İklim Şartları ve Yeryüzü Şekilleri Yüzünden Sınırlarda Yaşayan Karakter: Karadeniz İnsanı

Türkiye'nin en kendine has bölgelerinden Karadeniz'in insan profili ve yaşamı üzerine güzel çıkarımlar.
İklim Şartları ve Yeryüzü Şekilleri Yüzünden Sınırlarda Yaşayan Karakter: Karadeniz İnsanı
iStock

karadeniz, iklim şartları ve yeryüzü şekilleri yüzünden en değişken ve sınırlarda karakterde insanları barındıran bölgedir. ayrıca bölge insanları yaşadıkları coğrafyanın verdiği ilhamla acayip içli ve garip bir farkındalıkla büyümektedirler. dikkatli bakınca doğu karadeniz'de büyümüş çocukla istanbul'da büyümüş karadeniz kökenli çocuk arasında dağlar kadar fark vardır. genetik falan değil, bu direkt çevrenin ağır mistik yapısı ve yalnız konuşlanmış evlerdeki yaşam biçiminden kaynaklanır.

çocuk daha emeklerken dev gibi çamlar, korkunç uçurumlar görür

3-5 yaşında gürültüsünden hayvanların ürktüğü dereler, dibi görünmeyen göller görür. biraz daha büyüdüğünde doğayla mücadele etmeye başının çaresine bakmaya başlar. doğa serttir, bir okula gitmek dimdik patikalarda sisli orman içlerinde kilometrelerce yürümek demektir. yaylada-evet o gördüğünüz güneşli pırıl pırıl fotolar için bazen 20 gün bekleniyor- tir tir titreyerek o dağ senin bu yayla benim yitik koyun arar. çayır yüklü hurda bir kamyonun kasasında yerden 4 metre yukarda o korkunç yayla yollarında yol alır. daha 15 yaşında mecbur kalırsa günde 50 -evet elli- kilometre yürüyebilecek kapasiteye gelir. 10 derece havada eriyen kar sularının oluşturduğu derede yaptığı gölde çırılçıplak yıkanır. çoğu memleketlerinde kaldıkları takdirde ırgatlıktan başka iş yapamaz. tarlalarda çamur toprak içinde kazma sallayarak ömür tüketir. gördüğünüz bütün tarlalar fındık ve çay bahçeleri zamanınında ormanken bu adamlar tarafından kazınmıştır. ağaçlar tek tek sökülmüş, arazi derin derin kazılmış sonra fındık ya da çay dikilmiştir. tarlalar için yüzlerce metre yukarıya sepetlerle toprak taşınmıştır. sonra yağmurda tarla kaymış, aynı toprak yine taşınmıştır. o gördüğünüz köy ve yayla evlerinin malzemesi kah at sırtında kah kendi sırtlarında o tepelere taşınmıştır.


bu insanlar için imkansız diye bir şey yoktur

gidin o dağ köylerine, aklınıza ne esiyorsa, "yapabilir misin?" diye sorun ilk tepki doğal bir "hee!" olacaktır. 2 kamyon taşı 2 km yukarıya tek tek taşıyan adam ömrünüzde göreceğiniz en inatçı ve dayanıklı adamdır. kadınlar sırtlarında 40 kilo yükle kilometrelerce yol alabilir. anadoluda 1 km 1 km'dir ama karadeniz'de 1 km, bambaşka bir şeydir. olabildiğince yükseğe tırmanırlar, dere içinde yaşayamazlar.

öyle sert öyle ateş gibidirler ki konuşurlarken şimdi çekip vuracak dersiniz. köylerine yaklaşan kalaşnikoflu teröristleri duyunca bayram edip silah namına ne bulursalar yüklenip çoluk çocuk ortalığa düşmüşlerdir. o zamana kadar köylüleri avlamaya alışkın avcılar bu sefer av olmuşlardır. hayatlarında kalaşnikofun üzerine kuş tüfeğiyle giden delilerle bir daha karşılaşamayacaklardır. aynı adamlar domuza çakıyla, 10 kişiye elde bir sopayla, kocaman ormana bir kazmayla korkmadan saldırır. 

modern dünyaya adım atıp uyum sağlayabilenler büyük işler başarırlar. bir büyükşehir çocuğunda çoktan körelmiş duyular, yetenekler onlarda delicesine bilenmiştir. iyi ya da kötü aşağılık ya da şerefli yapılamamış işler yaparlar. altına imza atmadıkları hiçbir yasaya uymazlar, ama imzalarsalar düşünmeden uğruna ölürler. ne diyorlarsa onu demek istiyorlardır.


karadenizde yaşamadan bu insanları anlamak mümkün değildir

yaşamak demek trabzon'a gidip otelde pineklemekle, tur otobüsleriyle kültür gezisi yapmakla, sümela'ya bir de uzungöle falan uğramakla olmaz. yüksek bir köye, ardından da yaylaya gidip senelerce oralarda yaşayan biri için hiçbir şey eskisi gibi olamaz. o kayada bile yükselebilmiş ladinlerin dibinde dolaşmadıktan, kayaların arasında fırtınanın savuşmasını beklemeden, dağ göllerinin kapkara derinliğine korkuyla bakmadan, bembeyaz akan, gürültüsünden sesinizi duymadığınız derelerde yıkanmadan o bölgenin garip insanlarını anlamak mümkün değildir. o çocuklardan bazıları daha 10 yaşında ortalama bir büyükşehir şairinin derinliğine varmıştır.

Karadeniz Bölgesinin Yemek Kültürü Neden Eleştirilmeyi Hak Etmeyecek Kadar Nitelikli?