Nostaljiyi Neden Günümüzden Daha Çok Sevdiğimize Dair Yapılan Psikolojik Deneyler

Kabul etmek gerekir ki nostaljiyi, bize çocukluk dönemlerimizi hatırlatan şeyleri fazlasıyla seviyoruz. Nostaljiye karşı olan bu sevgimiz psikolojik deneylerle birçok kez ispatlanmış. İşte o deneylerden bazıları ve detaylı bir nostalji incelemesi.
Nostaljiyi Neden Günümüzden Daha Çok Sevdiğimize Dair Yapılan Psikolojik Deneyler
iStock.com

çoğu insan kendi yetiştiği ve çocukluğunu geçirdiği dönemi (eğer o dönem travmatik anılarla dolu değilse) en güzel dönem olarak görmektedir.

örneğin 2000'lerin başında 80'leri yılların övülmesi modayken günümüzde çocukluğu 90'li yıllarda geçenler yetişkinliğe eriştiği için bu yılların övülmesi moda oldu. mesela günümüzde 90'larda büyüyen nesil herşeyin (örneğin: müziğin, filmin, dizilerin, oyuncakların) en iyisinin o dönemde olduğunu iddia ederken aynısını 10 yıl önce de 1980'lerde büyüyen nesil yapıyordu. hatta 1990'larda da sürekli 70'li yıllar övülüyordu (2030'larda da bugünler övülecek). bu entry'de bu konuda yapılan bazı araştırma ve psikolojik deneyleri ve bunun arkasında yattığı düşünülen bazı teorileri özetleyeceğim efendim.

bu konuda en ilginç deneylerden biri pensilvanya'daki carnegie mellon üniversitesinden carey morewedge'den geldi.

1940 ile 1992 arasında doğan deneklerden 2010 yılında piyasaya çıkan filmlere 9 üzerinden puan vermeleri istendi. bundan sonra aynı deneklere liseden mezun oldukları sene piyasaya çıkan filmlere yine 9 üzerinden puan vermeleri istendi (örneğin deneklerden biri 1978 yılında liseden mezun olduysa 2010 yılının filmleriyle 1978 yılının filmlerine oy vermiş oldu). ortalamaya vurduğumuzda denekler 2010 yılında piyasaya çıkan filmlere ortalama 5 puan verirken kendi liseyi bitirdikleri yıl piyasaya çıkan filme 6 puan verdiler. bu aradaki fark çok büyük gibi gözükmeyebilir ama deneklerin büyük çoğunluğunun kendileri liseden hangi yılda mezun olursa olsun o seneki filmlerin deneyin yapıldığı yıldaki filmlerden daha iyi olduğunu düşünmesi düşündürücü, zira bazı denekler 30-40 yıl önce liseden mezun olurken bazıları henüz 4-5 sene önce mezun olmuştu. aynı deneyin benzeri tv programları ve diziler için de yapıldı ve benzer sonuçlar elde edildi.

1996 yılında morris holbrook ve robert schindler şirketlerin ürünlerinin pazar tanıtımını ve reklamını yaparken izleyicilerin yasını dikkate alması gerektiğini çünkü her nesilin kendi büyüdüğü dönemin şartlarına göre zevkler edindiğini ortaya attı. bu iki akademisyenin yaptığı araştırmalara göre insanların müzik, film, tüketim ürünü, tv programı gibi konulardaki zevkleriyle büyüdükleri dönemde popüler olan popüler kültür arasında çok güçlü bir korelasyon vardı. buna göre 1990'larda büyüyen biri o dönemki müziği, 1980'lerde büyüyen biri de o dönemki müziği "gelmiş geçmiş en iyi müzik" olarak görecekti.

çocuk gelişiminde belli dönemlerde ("kritik periyot" veya "kritik dönem" denen olgu) maruz kalınan şeylere ömür boyunca bağlılık duyulabileceği daha önce bir çok araştırmada gösterilmişti.

