Kaotik ve Detaylı Ortam Tasvirleriyle Umut Sarıkaya'nın Çağlar Öncesi Versiyonu: Pieter Brueghel

1525-1569 yılları arasında yaşayan ve sıradan hayatları mükemmel bir şekilde resmeden Hollandalı ressam Pieter Brueghel'in hayatına ve tablolarına dair bilgiler.
Kaotik ve Detaylı Ortam Tasvirleriyle Umut Sarıkaya'nın Çağlar Öncesi Versiyonu: Pieter Brueghel

kaotik yansımayı ve karmaşanın izdüşümlerini alabildiğine ince ayrıntılarla eserlerine aktarmış olan hollandalı bir sanatçı pieter brueghel.

1525 yılında doğup, 9 eylül 1569'da hayatını kaybetmiştir. eserlerinin genelinde (bilmiyorum bana mı öyle geliyor) son derece apokaliptik bir atmosfer mevcut. öyle ya belki de bu, çöküşün ve telaşın olmazsa olmaz unsurudur. fakat kasvetin bünyemde yarattığı o mistik çekimserliğiyle, eserleri beni etkilemekte.

yaptığı eserlerin birçoğu viyana'da bir müzede sergileniyor. gidip görmek lazım.

bazılarını buraya atayım:

dulle griet


superbia

(en ilgimi çekenlerden)

the storm at sea 

(bilinen son eseri)

winter landscape with a bird trap

bir garip adamış brueghel

dönemindeki diğer ressamlar gibi azizlerle, iblislerle uğraşacağına daha çok tavukları, kazları resimlerine konu etmiştir; ki utanmasam surrealizmin dedesi diyeceğim ama, breton çarpar adamı imdi, neme lazım...

Netherlandish Proverbs

nitekim uzun yıllar boyu unutulmuştur brueghel, ta ki baudelaire kendisine hayran oluncaya değin.. işte bundan sonra gelsin şöhret, gelsin nam... hatta sonrasında, aldous huxley bey "along the road" adlı eserinde kendisi için "toplumsal bir feylesof ve ırkçı" tanımı bile yapmıştır; -değildir ayrı.. her resmine bir şiir yazdığı da rivayet edilir ayrıca; zira komedi ve trajedi şairliği yapmış döneminde..

Flemish Fair

resmettiği kahramanları tanımak da ayrı bir takıntısı imiş pieter beyin... aylarca, çizeceği tiplerin yanında yatıp kalkar, onlarla yer içermiş yani (hollywood oyuncuları arasında da meşhur bir gelenektir bildiğimiz üzre). bakınca hiç de rönesans adamı gibi durmaması tevekkeli olmayan bu beşerin, özellikle "kokanya diyarı" ve ölümünden az evvel bitirdiği "körler hikayesi" adlı resimleri fevkaladedir; ben giydim kullanıyorum şahsen..

her resmi ayrı ayrı kitap konusu yapılabilecek bu ressam babanın bir de "peasant wedding" yani türk sanat tarihine "köy düğünü" diye tercüme edilmiş bir başyapıtı daha vardır

The Peasant Wedding

bu resim, avrupa'da leonardoların, raphaellerin isayı sanatla bir milyonuncu kez kutsadıkları dönemde, 1568 tarihinde yapılmıştır. brueghel köylüleri en sıradan hallerinde, bir düğünde, yemek telaşında resmetmekle zaten dönemi açısından yeterince şok edici bir resim çıkarmıştır. velakin resmi bugün okuduğumuzda başka şeylerle de karşılaşırız..

düğünün "gelin"i, tıpkı çağdaşlarının isa'yı oturttukları yerde, resmin tam merkezinde durmaktadır. gelin görün ki “gelin” acayip bir biçimde çokça resmedildiği haliyle "isa"ya benzemektedir. bizim brueghelimiz durup dururken gelinin kafasına hale oturtamayacağından başka yollara başvurmuş, arkasına çerçeve işlevi gören yeşil bir bez asmış, tam kafasının üstüne, bizim üç boyutluluğa meyilli bakışımıza “duvar” olarak yansıttığı duvar çizimine bir kap-kacak asmıştır..

gelin-isanın gözleri kapalıdır. figür eğer gelinse bu mutluluktan olabilir herhal. ama gözlerinin kapalılığı, kadrajdaki hiçbir figürle hiçbir bağının olmaması vs. altta yine ilahi bir çağrışıma yol açmaktadır.

resmin sol alt köşesinde ekmek yiyen çocuk ve şarap testilerinin bir araya gelmesi de tesadüf olarak değerlendirilemez bu durumda.

ayrıca resmin “son akşam yemeği” sahneleri ile bağını kurmak bile mümkündür hani.

en yalın halleriyle, kaba ve komik biçimdedir köylüler. kocaman kırmızı burunlarıyla bir anlamda karikatürize etmiştir onları sanatçı. peki böyle “kaba” ve “komik” bir ortamdan isa’ya niye gönderme yapmıştır? hayır ne ima etmiştir?

gel de çık içinden!

"the parable of the blind leading the blind" adlı tablosunda çubuklarla birbirine tutunmuş yürüyen altı tane körün hikayesini anlatır

The Parable of the Blind Leading the Blind

en önde yürüyen ve diğerlerine liderlik yapan kör çukura düşmüştür, arkasından gelen kör onun üstüne düşmek üzeredir, düşüşü kaçınılmazdır. üçüncü sıradaki körümüz düşmeye başlamıştır, sopası kontrolsüzdür, vücudu öne eğilmiştir, yüzündeki ifade neye uğradığını anlamak üzere fakat hala tam anlayamamış birinin ifadesidir. dördüncü kör kardeşimiz önden giden arkadaşlarında bir halleşme, bir tepişme olduğunu anlamıştır.. ve fakat kör olduğundan kelli ne olduğunu çıkaramamıştır. bir bilse o sırada en öndeki arkadaşı yerde tepetaklak olmuş yatıyor ve hatta birazdan muhtemelen kendisi de onun yanına aynı şekil serilecek, öyle ağzını açıp bakar mıydı acaba havalara.. beşinci körümüz* sadece önündeki arkadaşının tedirginliğinden dolayı duruma kıllanmış, hatta hala tam kıllanamamış yürümektedir. en arkadaki altıncı kör ise her şeyden tamamen bihaber, barış ve sükunet içinde yoluna devam etmektedir.

bu resim, manyak bir resimdir. brueghel her bir körün yüz ifadesini tamamlayıcı bir kompozisyon içinde resmetmiştir. çok sevdiği çapraz tual kullanımı bu resme çok yakışmıştır. fonda görülen, ve aslında bir çok kopyada tam olarak görülemeyen 'bir köyün sıradan yaşantısı' ayrıntıları, orijinal resimdeki ışığın güzelliği, fark edilmesi gereken ayrıntılardır.

bruegel'in ünlü "ikarus'un düşüşü sırasında bir manzara" isimli bir tablosu vardır

Landscape with the Fall of Icarus

balmumu kanatlı ikarus güneşe çok yaklaşmış, kanatları erimiş, çoktan denize düşmüştür. fakat tabloda onu görmemiz güçtür. zira bir kosecikte bacakları görünür ancak, ikarus suda çırpınmaktadır. kalan kısımda çalışan köylüler akıp giden real hayat görünür. işte ironi. göksel, ührevi, mytical ve religious olanın karşısında dünyevi, real olan ve ayakları yere basan.