Patates Kızartmasının Bugünkü Kolay Ulaşılır Haline Şükretmenizi Sağlayacak Tarihçesi

Bugün sofralarda ya da dışarıda rahatlıkla yiyebildiğimiz patates kızartmasının günümüze ulaşması pek de kolay olmamış. O mükemmel yiyeceğin tarihi, buyrun.
Patates Kızartmasının Bugünkü Kolay Ulaşılır Haline Şükretmenizi Sağlayacak Tarihçesi
iStock


hikayesi ilginçtir patates'in

patates kızartmasının gerçek ismi aslında fransız kızartması... en eski toprak bitimi güney amerika batı kıyılarında peru ve bolivya aralığıdır mö 5000- 8000'e kadar uzanmaktadır. tabi o dönem patates günümüz versiyonundan çok farklıydı. yeni dünya insanının patates ile tanışması ispanyol gemicileri'nin güney amerika'ya ayak basmasıyla ortaya çıkıyor.

(bkz: jimenez de quesada) önderliğinde ispanyol kuvvetleri 1537'de kolombiya'da köylerde yetiştirilen patatesler ile karşılaşıyorlar. tabi bunu bir mantar zannetseler de tonlarcasını yüklüyorlar gemiciklerine ve doğru avrupa'ya getiriyorlar. tabi avrupa'ya ilk geldiğinde insanlar kolay kabul etmiyor, "dinden çıkarsın" diyen, "şeytan meyvesi" diyen, "durun sağlıklı olup olmadığını bilmiyoruz bence sopayla bir dokunalım ısırırsa ben sizi korurum" diyenler çıkıyor. tabi bu patates bir tarım ve bakım ister. avrupa halkı bunu tam beceremiyordu ve patatesi acı, sert olarak tanımlıyordu 16.yy civarlarında.

Jimenez de Quesada

bugün bildiğimiz çubuk şeklinde kızartma nasıl sofralarda yer bulmuş?

burada kökeni bilinmeyen iki görüş var. belçika'dan mı? yoksa fransa'dan mı patates kızartması yayıldı?

belçika olayı şu:

ispanyol-italyan sonrası yayılan patates sofralara bu iki ülkeden geçmiş. belçika'da (bkz: dinant) , (bkz: liege) arasında kalan (bkz: meuse)'de insanlar balıkçılıkla uğraşırmış. sofralarında genelde ufak balıkları kızartırlarken yanlarında patates yerlermiş. zamanla buzlanma dönemleri gibi etkilerle balık, yerini soslanan kızartılan küçük balık gibi kesilmiş patateslere bırakmış. bu belçika görüşü zira hala belçika'da patates tüketimi 1 numara. eh tabi olmazsa olmazı bira eşliğinde.

Brüksel'den bir kare.

bir de daha çok kabul görmüş bir fransa hikayesi var:

fransa'da patatesi sofraya kazandıranın (bkz: antoine-augustine parmentier) adında bir subay olduğu düşünülüyor. bu arkadaş yedi yıl savaşlarında esir düşüyor. hapishanedeyken patatesleri yemek zorunda kalıyor. çiğ, pişmiş. çünkü o dönem patates domuz yemi için kullanılmış. hatta patates'in çeşitli hastalıklar yaydığı düşüncesi, patates tarımını yasaklamaya kadar götürmüş. ülkeye bak patates yemek tabu olmuş. parmentier abi bunu yıkmış, evine döndüğünde patatesin yenilebilirliğini keşfedip bunun üstüne gitmiş. halk ve tıp otoritesi bunu engellemeye çalışsa da parmentier kendisini patates devrimciliğine adamış. her türlü çirkefliği yaparım demiş, o vali buraya gelecek demiş. sen yetkili bir abiye benziyorsun deyip parlamento'dan krallıklara patatesin özgürlük savaşını vermiş.

ve başarmış. fransızlar bir bakıyor "yahu bu patateste iyi para var herhalde" deyip yamulmuşlar patatese 1752'de. on yıl sonra evlerin önü, kraliyet bahçeleri patatesler ile dolmuş. halk "pötütü, pötütü" diye dolaşmaya başlamış. o dönemde bol bol kızgın yağ, kızartma girişimleri sofraya renk katmış. hatta ayaklı tezgahtarlar çıkmış. kızgın yağı ile dolaşıyormuş , kızartma-yakma anlamında fransızca “frites” ismini almışlar. hani şimdi kızgın yağa daldırıp çıkarıyoruz ya. birinci dünya savaşı fransa-avusturya çatışmaları belçika üstünde de gerçekleşince. o zamanlar fransızların bol kullandığı bu pişirme yöntemi fransız kızartması (bkz: french fries) olarak kulaktan kulağa yayılmış.

Antoine-Augustine Parmentier

patates'i öyle hafife almayın adamın aklını alır aklını

irlanda 19.yüzyıl'da çin'in afyon ile kafayı yemesi gibi, patates ile çıldırmış. herifler nasıl aşık olduysa patatese (bkz: irlanda patates kıtlığı) bir boy göstermiş adamlar bitmiş usta. bir milyon insan ölmüş. bizim osmanlı yardım etmiş. "al gardaş al" deyip o zamanlarda bu insanlara yardım edince, onlarda minnet hislerini unutmamışlar. osmanlı'ya hitaben (bkz: drogheda united fc) takımı bile var.


bildiğimiz anlamda patates kızartması ise, 1802'de thomas jefferson'ın fransız şefi honoré julien'in, patates kızartmasını " fransız kızartması" olarak tanıtmasıyla literatürde yerini alıyor. ardından birleşik krallık geleneği serbest piyasa ekonomisi, amerikan kapitalizmi ile harmanlanınca aklı selim girişimciler "la ben bunu bütün dünyaya okuturum ama goym" diyor ve hayvan gibi markalaşıyorlar. işte malum canlı canlı inek kesen firmaları ast ediyorum. yeah i am vegan bitch!

iki ilginç bilgi daha

- hani şu patates püresi ve dana rosto ile yapılan yemek var ya. aslında ismi (bkz: hachis parmentier) şu bizim fransız devrimci patatesçi bulmuş. bizdeki adı "patatesli et"... estetikten ne kadar uzak, sonra neden rönesans olmadı? olmaz abi.

- patates ismi haiti kökenli batata kelimesinden gelmekteymiş.

bugün dünyanın en büyük patates ihracatçısı tabi ki çin. ardılı hindistan ve rusya. şimdi anladınız mı neden rusya'ya domates ihraç ettiğimizi geziciler? patates salatası yapacağız çünkü. sürçü klavye-i ettiysek affola.

Tarladan Porselen Bardaklara Uzanan Vazgeçemediğimiz Kahvenin Ortaya Çıkış Hikayesi