Oha Dedirten Football Manager Olayları

Dünyanın en çok oynana oyunlarından biri olan Football Manager'da zaman zaman enteresan şeyler yaşanabiliyor.
Oha Dedirten Football Manager Olayları

yalnızca 6 aylığına ingiltere ikinci ligine kiraladığım oyuncumun türkiye'ye döner dönmez ''ben buraya alışamadım, ayrılmak istiyorum'' diye mutsuz olması. olm sen recaizade mahmut ekrem karakteri misin? niye yanlış batılılaşıyosun? satıyorum lan seni siktir git.

fm 2014 ‘te çok iyi regen bir yerli stoper keşfettim, bastım parayı sıra geldi sözleşme görüşmesine. ibnenin öyle bir menejeri var ki juan figer ‘e dua ettirir. sadece 1 senelik sözleşmede ısrar edip durdu, en son sinirlendim, ne kadar bonus varsa önerdim nasıl olsa daha gençti ve pek oynatmayacaktım, 1 senelik sözleşmeyi de pek sorun etmedim çünkü 6 ay içinde de fiyatı düşecek ve devre arasında yeni sözleşme imzalatacaktım. bonuslardan biri de sezonluk gol barajı idi; yani 20 golü geçerse ek para verecektim, onu da fulledim 2 milyon dedim amk. e tabii piç menejer kabul etti sonunda imzaladı.

neyse efendim sezon başladı, canavar gibi stoperlerim var takımda; kana-biyik, egemen, koray günter. sezon başlarken bir hazırlık maçında egemen 6 ay sakatlandı, sorun yok, kana-biyik ve koray günter ile idare ederim diyorum nasıl olsa. sezon başladı, iki maç sonra koray günter de antremanda -artık ayağını mı kestiler ne olduysa- 4 ay sakatlandı. sistemim de 4-3-3, en kritik bölgem ön libero, topal ‘ı stopere koyamıyorum. kaldık bizim regen ‘e. regen ‘in cesaret 18, zıplama 16, kafa vuruşları 16. amına kodumun çocuğu oynamaya başladığı gibi takır takır golleri sıralamaya, 7.5 üstü ratinglerle oynamaya başladı. o süre içinde de hep liderim he, çocuğu bir kessem yerine topal ‘ı koysam takım domino etkisiyle yerle bir olacak, resmen incecik bir ip üstünde gidiyorum.

neyse efendim ligin devre arası geldi çattı, benim regen 15 maç 16 gol. yeter artık şunun sözleşmeyi uzatayım dedim, ipne menejer regen hakkında "daha yeni geldi henüz sözleşme falan düşünmek istemiyor" diye reddedip duruyor beni. türkiye kupası maçlarında yokum (bilerek eleniyorum hep) o yüzden boş da geçiyor, bütçeye katkı falan yapayım diyorum ama kimseyi satamıyorum, almıyorlar, ve gözbebeği regen ‘imin real sociedad ‘a imza attığı haberiyle yerle bir oluyorum.

işin kötüsü; sezonun geri kalanında regen ‘i sinirlenip oynatmayayım diyorum, henüz maç pratiği olmayan egemen ve koray ‘ı oynatmaya çalışıp üç maçta bir beraberlik iki mağlubiyet alıyorum, sikerim lan diyip regen ‘i geri çağırıyorum, alex ‘i yeniden oynatmak zorunda kalan aykut kocaman gibiyim resmen.

regen oynamaya başladığı gibi yine sıralıyor golleri, ta ki son maça kadar. son maç gelip çatıyor, galatasaray ile puan puanayız ama ikili averajda üstünüm. son maçımda bir türlü gol gelmiyor, gelmiyor, en sonunda 80 ‘de emenike ile buluyoruz golü. şampiyonluk şarkıları söyleniyor, fenerbahçe düşmanlarını yeniyoruz mottoları dillerde, derken 88. dakikada orrrrrospu çocuğu regen kendi kalemize atıyor ve 1-1 oluyor. galatasaray da aynı anda maçını kazanıyor ve şampiyon oluyor. sezon sonunda regen piç ona ilk sözleşmede vaadettiğim bütün bonusları kapızlıyor (yılın takımına seçilme, 20 gol barajı, 20 maç oynama barajı, vs) beni iyice maddi zarara uğratıp real sociedad ‘a siktirolup gidiyor. bunların hiç biri koymuyor o kadar, futbol bu diyorum. ta ki o zamana kadar gözümden kaçmış olan favourite team ‘ine bakıp galatasaray (supporter) ibaresini görene kadar.