üstelik bunun benzeri sadece insanlarda değil hayvanlarda (örneğin kuğular başta olmak üzere kuş çeşitlerinde) da mevcut. mesela yukarda ismini zikrettiğim morris holbrook ve robert schindler tarafından 1993 yılında yapılan bir araştırmada çeşitli jenerasyonlardan bir çok amerikalıya dünya'da gelmiş geçmiş en güzel mankenin kim olduğu soruldu. araştırmanın sonucunda araştırmaya katılanların ezici bir çoğunluğu kendi ergenlik döneminde hangi manken popülerse onu seçecekti. ertesi sene yine aynı araştırmacılar tarafından yapılan bir deneyde çeşitli jenerasyonları temsil eden deneklere gelmiş geçmiş en iyi aktörler ve aktristler soruldu ve deneklerin ezici çoğunluğu kendi gençliği dönemindeki aktörlere en yüksek puanı verdi.

iStock.com

yine bir başka deneyde denekler kendi gençlikleri döneminde piyasaya çıkan arabaların en iyi arabalar olduğunu, o dönemden sonra piyasaya çıkan arabaların her yönden düşüş gösterdiğini savunacaklardı. deneklerin önemli bir kısmı ilk arabasını hatırlamıştı ve hem dizayn, hem estetik hem de performans olarak bir daha öyle bir araba görmediğini söylemişti. buna ek olarak 1993 yılında yapılan ilginç bir deneyde çeşitli nesillerden insanların bir süpermarkette arka planda kendi ergenlik dönemine ait bir müzik çaldığında daha çok para harcadıkları ortaya çıktı.

holbrook ve schindler bunun sebebini ortaya çıkartmak istiyordu.

önceki yıllarda yapılan araştırmalara bakıldığında her ne kadar deneklerin çoğu az çok nostalji etkisi gösterdiyse de bazı insanlarda nostaljinin etkisinin diğerlerine göre daha güçlü olduğu ortaya çıkmıştı. daha sonra yapılan diğer araştırmalarda da bazı insanların geçmiş odaklı, bazılarının şimdiki zaman odaklı, bazılarının da gelecek odaklı olduğu ortaya çıkacaktı. buna göre geçmiş odaklı insanlar sürekli geçmişi düşünüyor, geçmişi özlüyor, karşılarına çıkan herşeyi geçmişteki versiyonlarıyla karşılaştırıyordu. örneğin bu kişilerden biri 1990'larda büyüdüyse ve bunlardan birine bugün popüler olup 1990'larda piyasaya olmayan bir şekerleme verilirse bunu 1990'larda yediği şekerlemeyle karşılaştırıp büyük ihtimalle beğenmeyecektir. bu gruptaki insanların mottosu "1990'lar en güzel yıllardı, bir daha asla öyle güzel bir dönem gelmeyecek" şeklindedir.

şimdiki zaman odaklı insanlar geçmiş veya gelecekle pek ilgilenmeyen, şu anda popüler olan şeylere odaklanan insanlardır. bu insanlar da arada sırada nostaljinin etkisine girebilse de ilk gruptakilerin aksine bu etki geçici olacaktır ve bu gruptakiler kolayca bunun etkisinden çıkabilecektir. örneğin 1990'larda doğan insanlardan bu gruba ait olan biri "evet 1990'lar güzeldi ama bugünler de güzel" şeklinde düşünecektir.

üçüncü grubumuz da gelecek odaklı olan bir grup.

bu gruptakiler zaman zaman nostalji duyabilir ama geleceğin daha iyi olacağı umudunu her zaman içlerinde tutarlar. bu gruba ait olanlar sürekli "ilerde çok rahat edeceğim" diyerek ağır çalışmayı kabul ederler. bunlar için mutluluk çoğu zaman henüz gelmemiş olan ama gelmek üzere olandır. bunların mottosu da "şu okul/iş bitsin hayatım süper olacak" şeklindedir.

ilk gruptaki insanlar belki de geleceğe yöneli umutlarını kaybettikleri için geçmişte takılıp kalmıştır. üçüncü gruptakiler de geçmişte mutluluk yaşamadıkları için bunun gelecekte bir gün geleceğine ikna olmuştur. belki de en sağlıklıklar ikinci gruptakilerdir. tabi ki bunlar sadece spekülasyon ve tahminden ibaret.

duyulan nostaljide kişiliğin etkisinin olduğu yadsınamaz bir gerçek ama bu herkesin en azından zaman zaman nostaljik duygular duyduğu gerçeğini değiştirmiyor. bununla ilgili ortada çeşitli teoriler mevcut. örneğin bir teoriye göre insanlar çocukluklarını özlüyorlar çünkü çoğu insan çocukken ailesi tarafından korunup kollandığı için dünya'nın "daha güzel" bir versiyonunu görüyor. mesela çocuklar vahşet içeren filmlerden uzak tutuluyorlar ve evde küçük bir çocuk varsa televizyonda korkunç bir haber varsa kanal değiştiriliyor. bu durumda birçok insan çocukken dünya'nın sadece iyi yüzünü görüyor ve çocukluğundaki dünya'yı böyle hatırlıyor.

