İnsanların Sürü Psikolojisine Nasıl Girdiğini Açıklayan Bir Çalışma: Asch Deneyi

1953'te yapılan Asch deneyi hala insanlar arasında geçerliliğini koruyan yazısız bir kuralın varlığını ortaya koymuş. ABD'li sosyal psikolog Solomon Asch tarafından gerçekleştirilen bu deney, insanın karar verme sürecinde, çevresinin ne denli önemli olduğunu ölçmek için yapılmış. Sözlük yazarlarıyla bu yapılan çalışmayı her yönüyle inceliyoruz.
İnsanların Sürü Psikolojisine Nasıl Girdiğini Açıklayan Bir Çalışma: Asch Deneyi
Sosyal psikolog Solomon Asch

asch çalışması, sosyal psikoloji derslerinde tüm amfinin ağzını açık bıraktıracak birkaç deneydendir. diğeri için (bkz: milgram deneyi)

norm etkisine güzel bir örnek olan deneyde gerçek 1 katılımcı 3 ya da 4 tane ise işbirlikçi vardır. işbirlikçi sayısının fazla olmasının daha sonra yapılan deneylerde etkisiz olduğu görülmüştür. 

bir masa etrafına oturan işbirlikçilere ve gerçek katılımcıya 3 tane birbirinden farklı uzunluklarda çizgi gösterilir ve dördüncü çizginin diğer 3 çizgiden hangisiyle aynı uzunlukta olduğunu söylemeleri istenir. bu deneyde gözlemlenmek istenen gerçek katılımcının doğru cevap vermesi üzerinde grup etkisinin ne boyutlarda olduğudur. asch deneyi defalarca tekrarlamış ve sonunda görmüştür ki gerçek katılımcılar işbirlikçilerin verdikleri yanlış cevaplara inanmasalar bile gruba aykırı davranmaktan kaçınıyorlar.


işbirlikçilerden yalnızca biri (kalın camlı gözlük kullanıyor olsa dahi) gruptan farklı bir cevap verdiğinde gerçek katılımcının da doğru cevabı verme oranının arttığı görülmüş.

asch çalışması, insanı genelleyici ve karamsar çıkarımlara meyledecek cinsten güzel bir deney serisi. fakat nuremberg duruşmalarında "emirleri uyguluyordum" savunmalarına, milgram deneyine, yahut insanların koyun sürüsü kıvamındayken kasaplığa soyundukları her türlü vahşet olayına fazla da paralellik çekmemek lazım.

Deneyi yürüten bilim adamı: Solomon Asch


birincisi, deneklerin grup uyumu yerine doğru cevabı seçmeleri için hiçbir sebep yok ortada. milgram deneyinin aksine alt tarafı çubukların boyunu ölçüyorsun ve yanlış yaparsan kimse zarar görmüyor. prensipli olup doğru bildiğini söylersen de ödülü yok, en çok doğru cevabı veren bisiklet kazanmıyor. aksine doğruyu söylemenin zararı var, gruptan dışlanıyoruz, lüzumsuz bir konu için normalde nötr olman gereken insanlarla gerilim dolu dakikalar yaşıyoruz.

e bu basit bir formül: a davranışının ödülü de zararı da yok, b davranışının ödülü yok ama zararı varsa, a'yı yaparım.

burada ahlaki gerekçeler, üçüncü şahısların hakları (milgram) falan ışın içine girmiyor (birtakım çubukların uzunluğunu doğru söylemeyerek gerçeğe ihanet ettiğimizi, ampirik felsefeye gönül vermiş dostları uzup mezarlarında dondurduğumuzu düşünecek kadar idealist (hasta ruhlu) değilsek)

asch da deneyini yapmış zaten: sesli söylemek yerine kağıda yazınca konformizm üç kat azalıyor ve 8 soruda 1 yanlışa düşüyor.

kaldı ki o 1 yanlışı da açıklarken şunu gözardı etmemek lazım: her denek her sorudaki doğru cevaptan emin değil. burada sorular mümkün olduğunca basit tutulmuş ki yanlış cevap verenlerin bunu bilerek yaptıklarını düşünerek conformity/koyunluk literatürüne katkılar yapalım. lakin gözlem ne kadar basit ve bariz olursa olsun, bir gerçekliği birinci elden tecrübe edilmesi sadece gözlerinle gördüğünden ibaret değil, aynı ortamda başkalarının da gözleriyle gördükleri de o tecrübenin bir parçası. her 10 diş hekiminden 9'u ipana'nın rengi beyazdır diyor ve sen de siyah görüyorsan, mantıklı bir insan olarak duyularından, akıl sağlığından şüphe edersin.


