Kapitalizmin Zıttı Sosyalizm midir, Yoksa Budizm mi?

Kapitalizmi hazcılık, dünyevi ilkeler ve ideolojiler açısından ele alan ufuk açıcı bir yazı.
Kapitalizmin Zıttı Sosyalizm midir, Yoksa Budizm mi?
iStock

kapitalizmin zıttı sosyalizm değil, budizmdir

sosyalizm, kapitalizmin alternatifidir.

kapitalizm, harcamaya, tüketmeye, tüketerek kendini ifade etmeye ve gerçekleştirmeye karşılık gelir. konfor ve arzu -karşılayabilenler için- ön plandadır. sen önemli birisindir. kendi değerini bilmen gerekir. çevrene de bunu göstermen gerekir. bu benlik sunumunun araçları kimi zaman metalar, kimi zaman dahil olunan sosyal ortamlar olur. burcu x giyerek kendini ifade eder. can ise y semtinde, hep c mekanına gidip x içer. bu sınıfsal alışkanlıklar, bedensel desenler gibi vücuda işlenir. her halükarda kişi, kendi sınıfının belirlenimlerini yansıtır.

budizmde ise nihilizm tüm boyutlarıyla kavranmış olup, arzu, bastırılması değil; fakat acıdan kurtulabilmek için yok edilmesi gerekli bir unsura dönüşür. sen önemli biri değilsindir ve egondan kurtulman gerekir. insanlar bu dünyada, doğar, yaşar ve ölürler. yaşam süreci ise çoğunlukla acıyla doludur, arzulayan insan hep bir adım ötesini ister; bu ise onu arzuların hapishanesine hapseder. doğum-çürüme döngüsü ancak nirvanaya ulaşarak aşılabilir. bu noktadan bakıldığında, kapitalizm ve budizm tam olarak zıt kutuplardadır. ilkinde, arzunun mutluluğa götüreceği inancı hakimken, ikincisinde arzu, tüm ızdırabın kaynağı olarak görülür.


sosyalizm ise, arzuyu kapitalizm denli yüceltmemek ile birlikte dünyevi bir ideolojidir

insanın temel gereksinimleri vardır; barınma, yemek, eğitim, sağlık vs gibi; bunlar her bireye imtiyazsız sağlandığı takdirde, sınıf kavgaları son bulacak, yoksulluk ve suç ortadan kalkacak ve toplum refaha ulaşacaktır. bundan sonraki süreçte, her birey diğer insanlarla birlikte kendi bireyselliğini gerçekleştirmek için bir konum alacaktır. fakat yabancılaşma ortadan kalktığı için, kapitalist toplumda olduğu biçimiyle izole bir bireycilik anlayışı da görülmeyecektir (aslında ne olacağını da tam bilmiyoruz zira özgürlük, belirsizliği, kendini ve tarihi belirleme hakkını beraberinde getirecektir).

bu üç uca baktığımızda, (hazcılık, eşitlikçilik, asketizm) ve varoluşun göbeğine yerleşmiş arzu sorunsalını düşündüğümüzde, en gerçekçi tutumun sosyalizm olduğunu görebiliriz. zira bir taraf hazzı tanrısallaştırmakta, diğer taraf ise yok etmektedir. kaldı ki, budizmin (günümüzde) bir orta-üst sınıf eğlencesine dönüştüğü de basit gözlemlerle anlaşılabilir, zira insanın maddi gerçekliğini devam ettirmek için enerjiye, barınmaya en nihayetinde ihtiyacı vardır; bunların sağlanması ise ancak "emek" vasıtasıyla gerçekleşir. dükkan kirası yiyip öyle beylikdüzü'nün ortasında budizm falan olmaz yani.

kapitalizm, semavi dinlerin ortadan kalktığı dönemde nihilizme* verilmiş bir cevaptır, yaşamın ana gayesini ve hedefini çizmesi sebebiyle de, dünyevi bir dindir. çalışmak, para kazanmak, mal mülk almak, yatırım yapmak, ticaret yapmak, bu dinin vecibeleridir. bankalar mabet, ekonomistler de rahiplerdir. artık bir yeryüzü cenneti vardır ve seçilmiş insanlar bu cennete girecektir. kimdir onlar? en fazla sevaba sahip olanlar. yani (1) parası olanlar ve (2) paraya dönüşebilir sermayeye sahip olanlar. onlar artık bu dünyanın gerçek efendileridir ve dört bin sene kadar önce mısır hanedan ailesinin ulaştığı tüm hürmet ve azametin fazlasını elde edebilirler, bu dünyada krallar gibi yaşayabilirler. en mühimi de, varoluşun ağırlığının yükünden, bu yükü emekçilerin sırtına yükleyerek kurtulabilirler.

Sonance Festival 2018 - Aftermovie

kısacası, kapitalizmin olduğu bir yerde adaletin olması düşünülemez

zira kapitalizm, iktidar istencinin doğrudan ifadesidir. efendiye hizmet talep eder, hürmet bekler. getirdiği tek özgürlük, aristokrasinin ortadan kalkmasıyla, soylu olmasa da parası olan bir kimseyi efendi kılabilecek özgürlüktür. (gerçi pek de bir şey değişmemiştir, sermayenin gücüyle birlikte farklı alanlarda farklı aristokrasiler yine türemiştir; ticaret aristokrasisi, finans aristokrasisi, sanat aristokrasisi)

* bu durum şuradan da anlaşılabilir ki, kapitalizmin henüz mutlak üstünlüğü ele geçiremediği ve kurumsallaşmasını tamamlayamadığı 19.yy kaotik bir ideolojiler zamanıdır, bu yüzden de nihilizm rusya gibi ülkelerde revaçtadır.