iStock.com

bir başka teoriye göre insanlar geçmişi değil geçmişteki bazı insanları özlüyorlar.

bir araştırmaya göre insanlar bir filmi yanlarında sevdikleri biri varken izleyince o filme daha yüksek puan veriyorlar. bu durumda insanların yanlarında sevdikleri biri varken yaşadıkları anılar da olduğundan daha iyi olarak hatırlanabiliyor olabilir. özellikle geçmişte sevdikleri kişiler hayatını kaybedenlerin bu şekilde hissetmesi gayet normal.

bununla beraber bunun evrimsel sebepleri de mevcut. insanlar eskiden doğayla iç içe yaşarken toplumun bir arada tutulabilmesi ve düşman topluluklarla araya set çekilebilmesi için beraber büyünen kişilere sempati duyulması gerekirdi. bu durumda bir köyde 10 genç aynı dönemde doğup büyüdüyse bunların birbirine duygusal olarak bağlanıp güvenebilmesi için belli başlı eski anıların bunları bir uhu gibi birleştirmesi gerekmektedir. günümüzde bile "hatırlıyormusun merve, 90'larda x vardı y vardı" diyerek "ekmek yiyenlerin" varlığını düşününce bunun oynadığı evrimsel rolü görmek zor değil.

bu sadece zamanla değil coğrafyayla alakalı bile olabilir.

mesela çocukluğu bir ülkede geçip yetişkin yaştayken yurtdışına taşınan bir çok insanın "dünya'da memleketim gibisi yok" şeklinde düşündüğü biliniyor. bu durumda insanlar sadece geçmişte yaşadıkları zamanlara veya geçmişteki arkadaşlarına değil aynı zamanda geçmişte yaşadıkları topraklara da belli bir bağlılık ve özlem duymaya başlıyorlar. mesela %70'i çöl olan bir ülkeden california'ya taşınan eski bir arkadaşım "buralar hiç güzel değil, ben evimi özledim" diyordu ve kendisine bunun sebebini sorduğumda çocukluk anılarını anlatıyordu. nasıl 1980'lerde büyüyen biri "en güzel yıllar 1980'lerdi" diyorsa x ülkesinde doğup büyüyen biri de "en güzel ülke x" diyebilir. bu yüzden 1980'lerde yozgat'ta doğup büyüyüp sonra da norveç'e giden birinin 1980'leri özlemesi ne kadar normalse yozgat'ı özlemesi de (psikolojik olarak) o kadar normaldir ve çok büyük ihtimalle ikisinin altında yatan psikolojik etmenler de aynıdır.

bu konuda ortaya atılan bir başka teori de şu şekilde

insan beyni psikolojik sağlığını koruyabilmek için kötü ve travmatik hatırları unutmaya yönelimlidir. buna göre zaman geçtikçe eski zamanlara ait sadece iyi anılar hatırlanacaktır ve kötü anılar unutulduğu için eski günler olduğundan daha güzel bir şekilde hatırlanacaktır. bununla beraber freud'un savunma mekanizmalarından biri regresyondur, bu da "içinden çıkılması zor bir durumla karşılaşan ve ne yapacağını bilemeyen bir insan psikolojik olarak bir önceki gelişim dönemine döner ve o zamanki gibi davranmaya başlar" şeklinde açıklanır. yani psikolojinin daha ilk günlerinde bile geçmişe özlem duyma veya geçmişe dönmeye çalışma konusunun geyiği yapılmaktaydı.

bununla alakalı bir başka teoriye göre insanlar kendi benliklerini veya özsaygılarını kollamak için kendi büyüdükleri dönemin en güzel, en özel, en hayranlık duyulası dönem olduğunu düşünmeleridir.

böylece "benim parçası olduğum nesil en iyi müziği dinleyerek, en güzel filmleri izleyerek, en iyi programları izleyerek büyüdü, şimdiki nesil benim neslimle karşılaştırınca bomboş" gibi bir ifade oluşabiliyor. kendi çocukluğunun geçtiği dönemi övenlerin önemli bir kısmının paragrafın sonuna bir yere çoğu zaman "şimdi tabi öyle bir ortam yok" veya "şimdiki nesil hiç öyle değil" benzeri ifadeler yerleştirmesi de bununla alakalı olabilir. eğer bir insan kendi geldiği dönemin özel bir dönem olduğunu düşünürse o kişi kendi neslinin özel bir nesil ve dolaylı yoldan kendisinin özel bir insan olduğuna da ikna olabilir. örneğin benzer nostaljileri yaşayan insanların arasında psikolojik bir bağ oluşumunu gösteren bazı araştırmalar mevcut.

