3 romanya şampiyonluğu yaşadı. şampiyon kulüpler kupasında ise 88'de yarı finale, 89'da da finale kadar yürüdü. real madrid,barcelona gibi devlerde oynadı. sonra galatasaray'da yaptıkları da herkesçe malum.

alex ise günümüzün sert ve hızlı futbol dünyasında kendine bir yer edindi. halbuki o, kendisinin de söylediği gibi "hiçbir zaman çok hızlı veya çok güçlü olmadı". 67 doğumlu olsaydı belki o da 90'lı yıllarda bir barça, real filan yapardı. o kadar yükselemese de, palmeiras, flamengo ve cruzeiro ile brezilya ve güney amerika'da kazanılabilecek her şeyi kazandı. onun da fenerbahçe için yaptıklarını anlatmaya gerek yok sanırım.

şimdi türkiye'de yaptıklarını karşılaştırmaya gelirsek, ikisinin takım arkadaşlarını da bir hatırlamak gerek.

kabul etmemiz gerek ki, hagi'nin bir parçası olduğu takım başka bir takımdı. sevelim veya sevmeyelim türk futbolunun kulüpler düzeyinde gördüğü en iyi takımdı. bütün dinamikler uyuşmuştu. hagi; fatih terim, hakan şükür, bülent korkmaz ve gheorghe popescu gibi efsanelerle güçlerini birleştirdi. bunların yanında ergün penbe, hakan ünsal, ümit davala, capone, fatih akyel, okan buruk, arif erdem ve diğerleri de en iyi futbollarını yine bu dönemde oynadılar.

alex de iyi oyuncular yakalamadı değil. pierre van hooijdonk, nicolas anelka, stephen appiah, tuncay şanlı, marco aurelio, deivid, mateja kezman gibi futbolcularla beraber çalıştı. bu oyuncuların hiçbirine kötü diyemeyiz. ama hagi'nin yoldaşlarıyla yakaladığı kimyayla kıyaslanınca, biraz sönük kaldıklarını söylemek gerek.

takımın biraz hava yakaladığı zico döneminde, fenerbahçe alex'in liderliğinde şampiyonlar ligi çeyrek finaline çıkarken, alex de "şl asist kralı" ünvanını aldı. takım arkadaşlarının kalitesini ve takımdaki birliği ve uyumu ayırt etmek lazım. alex'in yanında 28 yaşındaki hakan şükür olsaydı nasıl olurdu. biraz hayalimizde canlandırmaya çalışalım.

bu iki efsanevi oyuncunun karakterlerindeki farklılıklara da bakalım.

hagi'nin liderliği, takımı ve seyirciyi heyecanlandıran, rakibi ve hakemleri ise baskı altına alan bir agresfliğe dayanıyordu. sahada olay çıkarmaktan asla çekinmedi. hakem kovaladı, rakipleriyle kavga etti. 2000 uefa kupası finali ve euro 2000 çeyrek finalinde gördüğü kırmızı kartlar, olay çıkarırken maçın önemini de göz ardı ettiğinin kanıtı. babası öldüğünde 40 gün sakal bırakan, 98 dünya kupasında ise tüm takımın saçlarını sarıya boyatan bir adamdı. duygularını belli ederdi.

alex ise saha içinde her zaman en nizami futbolcuydu. bırakın kavga başlatmayı, formasının eteklerinin şortunun dışına çıktığını bile gören olmamıştır. kendisine yapılan en sert faullerden sonra bile rakibiyle münakaşaya girmez, hakeme itiraz ettiğinde ise hakem dahil herkes bir yerlerde bir yanlışlık olduğunu anlardı.

şimdi aradaki bu farklardan sonra "hangisi daha büyük?" sorusu, yalnızca taraflı ve art niyetli bir soru olmaktan öteye gitmez. bugün "lefter küçükandonyadis mi metin oktay mı daha büyüktü?" diye sormaya nasıl utanıyorsak, bundan 40 yıl sonra da alex ile hagi'yi kıyaslamaktan çekineceğiz.

Mental farklarına dair

koyu galatasaraylı olarak söylüyorum... alex de souza, her ne kadar derbi maçlarda faul almak için kendini ekstradan yere atmasına büyük küfürler etsem de, nazarımda büyük futbolcudur. bunun yanında gözlemleyebildiğim kadarıyla güzel, saygıyı hak eden bi insandır. kendisini "modern futbolda artık 10 numaraya yer kalmadı abi yea" diyen fenerbahçelilere karşı savunmuşluğumun üzerinden de çok geçmemiştir. brezilya milli takımına elano alınırken, alınmaması ancak cehaletle açıklanır.

lakin sırf galatasaray'ın hagi'si var diye, bizim de alex'imiz var. o zaman alex daha iyi topçu demek, ki sana göre öyle olmasından daha doğal bir şey yoktur, sonuna kadar saygı duyarım ama bunu rasyonalize etmeye çalışmak en hafif tabirle sığırlıktır.