milyon dolarlar verip aldığınız world class kalecinizin sabit bir bölgede oynamaktan dolayı mutsuz olması.

fm 04 veya 05 olması lazım. wigan ile başladığım kariyerim newcastle ardından arsenal ile devam etmiş. daha sonra 100 milyon doların üstündeki transfer bütçesi teklifiyle real madrid gelmiş, bütün barca aşkıma rağmen figo luk yapılıp kabul edilmiştir. bu arada kayıtlara geçsin oyun türkçe yaması yapılmış haliyle oynanmaktadır. neyse efendim bu büyük bütçenin hakkı verilmiş takım +100 averajla şampiyon olmuştur (hiç unutmuyorum nasıl bir zevke geldiysem). ertesi sezon için yine çılgın transfer planları yaparken yeni sezon için bütçe 10 milyon dolar olarak açıklanmış. bu benim kişisel dumurum olmuş ve ultimatomu gözüm kapalı basmışımdır. o kadar emindim ki paraları yine önüme dökeceklerinden, ama öyle güzel kovdular ki dumur olmaya bile fırsat bulamamıştım.

edit: ayrıca şimdi hatırladım ki; barca ya sezon içinde barnebeu da 10 evet tam 10 gol atılmış 10-0 lık galibiyet tarihe altın harflerle yazılmıştır. heykelimi dikeceklerine kovdu herifler... çok ayıp..

asıl hikaye ise burdan lazio ya geçmemle başladı. kariyerimin verdiği göt kalkma etkisiyle takımda kimsenin gözünün yaşına bakmayan bir yönetim tarzı gösteren ben şimdi adını hatırlamadığım bir futbolcumla (yazının bundan sonraki kısmında kendisinden arif diye bahsedilecektir) medya üzerinden atıştık durduk. ardından kendisini m.united a sezon sonu olmak üzere kaktım. zaten kadro dışı bırakıp bir kaç haftalık maaşını kestikten sonra rahat bıraktım. ama sakatlar cezalılar derken mecbur kalıp arif i ilk 11 e koymak zorunda kaldım. kendisi de sağolsun beni mahçup etmeyip rezalet maçlar çıkardı. zaten kıl olduğum için kendisene yapabildğim çirkefliği yaptım. ardından o da medyaya "hocam zaten beni yolladığı için ağzıma sıçıyor" tarzı bir şeyler zırvaladı. ben durur muyum medyadan cevabı verdim ve ardından kendi fm tarihimde ki en dumur mesaj ekranıma geldi. (oyunu türkçeye çevirenlere burdan selam ediyorum)

"lazio taraftarları arif i dövdü"

evet aynen böyle geldi mesaj. gülmemi bitirip arkadaşıma gösterdim onun yorumu da "ee faşist takım seçersen böyle olur" olmuştu. burdan teknik direktörüne sahip çıkan lazio taraftarına da ayrıca selamlarımı iletiyorum..

liverpool ile şampiyonluk kovalıyoruz. önümüzde chelsea var. takımım efsane ama klasik fm işte. delirtiyor adamı. 30 şut çekiyorum maçta. kaleci 9,7 ile oynuyor. maç 0-0 bitiyor falan. son haftaya girdik. chelsea ile aramızda 1 puan var. ondan evvel ki hafta chelsea'yi tabiri caizse sikmişim tabii. ben, sunderland ile oynuyorum maçı. chelsea ise aston villa ile oynuyor.
latest scores'a aldım tabii ekranı bende. bizim maç daha ilk yarı koptu zaten. 3 tane attık, arkadaşla seviniyoruz. olası puan kaybında evi yıkacağız çünkü. ekrana kitlendik kaldık. bizim maça bakmıyoruz, chelsea maçı daha önemli bizim için. dakika 78'e kadar her şey mükemmel gidiyordu. ta ki, james milner, topu kendi kalesine atana kadar. özetlerine baktığımda, hayatımda gördüğüm en sikko kendi kalesine attığı gol ile james milner, chelsea'yi şampiyon yaptı. üzüldük tabii, küfür ettik. ama yıllardır fm oynuyorum, böyle ibnelik görmedim ben. bu james milner ibnesi, temmuz ayında, transfer sezonu başlar başlamaz chelsea'ya transfer oldu. ekrana böyle kitlendim amına koyuyim. özete girdim, bir daha baktım. şike mağduru oldum. sikerim böyle kariyeri dedim. kapattım.

