Klasik Osmanlı Ordusunun Esas Gücünü Oluşturan Askeri Sınıf: Tımarlı Sipahi

Osmanlılarda eyalet askerlerinin bir parçası olan ve klasik Osmanlı döneminde (18 yy' la kadar olan dönem) ordunun esas gücünü oluşturan askeri sınıf tımarlı sipahilere dair bilinmesi gerekenler.
Klasik Osmanlı Ordusunun Esas Gücünü Oluşturan Askeri Sınıf: Tımarlı Sipahi

tımarlı sipahi: osmanlılarda eyalet askerlerinin bir parçası olan ve klasik osmanlı döneminde (18 yy' la kadar olan dönem) ordunun esas gücünü oluşturan askeri sınıf. 

yeniçerilerin aksine bu askerlere maaş yerine gelir sağlayabilecekleri, değişen miktarlarda gelir getiren tımar denilen devlete ait arazilerin işletmesi verilirdi. bu araziden elde ettikleri gelirle ayrıca cebelü denilen atlı askerlerin eğitimini ve donanımını da üstlenirler ve savaş zamanında yine bu askerlerle savaşa katılırlardı.

tımarlı sipahiler sadece sefer zamanı orduya alınan geçici askerler değillerdi. devlet tarafından verilen tımar arazilerini işlettikleri süre boyunca devletin yada padişahın hizmetinde sayılırlardı. yani bir bakıma düzenli ordunun bir parçası oldukları söylenebilir. osmanlı devleti bu tarz bir sistemi ilk defa uygulayan değildir. devletin emrindeki savaşçıya geçimlik olarak toprak verme ilk hz. ömer zamanında gerçekleşmiştir ve daha sonra birçok müslüman ve türk devleti bunu uygulamıştır. osmanlılarda olan uygulama ise ta oğuzlar'dan beri süre gelen beye/hükümdara hizmet etmeye yeminli olan savaşçı geleneğinin islami uygulamalarla birleştirilmesidir.

osmanlılarda tımarlı sipahinin sadece askeri fonksiyonu yoktu. sipahi bulunduğu taşra bölgesinde padişahı temsil eden bir bürokrat işlevi görüyordu ve aynı zamanda barış zamanında emrindeki askerlerle bulunduğu bölgenin güvenliğini sağlıyordu.

tımarlı sipahilerle ilgili en kapsamlı düzenleme fatih sultan mehmet zamanında yapılmıştır. bu düzenlemeyle tımarlı sipahilik sağlam esaslara bağlanmış ve kayıt altına alınmıştır. buradaki en dikkat edilmesi gereken husus kişinin tımarlı sipahi olabilmesi için atadan babadan türk olması gerektiğiydi. böylece devlet içinde devşirmelere ağırlık vererek türk unsurunu merkezden uzaklaştıran osmanlı hanedanı, anadolu'nun ve rumeli'nin merkeze uzak yerlerinde sırtını dayabileceği ve otoritesini yaymak için kullanabileceği yeni bir sınıf yaratmış oluyordu. ayrıca tımarlı sipahi hem yerli halktan seçtiği gençleri eğitip donatıp ordu hizmetine alıyor hemde verilen toprağı işleyebilmek için yerli halktan insan çalıştırıyordu. böylece istihdam yaratmış oluyor ve savaşmaya uygun, istekli gençlerin başka işlere bulaşmalarını önleyip kontrol altında tutuyordu.

genelde avrupalı tarihçiler, sipahileri şövalyelerin türk versiyonu olarak görürler ki bu tamamen yanlıştır. birincisi, şövalyelikte toprağa bağlı aristokrasi son derece önemli bir rol oynar halbuki sipahilikle aristokrasi gibi bir şey söz konusu bile değildir ve işledikleri toprak tamamen devlete aittir yani onlar sadece memurdur. ikincisi, şövalyelerin sipahilerdeki yukarıda değindiğim gibi toplumsal ve ekonomik işlevleri asla olmamıştır. onlar sadece savaşmak için vardır. üçüncü olarak şövalyelik ve onun değerleri kilise tarafından orta çağda derebeyliğe bağlı olarak ortaya çıkan savaşçı sınıfı kontrol altına almak ve onları hristiyanlıkla yoğurmak için üretilmiş bir şeydir. avrupalılar sadece sipahilerin sadece toprakla olan ilişkilerine, ağır zırhlar giymelerine ve ateşli silah kullanmayı reddetmelerine bakarak kolaya kaçıp böyle bir yorumda bulunmaktadırlar.

