Nefes Kesen Manzaralarla Oyunculardan Ziyade Şehirlerin Başrolde Olduğu Filmler

Yer verilen manzaralar, sığdırılan hikayeler, çarpıcı olaylar derken içinizdeki gezip görme heyecanını dürtecek nitelikte şehirlere yer veren bu filmler olduğu yere çakılıp kalanlar için bir nefes niteliğinde.


in bruges

zannımca filmin en iyi oyuncusu, bruges'un kendisidir.

manhattan

woody allen'in insan iliskileri ve sevgililik uzerine yaptigi bu film, 90'lar ve 2000'lerdeki bircok film veya dizinin ilham aldigi bir senaryodan olusur. bundan 35 yil once yazilan diyaloglar sanki bugun yazilmis kadar gercekligini korumakta. her izledigimde daha cok sevdigim, daha cok gulumsedigim, renkli bir siyah-beyaz new york filmi.

before sunrise

bazen sırf o sokaklarda tekrar yürüyebilme hayalinizi canlandırabilmek için yeniden ve yeniden izleyip içinde kayboldugunuz mükemmel bir yol filmi.

vicky cristina barcelona

gaudi, bohem hayatı, kronik tatminkarsızlık, güzeller güzeli barcelona, kadeh kadeh şarap arkada paco ile içimizi ısıttı..tabiki bir de bu var;

(bkz: speak english)

night on earth

jim jarmusch marifeti, 91 yapımı neffis film;

los angeles, new york, paris, roma ve helsinki'de, aynı anda ve aşağı yukarı aynı sürede ve hep taksilerde geçen, akıllara birbirinden durgunluk verici beş hikaye. paris bölümünün fransızca, roma bölümünün italyanca çekildiğini söylersek, helsinki bölümünün ne'ce çekildiği kolaylıkla tahmin edilebilir.

oyumu, paris ve helsinki hikayelerinden yana kullanmakta bir beis görmüyorum

blue jasmine

cate blanchett, sally hawkins, alec baldwin, peter sarsgaard ve louis c.k.'in başlıca rollerinde yer aldığı 2013 çıkışlı woody allen çalışması.

film new york'ta başlayıp sonrasında blanchett'in geçmişte zengin bir kadın olan ancak iflas edip kardeşi sally hawkins'in yanına taşınmak zorunda kalan karakterini takip ederek san francisco'da geçiyor büyük oranda.

to rome with love

insanı sarhoş eden sıcacık bir film. allen bunu hep yapıyor midnight in paris sıcaklığı hissettim. hani böyle yaz akşamı olur tatlı tatlı rüzgar eser o rüzgarın savurduğu çiçek kokuları bizi mutlu eder ya işte öyle bir film bu. romanın mimari güzelliğiyle teraslı çiçekli evleriyle bambaşka şölene dönüşmüş. şu filmi izleyince bu ülkede yaşadığıma üzüldüm lan.

match point

filmin başında kullanılan her detay daha sonradan önemli birer dönüm noktası haline geliyor. woody allen'ın harikalar yarattığı ve eğer insan şanslıya horozu bile yumurtlar dedirten harika film. allen'ın diğer filmlerine oranla ironi ve mizah minumum dizeyde tutulmuştur.

biutiful

ağır film. çoğunluğun turistik yönleriyle bildiği barcelona'nın kenar mahallerinde yaşanan insan dramları, ötekiler, göçmenler, ayakta kalmaya çalışanlar... bir ken loach filminin ispanyol diyarlarına taşınmışı. belki de çocukları olmasa abisi gibi bir herife dönüşecek bir adamın hikayesi.

angel-a

ince esprilerin yer aldığı, kara beyaz bir besson filmi. bazı sahnelerde öyle çekimler var ki, sanki paris'e kanatlarınızla kuşbakışı bakıyor buluyorsunuz izlerken kendinizi. debbouze döktürmüş filmde, hele ayna karşısında oynadığı bir rol var, izlerken koşup sarılacaktım "ben de seni " diye...filmin müzikleri hemen indirile...

my winnipeg

bir şehrin ruhu bu kadar mı iyi verilir? yarı bilinç arasından fırlayıp gözünüzün baktığı yerde izi kalan tamlamalar, saçmasapan çıkarımlar gibi. yarı bilinç arasından fırlayan o ne idüğü belirsiz çıkarımın hayatınızı bir süre şeffaflaştırması gibi, öyle mahmur, öylesi bir ayıklık hali. o saçmasapan görünen şey, hayatının özüne dair yapabileceğin en iyi tespit. bazı hissiyatlara nokta atışı yapmakta öyle başarılı bu film,, winnipeg'in o kafkaesk atmosferine vaktinde vâkıf olmuş herkesin hayatına. winnipeg, my winnipeg.. shittypeg! bir şehirde yaşadım, bak işte bu da hayatım. hayat.

midnight in paris

woody reyiz'in ödülü sonuna kadar hakettiği film. efferim len adamlara. oturdum ikinci kez izledim bunu. o değil de alkolü biraz kaçırdıktan sonra sokağın lambasını ve çevreyi paris gibi görmeye başladım. balkona çıkıp bir iki nefes çekeyim dedim karşıdaki direği eyfel kulesi gibi gördüm şerefsizim. ne güzeldi yağmur ve paris balansı lan. birde istanbul'a bak mına goyim. yağmurda yürüsen deli derler, bir de kesin belediye çukuruna düşersin karanlıkta.