Kişinin Elde Ettiği Başarıları Kendi Zaferinden Çok Şansa Bağlaması: Imposter Sendromu

Elde ettiğiniz başarıları kendi zaferiniz olarak değil de bir şans faktörüne veya dış etkenlere bağlıyorsanız belki de muzdaribi olduğunuz şey 'imposter sendromu'dur.
Kişinin Elde Ettiği Başarıları Kendi Zaferinden Çok Şansa Bağlaması: Imposter Sendromu
iStock


imposter; diploma, başarılı dolu bir hayatın sadece şans faktörü ile elde ettiğinizi ve bir gün bu 'foyanızın' ortaya çıkacağını içten içten kafada kurduğunuz, kariyeri, ilişkileri günlük rutini berbat yönde etkileyen duygu durum bozukluğu

imposter sendromu

10 tips to overcome the imposter syndrome

kişinin kendi başarılarını içselleştirememesi nedeniyle ortaya çıkar bu psikolojik fenomen. başarılarının somut kanıtlarına karşın kişi sürekli olarak bu başarıyı hak etmediğini; şans eseri veya etrafındaki insanları aslında olduğundan daha zeki veya ehil olduğunu düşünmelerini sağlayarak elde ettiğini düşünür. azınlıklarda ve kadınlarda daha sık olarak rastlanmaktadır.

fakat aşağılık kompleksi ile karıştırılmaması gerekir. kişilerin başarılarını şansa veye dış etkenlere atfetmesidir. akademide bu sendroma çoğunlukla kadınlarda rastlanır. mesela kadın ödül alır, ödülü başarısından dolayı değil de öyle denk geldiği için aldığını düşünür. ya da kadınlar için bir kota var, başvuran başka kadın yoktu, ödülü de o yüzden bana verdiler diye düşünür. örnekler uzar gider. bundan nasıl kurtulunur, ben de bilmiyorum.

muzdaribi olduğum bu sendrom ne yaparsam yapayım bana kendimi yeterli hissettirmiyor

ben öss'ye hazırlanırken çok çalışmamıştım. nispeten puanı düşük bir bölüm istiyordum. övünmek gibi olmasın sınavı totomla yapsam bile giriyordum istediğim bölüme. ama riske atmak istemedim. çalıştım, elimden geldiğince çalışıyordum ama elimden gelenin en iyisi bu değildi. en azından çalışıyordum. sonra sınava girdim. beklenenden çok daha iyi bir puan aldım. aklımda hiç mi hiç olmayan bir bölüme girdim. hiç pişman olmadım; hatta şu an benim ben olmamı sağlayan bir meslek oldu (ki bu başka bir hikaye).

sonra nedense üzerime ilk sene bir azim geldi. ilk sene ortalamam doruk yaptı. iyi ki de yapmış, sonraki senelerde istikrarlı bir düşüşe geçti; ama o ilk sene ortalaması beni hep kurtardı ve ortalamamı yüksek tuttu. yine aynı olay, elimden geldiğince yapıp elimden gelenin en iyisini yapmadım.

elbetteki üniversite bitmesin istemiştim, bu sebeple yüksek lisansa başvurdum. bu seferki biraz uzun sürdü. beklenenden 2 sene sonra bitirebildim. tezimi yazdığım dönem dışında yine aynı hikayeye döndü tabi. akademi hoşuma gitti, doktoraya başvurdum.

ve şimdi doktora yapıyorum. tez aşamasında değilim tabii, hala ders alıyorum. iyi gittiğini düşünüyorum; ama sanki birşeyleri eksik yapıyorum gibi. bu kadar anlattım böyle elimden gelenin en iyisini yapmadım diye, yanlış anlaşılmasın, hiçbir zaman ortalama bir öğrenci/insan/akademisyen olmadım. her yaptığımı dereceyle bitirdim; ama sanki elimden gelenin en iyisini yapmadığım için kendimi yalancı gibi hissediyorum. sanki birgün birisi aslında başarımın gerçek olmadığını yüzüme vuracakmış gibi hissediyorum. sanki hep bu geldiğim yere şans eseri gelmişim gibi hissediyorum. sanki ne yazsam saçma, ne düşünsem akademik anlamda anlamsızmış gibi geliyor ve hatta tez danışmanımın benimle çalışma fikrinden pişman olacağı gibi düşünceler geçiyor kafamdan. sürekli bir endişe, sürekli kendimden kuşu. bu geçecek mi acaba yoksa hep böyle mi olacak?

Rutin Hayatını Geride Bırakıp Yogayla Yeniliğin Peşinde Koşan Birinin İmrendiren Hikayesi