işin evrensel kıstaslarına girmek istemiyorum. çünkü hagi'ye karşı oluşturulan argümanların hepsi hagi'nin ne kadar çirkef olduğu ile bitiyor. hagi'yi anlamak için çavuşesku kimdir, ne yapmıştır falan biraz bilmek gerekir zira. kaybetmeyi hazmedemez doğrudur, seninle sahada ağız dalaşı yapar, kavga eder ama tahrik etmek, kart aldırmak için yapmamıştır bunu hiçbir zaman. hagi bu olayın hep tahrik edilen tarafında olmuştur. stratejik düşünen bir adam, uefa kupasının finalinde rakip takımın topçusuna vurmaktan dolayı oyundan atılmaz zira.

rakip takımın topçularını, hakemleri geçtim defalarca saha içinde takım arkadaşlarını fırçalamıştır. hiçbir zaman karşılık almamıştır. neden? çünkü ac milan, real madrid, leeds united yarın üstüne üstüne geldiğinde sahada hagi'yi arar gözler, yine kızsın uyarsın diye bakarlar ona. hakan şükür gidip, mario jardel'i sahaya helikopterle indirip, takımda iyice palazlanan yerlilere hedef yaptıkları zaman, jardel'in üstüne oynamaya çalışan çetenin karşısına yine hagi dikilmiştir. taraftarla paralı asker arasındaki farkı da, kime hırsız diyip demeyeceğini de senden benden iyi bilir... huysuz bir ihtiyar kadar terstir, zordur, aksidir ve inatçıdır ama çirkef değildir. savaşa hagi ile gidilir.

Hagi taraftarı bir görüş

alex için; oyun zekası, teknik kapasitesi ve istikrarı çok üst seviyede olan futbolcu, ligin en güçlü takımlarından fenerbahçe'nin 5 senesine damgasını vurmuştur dersek, kendisini hiç abartmamış oluruz. toplu oyunda ve topsuz oyunda oldukça üst düzey futbolcu olan alex, klasik oyun kurucu kavramının son temsilcilerindendir. süper adamdır vesselam.

ancak bazılarının kendisini gheorghe hagi ile kıyasladığını üzülerek okuyorum, gelin yapalım bakalım neymiş ne değilmiş bu karşılaştırma;

en baştan söyleyeyim tartışma mevzusu türkiye'deki kariyerleri olduğu için karşılaştırmaya buradan başlamak istiyorum. esasında istatistikler bir futbolcuyu değerlendirirken bir halta yaramayan bilgiler olsalar da onlardan konuşmaya başlayalım;

alex, fenerbahçe spor klübü'nde oynadığı 5 sezonda 2 lig şampiyonluğu, 1 türkiye süper kupası kaldırmış.

gheorghe hagi galatasaray'da geçirdiği 5 sezonda 1 uefa süper kupa, 1 uefa kupası olmak üzere 2 avrupa kupası, 4 lig şampiyonluğu, 2 türkiye kupası, 2 cumhurbaşkanlığı kupası (oynadığı dönemde süper kupanın adı) kaldırmış.

tabi şimdi istatistiksever arkadaşlar itiraz edeceklerdir ki haklılar. istatistikler bir futbolcu için pek fazla bir şey ifade etmezler. istatistiklere güvensek mesela avrupa'da hiç büyük kupa kaldırmamış francesco totti bizim fatih akyel'den kötü futbolcudur dememiz gerekir ki allah çarpar adamı.

sistem içerisindeki konumlarını konuşalım hadi öyle ise; alex fenerbahçe futbol kulübü'nün döneminde oynadığı sistemin vazgeçilmez elemanı. hatta öyle ki kendisini mevkisinde oynatabilmek uğruna fenerbahçe camiası anelka, kezman, semih senturk gibi isimleri harcamakta hiçbir beis görmedi. dolayısı ile alex'in dolaylı olarak kulübe kaybettirdiği bir takım değerler ve böyle bir maliyeti daha var (pek tabi ki teknik ekiplerin tercihidir bu durum, alex'in bir kabahati yok ama durum böyle). bunun yanında azımsanmayacak derecede futbolsever fenerbahçe'nin alex üstüne kurulmamış bir futbol anlayışı ile çok daha başarılı olabileceğini düşünmekteydi. bununla birlikte alex'in mevkisindeki uzun soluklu tekrarlanan başarılı ve istikrarlı futbolu bu konuyu her daim rafa kaldırmıştır. taa ki aykut hocaya kadar.

gelelim hagi'ye; hagi oynadığı dönemde takımın saha içerisindeki komutanı, patronu, her şeyiydi. onsuz bir oyun sistemi düşünmek mümkün değildi. gerçi hiç kimse böyle bir şeyi söylemeye cesaret edemezdi ama,eğer birisi oyunu hagi'nin üstüne kurmayalım da alternatif sistemlere gidelim diyecek olsa ona deli gömleği giydirip bakırköy'e gönderirlerdi. galatasaray'a oynadığı futbolun yanında yaptığı katma değerlerden bahsetmek gerekirse; bitmiş hakan şükür'ü tekrar efsane haline getirmek, emre belözoğlu (hani şu fenerbahçelilerin yere göğe sığdıramadıkları emre), ümit davala, fatih akyel, ergun pembe, hakan ünsal, gibi hagi yokluğunda orta halli denilebilecek oyunculardan birer dünya yıldızı yaratmasını söyleyebiliriz.