fm 2011'de denizlispor ile bank asya'da lider giderken bir anda youla'nın sakatlanmasıyla tepetaklak 9. sıraya kadar gerilemiştik ve böyle bir takım nasıl olur da iyi yönetilemez diye kendime kızıp takımın geleceği adına sezonun ikinci yarısının başlarında istifa ettim ve takım sezonu orta sıralarda tamamladı.

bu sırada gerçek dünyada denizlispor ligde liderdi ve doludizgin gidiyordu. oha dedirten kısmına bakarsak doludizgin giden takımda oyundaki gibi youla sakatlandı takım bir anda düşüşe geçti ve teknik direktör hamza hamzaoğlu istifa etti ve takım sezonu orta sıralarda tamamladı.

oyuna unemployed baslayip onuncu haftada watford'un basina gectikten sonra (buraya kadar normal) 19. sirada aldigim takimi sezon sonunda 2. yaparak premier lige yukselmem (bu bile bi derece normal). ikinci sezon yarisi kiralik kadroyla capital one cup'i aldiktan sonra (bu bile oha degil) kulup baskaninin emekliligini aciklamasi (adam bunu bekliyomus amk), ben tam yildiz forvetimi * 22 milyona monaco'ya okutmus gelecek senenin kadrosunu kurmak icin transfere yonelirken kulubun secim surecine girmesi ve transfer ambargosu gelmesi, uc aylik surecte sezon sonu free transfere cikacak butun oyunculari kaptirdiktan sonra kulubu ibrahim haciosmanoglu'nun devir aldiginin (oha) ve beni kovup sam allardyce'i getirmeyi planladiginin (ooha) aciklanmasi

sansimi mi sikeyim, oyunu kodlayan ibnelere mi soveyim, istifa mi edeyim nabayim bilemiyorum su an soktayim.

efendim sene 2007, sıcak mı sıcak bir yaz gününde yine fm 07 ile haşır neşir olmaktayım. takımım ise italya'nın köklü kulüplerinden inter. doludizgin şampiyonluğa ilerliyorum. as kalecim ise birazdan bahsedeceğimiz olayın kahramanı 36'lık delikanli francesco toldo. euro 2000'le kalplerimize taht kuran toldo bir şeylerden şikayetçi. sebebi ise şu: sabit bir mevkide oynamaktan hoşlanmıyor. 36 yaşında, 18 senedir profesyonel kaleci ve 36'sından sonra forvete gönül koymuş halısahaların nadide liberosu francesco amca. sezon sonunda yeni kaleci transferinden sonra kopmuş maçların son 5-10 dakikası oynattım forvette, sezon içinde de antrenmanlarda çalıştırdım bu mevkiyi. gönlü oldu paşamızın. sonra da artık misyonunu tamamlamış bir şekilde emekli oldu.

celta vigo teknik direktörlüğünden istifa etmemden sonra aradan 5 sezon geçmesine rağmen takımın hala kendine bir teknik direktör bulamaması, bunun neticesi hiçbir oyuncu satın alamaması ve sözleşmesi sona eren oyuncuların da üçer beşer başka takımlara gitmesi... en son baktım takımda iki oyuncu kalmış onlar da birbirlerinden nefret ediyorlar. biri diyor ki falanca kendini fazla beğeniyor, öteki de filancanın tutumu takımın* ahengine zarar verebilir diye düşünüyor... manyak olmuşlar...

