Okuyunca Evrenin Sırrını Çözmüş Hissi Veren Harika Kitap: Gödel, Escher, Bach

Gödel, Escher, Bach: Bir Ebedi Gökçe Belik, yazar Douglas Hofstadter tarafından 1979 yılında yayınlanan muazzam bir kitap.
Okuyunca Evrenin Sırrını Çözmüş Hissi Veren Harika Kitap: Gödel, Escher, Bach

zihnin çalışma mekanizmalarına ışık tutan, okurken sizi gündelik hayat koşuşturmacasından alabilecek potansiyele sahip, fakat günlük koşuşturmaca sırasında küçük aralıklarla okunmasının mümkün olmayacağı, zihnin gün içinde maruz kaldığı dikkat dağıtıcı uyartılar varken okunması oldukça zor olan, müzik, matematik, fizik, nörobilim, moleküler biyoloji, bilgisayar bilimleri ve daha birçok alanda yetkin olan veya araştırma isteğiyle yanıp tutuşan zihinlerin anlayacağı, daha doğrusu anladığını sanacağı, tek bir okunuşta anlatılan her şeyin sindirilemeyeceğini düşündüğüm, kitaptaki her ara başlıkta anlatılanlarla insanı derin düşüncelere daldıran, insanın düşünce sistemini baştan sona değiştiren, evrenin anlamını bulmasını sağlayan, şu ana kadar okuduğunuz bilinç, nörobilim ve yapay zeka okumalarına anlam katan, bütün her şeyin sırrını çözmüşsünüz gibi hissetmenizi sağlayan formalite gereği kitap dediğimiz, aslında kendisi başlı başına başka bir şey olan, geb'dir. hayır! kitap değil, geb.

diğer herkesin yazmış olduğu gibi tuğla olan bir geb'dir. geb, sekiz yüz küsur sayfadan oluşan, oku oku bitmeyen ama oku oku bitirmek de istemediğiniz ve çevrenizde "2 aydır aynı kitabı okuyorsun, bir bitiremedin şunu" söylemlerine bir tarafınızla gülmenize sebep olup tekrar doğruca geb'e geri dalmanıza sebep olan bir geb'dir.

geb'de her ara başlıkta anlatılan şeyler üzerine saatlerce düşünülebilir. geb düşünce sisteminizi değiştirebilecek türden bir geb'dir. bende yarattığı etki de böyle oldu. geb'de anlatılan şeylerin ne kadar doğru olduğunu gördüm. çocukluğumdan beridir farkettiğim fakat anlamlandıramadığım paradoksları anlamlandırdı. sık sık karşımıza çıkan garip döngüleri, kendi kendine referanslılık durumunu ve bu durum içindeki anlamsızlıktan aslında nasıl bir anlam ortaya çıktığı anlatılıyor. bütün bu teknik kısımları okurken aslında teknik kısmın sahip olduğu izomorfizmi görüyorsunuz. daha kolay açıklayabilmek adına: öğrendiklerinizi gerçek hayatta karşınıza çıkan en basit şeylere dahi uyarlayabilmenizi sağlıyor. örneğin: müzik, sistematik düşünme, sistematik öğrenme ve görsel sanatlar. buna ek olarak geb'de zeka, yaratıcılık gibi olguların da nasıl ortaya çıktığı da irdeleniyor ve bu sayede kendinizi daha kolay anlıyorsunuz.

yazar geb'de anlatmak istediği şeyleri olabildiği kadar basit bir dille anlatmaya çalışmamış. popüler bilim kitaplarındaki gibi daha önceden bahsedilen fikirlerden tekrar tekrar bahsedilmiyor. bu sebeple okuduğunuz zaman o an anladınız anladınız anlamadıysanız okuduklarınız havada kalacaktır. bu sebeple zor kısımlarında elime kalem alıp, çalışma masamın başında matematik çalışıyormuşum gibi okumam gerekti. geb'i okumak benim için zaman zaman sıkıcı olmuş olsa da büyük bir kısmında oldukça eğlendim. diyaloglar aracılığıyla yazarın bir sonraki bölümde nelerden bahsedileceğine dair bir önbilgi vermesi, dolayısıyla da sizin "aneeeey neler okuyacağım ben bir sonraki bölümde" diye heyecanlanmanızı sağladığı için geb'i okuma isteğiniz daha da körükleniyor. yazar bunu yaparak anlamı da çok güzel bir şekilde pekiştirmiş. bütün bunlara rağmen okurken sakin ve dingin bir kafayla okumanız ve geb'e iyi odaklanmanız gerekecek. doğru ortamı sağlarsanız geb'de bahsedilen olguların ve bilincin fiziksel dünya ile olan bu sıkı bağlarının farkında olduğunuz zaman paradigma kaymaları, aydınlanmaların ardı arkası kesilmiyor.