karakter olarak etliye sütlüye pek karışmayan alex örnek bir profesyoneldir. profesyonelliğin doğal bir neticesi olarak takımından önce kendi kariyerini düşünür. tekmeye kafa atmaz, kavga etmez, kart cezası görmez, büyük maçlarda kendisini göstermek için çabalarken, küçük sıra takımları ile oynanan maçlarda kendisini riske atmaz.

hagi ise taraftarın sahadaki gölgesi gibiydi. o tam bir amatör ruhluydu. hakemle kavga eder, tribünlerle birlikte şarkılar söyler, onlara sarılır, gücünün yettiği yere kadar mücadelesini eder, sinirlenir, bağırır çağırır, kavga ederdi. yeri gelir genç emre'nin ayakkabısını bağlardı, gol attığında karşı takımın kalecisine espri yapardı, forma çekerdi, kendi formasını başkası çekince (ki bu daha çok olurdu) sinirlenirdi. ama maç bittiğinde herkesle sarılır, eğlenir, güler ve kucaklaşırdı. maç içerisinde profesyonel kariyerini düşünmezdi. hırçındı hagi, bizden birisiydi.

alex'in türkiye'ye gelme sebebi paradır. avrupa'da kendisine daha iyi para veren bir kulüp bulsaydı fenerbahçe aklından bile geçmezdi. avrupa'da kendisine fenerbahçe ile aynı parayı verebilecek kulüp yoktu. çünkü bu paraları verebilecek büyük kulüplerde alex gibi birçok isim daha düşük ücretlere oynamaktaydı ve büyük takımların kulübelerinde bu isimlerden bolca vardı. küçük kulüplerin ise alex'e verecek o kadar parası yoktu.

hagi'nin galatasaray'da oynama sebebi ise kendisinin bitmediğini, hala dünya'nın oynadığı dönemde faal en iyi futbolcusu olduğunu kanıtlama isteğidir. hagi'nin galatasaray'da varlığı onun kişisel savaşıdır. hiçbir maddi güç onu bu savaşından vazgeçiremezdi. oynadığı dönemde ise dünyada bir tane hagi vardı. hiçbir takımın kulübesinde onun gibi bir isim daha yoktu.

eh iki ismin türkiye'deki kariyerleri bunlar; gelelim türkiye'ye gelmeden önceki kariyerlerine, belki bu bilgiler hangisinin daha büyük futbolcu olduğunu bize hatırlatır.

alex'in türkiye öncesi kariyerinde hatırı sayılır olarak söyleyebileceğimiz avrupa'da 6 maçlık parma dönemi var. bunun dışında güney amerika'da bilinen, çeşitli takımlarda oynamış ve önemli bir oyuncu.

hagi için ise;
steaua bucuresti'ye tam anlamıyla tek başına uefa ve şampiyon kulüpler kupası kazandırmıştır. kulüp oynadığı dönemde 3 sene üst üste lig şampiyonu olmuştur. romanya ulusal futbol takımı'nı tek başına dünya sahnesinde önemli bir noktaya getirmiştir. italya'da brescia'yı ikinci ligden birinci lige çıkarttığı sezon dolayısı ile brescia taraftarının gözünde bir ilahdır. real madrid futbol tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. oynadığı dönemde real madrid futbol takımının en önemli futbolcusu idi. barcelona tarihinin en güzel golünü hagi atmıştır. ülkesinde yaşayan en büyük rumen kabul ediliyor. uefa tarafından tüm zamanların en iyi futbolcuları statüsünde ilk beş de yer bulan hagi'ye, yine uefa tarafından rumenlerin altın çocuğu onuru verildi. yine uefa tarafından yüzyılın en iyi rumen futbolcusu seçildi. uefa tarafından 6 sezon yılın en iyi rumen futbolcusu seçildi. fifa tarafından gelmiş geçmiş en iyi 10 numaralar sıralamasında üçüncü olmuş bir futbolcu olan hagi; romanya'da tüm zamanların en iyi sporcusu seçilmiştir. aynı zamanda; ülkesinde yalnız hagi'ye ait olan altın futbolcu ünvanına da sahiptir. ülkesinde, türkiye'de, italya'da, ispanya'da ve daha bir çok ülkede kahraman statüsündedir.

hala mı alex daha iyi futbolcudur diyorsunuz?
komik oluyorsunuz!

Atiye Dizisi Üzerinden Kendini Aramak Üzerine Yola Çıkanlara Tavsiyeler

LeBron James vs Michael Jordan Kıyaslamasının Galibi Neden Hâlâ Jordan?