Sanatçı Olmak İsterken Mecburen Roma'ya İmparator Olan Neron'un Dramatik Hayatı

Gerçek adıyla Lucius Domitius Ahenobarbus, sonradan edindiği adıyla Nero Claudius Caesar Drusus Germanicus ve bizim bildiğimiz adıyla Roma İmparatoru Neron'un hayatı.
Sanatçı Olmak İsterken Mecburen Roma'ya İmparator Olan Neron'un Dramatik Hayatı

17 yıl sonra nero claudius caesar augustus germanicus (neron) adıyla roma imparatoru olacak olan lucius, italya'nın porto d'anzio kentinde 37 yılında (bir tuhaf sanki böyle iki haneli yıllar, alışmamışız) dünyaya gözlerini açar.

lucius'un aslında hiç de imparatorluk sürmek gibi bir gayesi yok iken, oğlunun sonradan öldürteceği annesi agrippina, onun imparator olması için, çağdaşlarını büyüleyen güzelliği başta olmak üzere tüm kozlarını ortaya koyarak, lucius'un babasının ölümünden sonra, kendisinden 25 yaş büyük olan olan roma imparatoru claudius ile evlenir. claudius'u lucius'u evlatlık almaya ikna ettiği yetmezmiş gibi, claudius'un "benim kendi öz oğlum dururken ne diye senin oğlunu imparator yapayım be kadın" diye serzenişine kendi elceğiziyle yaptığı mantarlı yemeğe zehir katarak yanıt verir. ortada bir adet ölü imparator ve de bir adet canlı lucius kalmıştır. roma büyükleri toplanır. "claudius yiğidine bunu yapan bize nice etmez sayın milletvekilleri" diyerek lucius'u yukarıda andığım ve de bir daha yazmaya üşendiğim isimle (bundan sonra senatonun izniyle sadece nero diyeceğim) 54 senesinde romalılara yeni imparator ilan ederler.

ancak bu işler olurken kimse lucius'a gidip de, "genç seni imparator yapacağız koçum, ne dersin?" diye sormamıştır. zaten, erk de imparatordan çok anne agrıppina, stoacı filozof seneca ve başka bir sayın cevizkabuğu burrus namlı bir şahsiyetten oluşan bir üçlünün elindedir. bunlar, artık nero adıyla tanınan lucius'u o yana da dönder sar beni, bu yana da dönder al beni tadında evirip çevirip ülke yönetmektedirler ve hala hiç bir allahın kulu sormamaktadır ki, "oğlum nero, ne ayaksın sen?"

oysa ki nero'nun içinde çok daha farklı bir aşk çoktan filizlenip kök salmıştır. imparatorluğu falan iplemeyen bu gencimiz sanatçı olmak istemektedir. deliler gibi tiyatro izlemekte, sarayda provalar yapmakta ve bu büyük yeteneğini seyircilerle de paylaşmak için yanıp tutuşmaktadır. fakat tahmin edeceğiniz üzere yukarıda anılan üçlü, "manyak mısın oğlum sen, otur oturduğun yerde paşa paşa. roma'ya imparator oldun leen tey, tey, tey" diye bağırıp çağırmaktadırlar.

içinde yanan bu sanat aşkının sanat düşmanı bu üçlü tarafından bastırılmasına çok içerleyen nero, hepsini tek tek bertaraf eder. ilk sırayı, onu zorla imparator kılan valide hazretleri agrıppina alır. araya bir kız meselesi de girmiştir. nero, üvey kızkardeşiyle mecburen evli olmasına rağmen, güzeller güzeli bir romalı hatun olan poppaea sabina'ya (bu ne işimdir, bu ne karizmadır ya jüpiter, breh, breh) vurulur. fakat zırt, pırt oğlunun yaşamına karışmış ve karışmakta olan agrıppina "oğlum ne yapacaksın o geçkin karıyı, ben sana hamamda mis gibi bir kızoğlan kız beğendim, augustusgillerden oy ki oy" deyince ipler kopar. nero, annesinin gemisini gizlice batırır, annesi yüzer, kıyıya çıkar, kurtulur. bakar ki gizlice olmuyor, bizzat emir vererek öldürtür.