geb'i okuduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. geb'den öğrendiklerim bakış açımı değiştirdi. geb'i baştan sona mutlaka bir kere daha okuyacağımı düşünüyorum. ayrıca kitabı birçok şeye referans olarak kullanabileceğimi düşünüyorum.

gödel, escher, bach; beni en çok etkileyen kitap olmasına ve pulitzer ödülü olmasına rağmen, en çok önereceğim kitap değil. çünkü konunun tam belli olmaması, açık bir plana göre ilerlememesi ve içeriğin ağır olması, bazı insanları rahatsız edecektir. zaten başlık da biraz yanıltıcı: değişik alanlardan üç meşhur isim var ama bunlardan ikisi, biraz süs diye oradalar ve süs olmayan gödel bile zar zor alakalı. zira kitabın hedef kitlesi, yapay zekacılar, machine-learningciler veya en azından "mühendis kafalı" olanlar. konu ise, geniş anlamıyla, bilinç.

yazarın ana tezi şu: bilinç, basit yapıtaşlarından oluşan ama yeterince karmaşık biçimde birbirine bağlanmış, özellikle de kendine referans veren bir sistemde ortaya çıkabilir. bu yapılara strange loop diyor (self reference, recursion, fractal geometri gibi kavramlarla yakından alakalı).

buna basit örnek: kendi ekranına çevrilmiş bir kameranın yarattığı "video feedback loop". yahut birbirine belli bir açıyla bakan aynaların içinde yaratılan görüntü. (bunlarda meydana gelen "tekrarlanan resim" etkisine droste etkisi deniyormuş. pink floyd'un ummagumma albüm kapağındaki gibi). kitabın başlığındaki "süs isimler", aslında daha iyi örnek teşkil ediyorlar, çünkü bu loopların paradoksal yapısına işaret ediyorlar. mesela escher'in drawing hands'inde görülen yumurta-tavuk ilişkisi.

***

bu sistemlerin, bilinç oluşturabilmeleri için, hem milyarlarca kat daha karmaşık looplara sahip olmaları, hem looplar arasında da loop olması (hiyerarşik bir yapı), hem de dışardan gelen etkilerle kendi yapılarını değiştirmeleri gerekli (nöroplastisite). bu yüzden, kendine çevrilmiş bir tv kamerasını 1 milyon yıl da açık tutsak, oradan bir terminatör çıkmaz. ama bunun asıl önemli sonucu: bilinç için, organik nöron yığınları gerekli degil. platform önemli değil (organik, silikon, vs) önemli olan strange loop yapısı.

dahası, strange loop'lar ne kadar çok ve karmaşıklarsa, bilinç de o kadar keskin olur. yani bilinç, siyah beyaz bir fenomen değil, dereceleri var.

***

bu kadar hızla değişen bir konuda, 35 senelik bir kitabı önermek garip ama bu bir ders kitabı veya popüler bilim kitabı değil, bir sanat eseri, o yüzden onu zamansız görüyorum. anlatmak istediği kavramları, kuru tanımlarla değil de, puzzle benzeri örneklerle ve kelime oyunlarına dayalı fabllarla betimlediği için, yavaş ilerleyeceksiniz ama zevk alarak ilerleyeceksiniz.

burada bir dil notu geçmek gerek: kitabın elbette türkçe çevirisi de mevcut. ben okumadım. fakat, biraz da kitabın meşhur ettiği "meta" kavramını anlatan kelime oyunlarını, hakkını vererek çevirmeleri zor. yapmışlarsa helal olsun ama ikinci bir emre kadar, kesin ingilizcesini okuyun.

hofstadter, buradaki kavramları daha düz bir dille anlatmak için "ı am a strange loop" diye bir kitap yazdı sonra. bir de başka bir yazarla ortak giriştiği "the minds i" isimki bir kısa hikaye kolleksiyonu mevcut. her hikayeden sonra onu yorumlamış, ilgili araştırmalardan bahsetmişler. geb kadar teknik değil, belki konuya meraklı olan ama bu tuğladan korkanlara, bu iki kitap daha iyi birer başlangıç noktası olur.

Elinizden Düşüremeyeceğiniz Sürükleyicilikte Mükemmel Bir Kitap: Flatland