bu serideki en ilginç deney bence şu 

onca adam arasında, doğru cevabı söyleyen başkası olursa, bizimkisi bundan cesaret alıp doğruyu söylüyor. burası tamam, hem gruptan dışlanma riski hafiflediği için hem de duyularımızdan artık şüphe etmediğimiz için bu beklendik. fakat şimdi o destek çıkan adam grubun geri kalanından farklı ama yine de yanlış bir cevap söylesin. bizim denek o zaman da doğru cevabı veriyor, çıkıntının yanlış cevabını değil. ve grup 5 kişi de olsa, 15 kişi de olsa, bir tane çıkıntılık yapan olduğu sürece (yanlış olsa dahi), asıl deneğin doğruyu söyleme olasılığı çok artıyor. bir çıkıntıyla 5 çıkıntının etkisi arasında fark yok yani.

dolayısıyla hemen yukarda bahsettiğim olasılık hesabı etkisi, gruptan dışlanmama isteğine kıyasla zayıf kalıyor. yani 16 kişi elma derken biz de yüzde 37 ihtimalle elma diyerek yanlış cevabı veriyoruz (yazılı yapılırsa yüzde 12), fakat 15 kişi elma, 1 kişi de armut derse biz doğru cevabı veriyoruz. eğer duyularımızdan çok şüphe ediyorsak bu senaryoda da elma derdik. onun yerine artık yalnız kalmadığımız için doğruyu söylüyoruz. aslında bu da tam doğru değil; hala yalnızız doğru cevabı tek biz verdiğimiz için, fakat artık grubun tek olası düşmanı değiliz, gerilim paylaşılıyor.


merak ettiğim deney kombinasyonuysa şu

bu tek yanlışçı çıkıntı destekçiyi, bizim asıl denek cevaplarını söylerken değil yazarken de araya katsalar. acaba bu sefer yanlış cevap oranı yüzde 12'den sıfıra düşer mi? belki yapmışlardır bunu da, bulamadım şimdi. bilen varsa söylesin.

son olarak madem bir bilene sorduk, şunu da ekleyeyim: muhtemelen bu deneyin milyon tane varyasyonu vardır. başta bahsettiğim gibi, maliyeti/ödülü fazla olacak bir senaryoyla uygulanmış mıdır acaba? örneğin 9'u işbirlikçi toplam 10 kişiyi toplayıp, çubuk boyu ölçtürmek yerine yan odadaki başka birine çığlık attıracak kadar elektrik akımı uygulamak için oylama yapsalar, yine aynı derecede konformist olunuyor mu?

benim tahminim, eğer oylama açıksa, çoğunluk esasına göreyse ve 9 işbirlikçi de evet oyu veriyorlarsa, nasıl olsa sonucu değiştiremeyeceğimiz için biz de evet oyu veririz, grubu karşımıza almamak adına. kapalıysa, her halükarda hayır oyu verilmesi lazım. ama asıl ilginci, eğer oylama çoğunluk esasına değil de unanimitye bağlıysa, yani elektrik için herkesin evet oyu gerekiyor ve açık oylamada 9 evet sonrasında karar bizim deneğe kalmışsa ne olacağı. bu, sadece gruba rest çekmek değil, aynı zamanda onları engellemek demek. görmediği bir insanın hakkı için, hemen çevredeki insanların düşmanlığını göze alabilir miyiz? peki bu oylamaları tekrarlarsak cevaplar ne şekilde değişiyor, gruptan alınan feedback'e göre direncimiz kırılıyor mu? yoksa elektrik akımı arttıkça, bir noktadan sonra gruba sıktırı çekiyor muyuz? açık oylamada birkaç kez evet dedikten sonra işbirlikçilerden biri çıkıntılık ederse biz de ona katılıyor muyuz yoksa dönek damgası yememek için ikinci, üçüncü çıkıntıyı mı bekliyoruz?

milgram'da denekler otoriteyi suçluyorlardı ve yaptıkları kötü şeyi çaresizlik kalkanıyla rasyonelize etmeye çalışıyorlardı. böyle bir deneyde ise belirli bir otorite yok, sonuçlar çok daha ilginç olacaktır. yapılmışı varsa söyleyin, yoksa da siz yapın. makalenizin ortasına bir yere linkimi koymak karşılığında (veya abstract kısmının tek bold yazısı nickim olabilir)

Konuyla ilgili olarak insanların itaat etme mekanizmasının nasıl çalıştığını anlatan başka bir çalışma olan "Milgram Deneyi"yle ilgili bir yazı