Kıbrıs Barış Harekatı Sonrası İskana ve Yerleşmeye Kapatılan Hayalet Şehir: Kapalı Maraş

1974 yılındaki Barış Hareketı sonrası kapatılan ve hayalet şehir olmaya terk edilen Kapalı Maraş'ın hikayesi.
Kıbrıs Barış Harekatı Sonrası İskana ve Yerleşmeye Kapatılan Hayalet Şehir: Kapalı Maraş

sivil vatandaslarin girmesi yasaktir. iceride sadece kizlara ait tsk yurdu, gazimagusa orduevi ve birlesmis milletler binasi unficyp vardir. bir zamanlar dunyanin en buyuk eglence sehirlerinden biri olan maras'ta, o zaman turkiyede bile olmayan alfa romeo , mitsubishi , subaru gibi firmalarin ana galerileri bulunmaktadir.

eski kibris cumhuriyeti (simdi guney kibris rum yonetimi) nin politikalariyla arazileri turklerin elinden alinmis , ingiliz ve rumlara verilmistir.aslinda tapusu lala mustafa pasa vakfina aittir ve su an kktc tazminatı temin etmeye kalksa -kalkabilirse- 90 milyar dolarlik bir gelir elde edecektir. bu yuzden turkiye'nin elinde bulunan cok buyuk bir kozdur.

eski adiyla varosha yeni adiyla kapali maras'ta bulunan oteller ve kumarhaneler yuzunden bir zamanlar akdeniz'in las vegas'i denmektedir. cunku avrupa'nin ve orta dogu'nun en buyuk para aklamasi burda gerceklesmekteydi.

denizi altin kumdan olup rum muteahhitler plajlara dokmek icin misir'dan col kumu getirtmistir. hatta bu oteller bosaltildiktan sonra rezervasyon defterlerinin 2000 li yillara , golden sands otelinde 2015 yilina kadar ingiliz kraliyet ailesi tarafindan doldurulmus oldugu gorulmustur. bolge komutaninin yalancisiyim.

bir otelin acildigi gun kibris baris harekati olmasi nedeniyle otel sahibi intihar etmistir. ayrica iceride marash ikon kilisesi vardir.turistler ve ziyaretciler sadece buraya girebilirler. diger yerlere askeri personel ve yurtta kalan ogrenciler gecebilmektedir.

ana kapidan orduevine kadar sagli sollu her tarafta muhurlenmis evler dikkat ceker. 30 yil olmasina ragmen binalarda sasiralacak duzeyde curume yoktur.

harika bir denizi vardir. fotograf cekimine izin verilmez. lakin turk olmanin verdigi gaz, kural tanimamazlik yuzunden gerek youtube'da, gerekse baska internet sitelerinde burada stratejik oneme haiz bircok fotograf bulunur.

şu anki haliyle bile oldukça büyüleyici-hüzün veren bir şehir. şu an şehrin içinde birleşmiş milletler'e ait bina (ya da binalar) dışında bir de askeri yurtlar, koğuşlar ve orduevi var. orduevinde herkes denize bakan odaları istiyormuş, arka taraflar ürpertici geldiği için. halbuki ben hep şehre baksın istedim oda, fakat olmadı. türlü riskler aldım, birçok fotoğraf çektim, şehrin dışında tel örgülerin etrafından içeriyi çektim, terk edilmiş benzin istasyonlarını, evleri çektim. inşaat halinde kalmış binaları, orduevi sınırları içinde sophia loren'e ait olduğu iddia edilen evi, otelleri çektim, deniz bisikletiyle açılıp oradan şehri genel olarak bile çektim. bir tek niyeyse kapıdan girip, orduevine giderken geçtiğimiz güzergahta fotoğraf çekmeye cesaret edemedim. halbuki en güzel yerleriydi oralar. 

burası kktc'ye kalmayacak diyor herkes, zaten harekatta elde koz olsun diye alınmış diyorlar. sonra böyle elimizde kalmış, lefkoşa'nın tamamını alıp maraş'ı vermeyi önermişler de kabul görmemiş. kime kalırsa kalsın, bu şehir bir gün yeniden yaşama açılırsa sorunlar çözülüp de önce bir yıl böyle bıraksınlar istiyorum. içeriyi yürüyerek gezelim, istediğimiz sokağa girelim. o hüznü, o acıyı anlayarak... kaldırımlarında o dönemden kalma yazılar duruyor hala. "george 1973" yazıyor bir yerinde örneğin. alfa romeo'nun galerisi kepenkleri inik, kuyumcular, taksi durağının tabelası bile duruyor. yolları ot bürümüş çoğunlukla, çok da acı vardır içinde muhakkak. perdeler uçuşurmuş eskiden açık camlardan diyorlar, şimdi bütün camları sökmüşler. evlerin içinde eşyalar dururmuş, galerilerde 1974 model arabalar varmış. ingiliz kraliyet ailesinin otelleri duruyormuş hatta. eskiden -daha 15 yıl önce falan- orduevinde bile o dönemin tabakları, çatalları kullanılırmış. üstlerinde otel logoları varmış da hepsi kırılmış artık, o yüzden kullanılmıyormuş diyenler de var. 