fm 2007'de; b. dortmund'da kasada bes kurus para olmadan basladigim ilk sezonda, "neyse lan, kadro hic fena degil, eksigim de yok gibi, takimin yildizi nuri olur, super de olur" mantiginda kendimi gaza getirip hazirlik maclarini yuruturken, transferin son gunune* 5 gun kala baskan ozel mesajda bana yaklasik olarak soyle biseler dedi:

"sevgili jurgen klinsmann, biliyorsun kulubumuz zor bir donemden geciyor ve sana bir transfer butcesi sunamadik. ancak; ses getirecek, gosterisli (tam olarak high-profile demistir burada) bir oyuncuyla anlasirsan, kendi cebimden bu transferi bizzat karsilayacagim, iyi sanslar"

bi kere oha'yi bastim tabi, helal olsun dedim, nerdeyse 10 senedir oynadigim oyunda boylesi zekice bir fikir gormemistim hic.. neyse, player search'u actim, bakiniyorum.. baya bir oyuncuya gittim, teklif sundum, ya kulubu vermedi ya kendi istemedi falan... son sansim yildiray basturk'tu, baya bi direttim ama o da olmadi.. icim buruk bir sekilde 31 agustos'u gecirdik. canimiz saolsun, degerlendiremedik firsati falan diye kendimi avuttum. birkac gun sonra baskandan ikinci bir mesaj geldi cat diye;

(yine yaklasik olarak)
"beni hayal kirikligina ugrattin klinsmann. senden bir sey rica ettim, butun olanaklarimi tamamen seferber edecegimi de garanti ettim, bana bir oyuncu bulup getiremedin, yaziklar olsun.."

utancimdan yerin dibine girdim tabii.. baskan beni kovmamisti ama kovmaktan beter etmisti resmen.. sonra lig basladi, baktim ilk iki mac puan alamadik, catlak sesler cikmaya basladi, istifayi bastim... baskanin guvenini bosa cikarmanin verdigi utancla gorevime devam edemezdim zira.. bir daha herhangi bir baskan boyle bir sey derse bildigim butun transfer cinliklerini sergileyip onu mahcup etmeyecegim.

zaten sakatliklarla sorunlu olan ve neredeyse butun sezonu sakat geciren yildiray basturk'e coachluk teklif edip, ben daha cok physio olmak istiyorum cevabini almak.

adam butun sezon physiolarla hasir nesir olup meslegi kapti!

en birincisini seçmek istediğim; lakin yılmaz vural'ın stuttgart teknik direktörü olması ile, ingiltere league 2 takımlarından birinde oyuncu-menajer olarak görev yapan bir elemanın kendisini satış listesine koyması arasında kararsız kaldığım vukuatlar silsilesi.

yer: fm 2010
takım: beşiktaş

tamıtamına 37 yaşındaki ve oyuna başladığımdan beri 1 maç bile oynatmadığım emekter kaptan ibrahim üzülmeze deportivo la coruna transfer teklifi yapar. buraya kadar ki kısmı zaten başlı başına bir ohadır ama asıl bomba şimdi geliyor. ibrahim üzülmez teklifi geri çevirir. adam real madride kafayı takmış demek ki amına koyim.

fm 2009da, galatasaray'ın başındayım, şimdi tam hatırlamıyorum da benim için çok önemli bir maç, kesin kazanmam lazım yani. defansın göbeğindeki servet çetin daha maçın ilk on dakikasında bir tane kendi kalesine gol attı, bir tane de penaltı yaptırdı, oldu mu skor sana 2-0. e haliyle ben sinirlenip "yürü lan, çıkıyorsun oyundan" dedim, oyuncu değişikliğini yaptım, bekliyorum ki oyun dursun da servetin yerine yedek oyuncu girsin de belki maçı çeviririm. fakat servetçiğim oyunun durmasını bile beklemeden kırmızı kartı görüp çıktı oyundan. aklıma geldikçe en ağır küfürleri ediyorum hala daha, bu arada maçta da 5 falan yedim galiba



liverpool'un hocasi bu mactan sonra mekbukunu kirdiktan sonra odasini atese vermis ve yanarak feci sekilde olmus are kardesim :/