tımarlı sipahilerin askeri özellikleri neydi? ilk olarak binicilikte çok iyi oldukları kesin. kişisel savaş yeteneklerinin yani silah (özellikle yay) kullanmada da oldukça iyi olduklarını biliyoruz. klasik türk savaş tarzının gereği olarak atlı askerlerdi ama öyle okullarda okutulan saçma sapan tarih kitaplarında belirttiği gibi hafif silahlı falan değillerdi (belli ki bu kitapları yazanlar hafif silahla ağır silah nedir açıkça bilmiyorlar tabanca dahil tüm ateşli silahları ağır silah sınıfına sokuyorlar). genel olarak orta sınıf süvari diyebileceğimiz hafif ve ağır süvariler arasında kalan bir atlı çeşidiydi. tımarlı sipahilerde çok değişik tipte silahı gerektirdiği duruma göre kullanan birden fazla işlevi olan süvarilerdi (türklerdeki genel süvari anlayışı böyleydi). kılıç, yay, topuz, kargı gibi silahlar hemen hemen hepsinin kullandığı silahlardı. ama rumeli sipahileri genelde daha ağır zırhlar giyerken anadolu sipahileri hafif zırhlarla donanıyordu. savaşta sabit bulunan ve toplarla yeniçerilerle desteklenen merkezin sağında solunda kanatlarda yer alıyorlar düşmanla esas çarpışayı da yine tımarlı sipahiler yapıyordu.

savaş teknolojisi ve taktiklerindeki gelişmeye paralel olarak ateşli silahların yaygın olarak kullanımı buna rağmen sipahilerin köroğlu misali tüfekle tabancayla adam vurmayı kalleşlik sayıp ateşli silah kullanmayı reddetmeleri askeri açıdan önemlerini yitirmeye başlamalarına yol açmıştır. özellikle avrupa ülkelerinin ateşli silahlarla desteklenen yanaşık düzende savaşan piyadeleri karşısında tımarlı sipahiler etkisiz kalmışlardır. bunun üzerine dar görüşlü osmanlı devlet adamları, sipahileri modernleştirip modern savaşlara uyarlamak yerine olaya çok basit bir çözüm bulup yeniçerilerin sayısını artırmışlardır (şunuda belirtelim ki yeniçerilerin savaş tekniklerindede çağı yakalayabilecek herhangi bir düzenleme yapıldığı söylenemez halbuki osmanlı esas olarak savaş tekniği açısından geri kalmaktaydı). bununla birlikte yeniçerilerin sayısının artmasıyla hazineye ek yük binmiş, bu işe finansman yaratmak için ise devlete ait olan tımar arazileri iltizam denen kişilere satılmaya başlanmıştır (tabiri caizse tımar arazileri özelleştirilmiştir). bu iltizam denen kişiler kişiler zamanla derebeyi konumuna gelmişler ve devletin taşradaki otoritesini zayıflatmışlardır. 17 yy.'daki celali isyanlarının çok uzun sürmesi ve zor bastırılması yine bununla ilişkilidir. mesela haçova meydan savaşından sonra bir kısım sipahinin dirliği çeşitli nedenlerden ötürü dönemin sadrazamı tarafından ellerinden alınmış ve buna tepki olarak bu sipahiler devlete isyan etmişlerdir. yani devlet sözü geçen isyanlarda sıradan eşkıyalarla değil kendi eğitimli askerleriyle karşı karşıya gelmiştir. ayrıca sipahi kendisinin ve cebelülerin silahını techizatını kendi sağladığından 17. yy' da ortaya çıkan silah ve techizat fiyatlarındaki artış onları olumsuz etkilemiştir.

tımarlı sipahilerin sayısının azaltılmasıyla ortaya çıkan boşlukta taşradaki devlet otoritesi azalmış ve daha önce sipahilerin cebelü adında yetiştirdikleri genç sayısı azalmıştır. böylece savaşmaya istekli olupta sipahi sayesinde devletin emri altına giremeyen gençler el altından bir tüfek ve savaşa uygun bir at bulup seferlerde valilerin emrinde paralı asker olarak hizmet etmeye başlamışlardır. bu şekilde ileride "levent" denilen barış zamanı şakilik, her türlü pis işi yapan, sefer zamanı gelincede valilerin kapısına üşüşen eğitimsiz ve disiplinsiz bir paralı asker sınıfı ortaya çıkmıştır.

yıllar içinde kapıkulu askerlerinin sayısı kontrol edilemez bir biçimde artarken, tımarlı sipahilerinki ise azalmış ve bu askeri teşkilat ihmal edilmiştir. yeniçerilerin kanlı bir şekilde ortadan kaldırılıp ocaklarının dağıtılmasının aksine, sayıları oldukça azalmış olan tımarlı sipahiler devlet tarafından onurlu bir şekilde emekli edilmiş ve devlet işlettikleri tımar arazilerini onlara vermiştir.

bugün kendilerini bazı strateji oyunlarında hala görmekteyiz...

Osmanlı'nın 30 Bin Asker Kaybettiği Pek Bahsedilmeyen Olay: Zenta Savaşı