bilmiyorum, ben bu şehri gezmek, istediğim binaya istediğim gibi girebilmek, istediğim sokaklarda bir köşeden asker çıkıp bana yasak diye bağıracak diye korkmadan yürüyebilmek istiyorum. bu terk edilmişliği, yarım kalmışlığı çekiyor beni kendisine. 

bu şehir 74 yılında yaşıyor hala adeta, inşaatları, binaları ve dokunulmamışlığıyla. tertemiz denizi, koskoca plajıyla 74'te yaşıyor. kaldırımlarıyla bile... o kadar hüzünlü, ibret verici, acı...

tahmin edilenden çok daha büyük ve çok daha fazla zenginlik içeren, askerliğimi yaptığım yerdir. meskun mahal muharebe eğitimi sırasında, kullandığımız terk edilmiş bir binanın içinde kütüphanenin, binanın kapıları pencereleri yağmalanmış olmasına rağmen içindeki kitaplarla sapa sağlam durması tüylerimi ürpertmişti. belki dedim, bir umut türkçe kitap vardır, ancak kitaplar hep rumca'ydı. ayrıca açtığım her kitabın içinde tükenmez ile rumca notlar alınmıştı. allah bilir onlar ne kitabıydı. evin sahibi profesör müydü, doktor muydu, mühendis miydi ama kim ise, belli ki okumaya meraklı bir insandı. şimdi o adam/kadın nerededir, sağ mıdır değil midir bilemem ancak o kişiyi bulup sorsanız, eminim en fazla özlediği şey özenle baktığı kitapları olacaktır.

kapalı maraş'ın bir diğer hayran bırakan kısmı ise, içerisindeki binaların mimari yapısıdır. üzülerek söylemem gerekir ki, mimari açıdan hem biz kıbrıslı türklerin hem de türkiye'nin rumlardan öğreneceği çok şey var. en az 40 sene önce yapılmış olan o evler öyle güzel ki, öyle kendine hayran bırakıyor ki inanamazsınız. her evin geniş bir holü, geniş bir girişi, mutlaka en az 2 araçlık garajı (ki o zaman kıbrıs'ı geçtim, dünya'da araba sahibi insan sayısı çok azdı), mutlaka geniş balkonu, iri ve üstü sanat eseri gibi işlenmiş kolonları mevcut. şehir düzeni olarak ise de, kıyı şeridi oteller ile kaplıyken, otellerin hemen arkası bildiğiniz en fazla 3 katlı altı dükkan üstü daire binalar. onların arkası ise gösterişli müstakil bahçeli evler şeklinde. geniş caddelerde halen yaya geçitlerinin çizgileri belli, kimi yerde trafik lambaları sapasağlam duruyor. maraşın güneyine indikçe, yani yukarı derinya bölgesinde ise geniş düzlükler mevcut. bu düzlüklerde zamanında çok sağlam tarım yapıldığı belli, zira benim sayabildiğim 50'nin üzerinde yel değirmeni mevcut. gece nöbet tutarken bu değirmenlerden çıkan sesler ilk zamanlar altımıza sıçırtırdı bizi, sonra alışmıştık.

maraş'taki en can alıcı bina ise, google maps'ta 35.082024,33.981989 kordinatlarını girince göreceğiniz evdir. ressamın evi diye geçen bu evin sahibi kimdi, neydi bilmiyorum ancak ortasında gördüğünüz o bahçe, binanın aslında ikinci katı. ve o evin 2. katındaki bahçede bir adet limon ağacı mevcut. evet adam bildiğiniz evin 2. katına bahçe kurmuş ve her nasılsa orada limon ağacı yetişmiş. evin balkonu denizi kucaklayacak şekilde yapılmış ve evin duvarları hep kabartma heykeller ile dolu. ben bu evin harabe ve yağmalanmış haline hayran oldum, orjinal hali nasıldı düşünemiyorum.

kısaca maraş, bizim milletçe dünyaya attığımız en büyük kazıktır. şu an dünyada dileyen herkesin görebileceği bir yer olması gerekirken, biz burayı bir şekilde kapattık/kapattırıldık. bu şehri dünya'dan izole ettik.