bu cinayet, roma halkının nero'ya olan nefretinin ilk taşını kor. her ne kadar roma'da günbegün örülen entrikalarla sürekli birileri zehirlenerek, emniyet binasının üçüncü katından kendini atıp intihar ederek, veya fazla uzatmadan hemen oracıkta öldürülse de anne katıllığı tüm toplumlarda olduğu üzere roma'da da hiç tasvip edilmeyen bir olgudur. ancak seneca'nın çenesi öyle kuvvetlidir ki, bir takım uydurma komplo teorileriyle bir şekilde bu eylemin haklılığını roma halkına kabul ettirir.

ceviz kabuğu burrus'a nero'nun bir şey yapmasına gerek kalmaz, ecel nero'dan vekalet alıp burrus'u ilerleyen yaşında hakkın (hak da yokmuş daha o zamanlar gerçi ama) rahmetine (e, rahmet hiç olmaz o zaman?!) kavuşturur.

kendisini sınırlayan bu üçlünün son üyesinden de 65 yılında seneca'ya kendisini öldürmesini rica ederek kurtulan nero'ya nihayet sahne ışıklarının yolu açılmıştır: 65 yazında roma'da tiyatro seyircilerinin önüne çıkarak ne mi yapar? şimdi düşünün ki, sayın cumhurbaşkanımız, (efendim geçmiş kabotaj bayramlarını da bilahare kutluyorum buradan, severek izliyoruz ailecek, hani entry bir yerimize kaçmasın diye yapılan bir yağcılık asla olamaz!) sahneye çıkmış, sesini inceltmiş, kadın elbiseleriyle kırıta kırıta bir kralın kızını oynuyor. evet, oldukça cesaret isteyen bir rol. nero da aynen bunu yapmış efendim. ne mi olmuş? aradan 2000 yıl geçmiş toplum hala hazır değil, 65 yılında toplum buna nasıl hazır olsun arkadaşım? en hafif tabiriyle, nero tüm roma'ya maskara olmuş, kendini rezil-i rüsva etmiş, sevilmezliğinin derecesini bir kat daha yükseltmiş. soylular "rezil etti bizi pezevenk" diye küfürler etmişler (tabii ki içlerinden). avam takımı da "imparatorun kase de fena değilmiş hani!" diye mırıldanmış. sonrası (mecburen) alkış, alkış, alkış...

bu alkışlarla iyice coşan nero ertesi sene yunanistan'a gidip ordaki geleneksel tiyatro yarışmalarına sırayla katılarak hepsinden (yetenekten mi, imparator olmaktan mıdır bilinmez) birincilikle çıkar. fakat bu arada roma kaynamaktadır. soylusu olsun, "soysuz"u olsun "yetmedi, bizi bir de yunanlara rezil ediyor pişekar kılıklı herif" diye açık açık konuşmaya başlamış, askerler arasında isyanlar patlak vermiştir. sanatsal üretiminin zirvesinde olan nero tüm bu olanlara aldırış etmeden, zafer kazanmış bir komutan edasında roma'ya geri döner. ancak günleri sayılıdır. senato, nero'yu eylediği "rezillik"lerden ötürü tahttan indirir ve vatan haini ilan eder. bunun üzerine, 68 yılında boynuna bir hançer saplayarak intihar eden nero'nun son sözleri "qualis artifex pereo" (nasıl da bir sanatçı ölüyor benimle) ölmüştür.

yaşarken tanınmış bir sanatçı olmanın sefasını sürememiş bu bahtsız ve zoraki imparator, ölümünden sonra üzerine en çok film çevirilen roma imparatoru olması, ve de ağırlıklı olarak müzik ve film dosyalarının yazıldığı bir bilgisayar yazılımına ismini vermesi yoluyla, biraz dolambaçlı bir biçimde de olsa, o çok özendiği apollon'un sanına kavuşmuş görünmektedir.

dipnot: diyeceksiniz ki, nerede roma yangını? roma'da, 64 yılının temmuz ayında. ancak bunun nero'yla hiç ilgisi yok. çünkü, imparator o sırada roma'nın 50 km dışında küçük bir kasabada bulunmaktaymış ve de yangından kendi mülkleri de büyük zarar görmüş. büyük ihtimalle roma çarşısındaki bir dikkatsizlik sonucu çıkıp tüm kente yayılan bu yangın, hiç sevilmeyen bu imparatorun üstüne atılmış. o da bakmış üzerine kalacak, hristiyanların üstüne atmış suçu gerçi ya, neyse...

Bu içerik de ilginizi çekebilir