iStock.com

buna ek olarak 2006'da ingiltere'deki southhampton üniversitesinde yapılan bir araştırmada nostalji hissini güçlü yaşayan insanların daha yüksek özgüvene sahip olduğu ve çevreleriyle olan sosyal bağlarının daha güçlü olduğu ortaya çıkmıştı. bu arada insanlar daha önce yaşamamış oldukları dönemlere dair nostalji de duyabiliyorlar. örneğin tarihi dönemlere duyulan nostalji bu şekilde. genelde bu nostaljiye sahip olan insanlar ya geçmiş yaşamlarında eski çağlarda yaşayıp reenkarnasyon geçirdiklerini ya da yanlışlıkla yanlış dönemde doğduklarını düşünebilirler. bu konuda bazı teoriler mevcut ama bu başka bir entry'nin konusu.

aslında burada anlattıklarıma bakıp "demek ki nostalji kötü bir şeydir" veya "nostalji psikolojik olarak sağlıklı değil" gibi anlamlar çıkartmak yanlış olur.

2014 yılında rutgers üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre geçmiş zamandaki mutlu anılarını düşünen insanların beyninde yaşanan aktivite "hiç beklemediği anda kendisine para verilen" birinin beyin aktiviteleriyle aynı. bir başka araştırmaya göre geçmişi sürekli düşünüp yadeden insanlar diğer insanlara oranla eğer geçmişteki kendileriyle bugünkü kendileri arasında bir bağlantı kurabiliyorlarsa daha mutlu oluyorlarmış, aksi taktirde daha mutsuz oluyorlarmış. buna göre umutsuz düşülen anlarda geçmişi ve geçmişteki mutlu günleri düşünmek insana umut verebilir ama eğer kişi geçmişteki kendisiyle şimdiki kendisi arasında bir alaka göremiyorsa onun zaten bitmekte olan umudunu daha da azaltacaktır.

aslında nostalji konusunda psikolojik araştırmalar ilk başladığında bunun bir depresyon türü veya ruhsal bir rahatsızlık olduğu düşünülmüş. zaten nostaljinin ilk etkileri birinci ve ikinci dünya savaşlarında memleketlerinden uzaktaki cephelerde savaşan askerlerde gözlemlenmiş. hatta o dönemki teorilerden biri "memleketinden farklı rakımlarda cepheye yollanan insanlar rakım farkından dolayı kan basıncında düşüş veya yükseliş yaşıyor ve nostalji hısı bundan dolayı ölüşüyor olabilir" gibi teoriler ortaya atmışlar. daha sonra hemen hemen her insanın nostaljik duygular yaşadığı, bazılarının bunu bazı insanların daha yoğun bazılarının daha düşük yoğunlukta yaşadığı ortaya çıkmış. böylece nostalji bir insanın hayatını kötü bir şekilde etkilemediği sürece sorun yok. örneğin eğer birisi "90'lar müthişti bir daha öyle bir dönem gelmeyecek, bu yüzden çabalamaya gerek yok" deyip hayatı tamamen koyvermişse onun yardıma ihtiyacı olabilir ama bu şekilde düşünenler oldukça azınlıktadır.

aslında çok enteresan bir şey var. her dönem yazılan romanlarda ve kitaplarda hep yeni nesilden şikayet edilir ve 15-20 yıl önceki nesilin çok daha iyi olduğu söylenir. 15-20 yıl önceki bir tarihe gidip o tarihte yazılan bir kitaba baktığınızda da aynı ifadeleri göreceksiniz. her nesil kendi neslinin en iyi olduğunu, kendi büyüdüğü dönemin en altın çağ olduğunu, o dönemden sonra gelenlerin boş beleş olduğunu düşünür durur ve bu uzun yıllar boyunca böyle devam edecek gibi. psikolojideki her konuda olduğu gibi bu konudaki sırlar da tamamen çözülebilmiş değil. psikoloji en hızlı evrim geçiren ve değişen alanlardan biri. bu yüzden ilerleyen yıllarda yapılacak olan araştırmalardan sonra bu konuda daha iyi bilgi sahibi olacağımız kesin.