Son Yıllarda Artan Bir Takıntı Hastalığı: Obsesif Kompulsif Bozukluk

İstenmeyen ancak tekrar edilen düşünceler, hisler, fikirler veya davranışlar sergilemek olarak tanımlanır. İnsanlar bu düşüncelerinden kurtulmak için bir başka davranışı uygular. Bu saplantılı şeyleri yapmamak ise aksiyeteyi yani endişeyi yükseltir.
Son Yıllarda Artan Bir Takıntı Hastalığı: Obsesif Kompulsif Bozukluk
iStock.com / SIphotography

obsesif kompulsif bozukluk

okb anksiyete bozuklukları içinde gruplanır. günlük hayatta batıl inancı olan, en ufak şeylerden
kaygı duyan veya şüphelenen insanlar çoktur. bu gibi belirtileri gösteren herkes hasta olarak kabul edilemez, ancak bu düşünce ve davranışlar aşırıya kaçtığında obsesif kompulsif bozukluktan söz edilir. bazı kişiler aklına kötü bir şey geldiğinde bir tahtaya vurarak “allah korusun” der veya evden çıkarken dış kapının kilitli olup olmadığını bir kaç defa kontrol eden sıktır, bu tür davranışları obsesif kompulsif bozukluk olarak değerlendirmek yanlış olur. bu hastalığın en önemli özelliği kişilerin takıntılı düşüncelerinin ve davranışlarının farkında olmasıdır. bu kişilerde akla takılan düşünceler istemli olarak uzaklaştırılamaz veya saçma olduğunu bile bile aynı davranış çok defa tekrar edilir(uzun süre el yıkamak veya kapının kilitli olduğunu bilerek tekrar tekrar kontrol etmek gibi). bu hastalığa yakalanmış kişilerin günlük işlevlerini yerine getirmesi güçleşir, iş hayatı ve sosyal ilişkileri genelde bozulur.

okb bir hastalık olarak tek başına görülebileceği gibi bir belirti olarak başka psikiyatrik hastalıklara eşlik edebilir. okb sıklıkla depresyonla bir arada görülür. hastanın değerlendirmesinde buna dikkat etmek gerekir.

yapılan araştırmalarda bu hastalığın toplumda %2-3 oranında görüldüğü tespit edilmiştir. ancak tahmin edilen değerler bunun çok üstündedir.bu hastalık herhangi bir yaşta başlayabilir. okul öncesi çocukluk döneminde veya yaşlılıkta ortaya çıkabilir, ortalama çıkış yaşı 40’dır.

çeşitli nedenlerle hastaların okb tanısı alması gecikebilir. bunun değişik nedenleri olabilir; hastaların yaşadıklarının hastalık olduğunun farkında olmaması veya hekimler ayırt edici tanıda bu hastalığı düşünmemeleri bu nedenlerden bazılarıdır. bazen depresyon, iş ve aile sorunları gibi başka tanılarında bu hastalıkla bir arada bulunması okb tanısını güçleştirebilmektedir. tedavide gecikmenin en büyük sakıncası depresyonun veya iş ve aile sorunlarının ortaya çıkma riskinin artmasıdır.

(bkz: obsesif kompulsif bozukluk belirtileri nelerdir)?

genelde obsesyon ve kompulsiyonlarla karakterizedir, ancak sadece obsesyon veya kompulsiyon yakınmaları olan hastalar da olabilir. obsesyonlarda kompulsiyonlarda düşünce şeklinde olabilir. ancak genelde obsesyonlar düşünce kompulsiyonlarda davranış şeklindedir.

obsesyon (takıntı): kişinin kontrolü dışında tekrarlayan düşünce ve uyaranlardır. hastalar bunun çok anlamsız olduğunu, kendilerini çok rahatsız ettiğini ancak bu düşüncelerden kurtulamadıklarını belirtirler. bu takıntılar hastada iğrenme, korkma, şüphelenme veya anksiyete gibi duyguları da beraberinde getirir. hastalar bu düşüncelerin kendi beyinlerinin ürünü olduğunun farkındadır. sık görülen obsesyonlar şunlardır:

kirlilik : çevreden kan, tükrük, mikrop veya semen gibi kir bulaşması veya kişinin çevreye kir bulaştırması

kendi başına veya yakınlarının başına bir kötülük geleceği düşüncesi

kontrolünü kaybetme ve saldırgan davranışta bulunma korkusu

tekrarlayan ve kontrol edilemeyen cinsel düşünceler

dinle ve ahlaki değerlerla aşırı uğraşma v.b.

kompulsiyon (tekrarlayan davranışlar): hastalar takıntılı düşüncelerden kurtulmak için akıllarına başka düşünceleri getirirler veya bazı davranışlarda bulunurlar bu tür düşünce ve davranışlara kompulsiyon denir. takıntılı düşünceler anksiyete artışına neden olurken kompulsiyonlar anksiyeteyi azaltır. ağır okb hastalarında bazen bu kompulsiyonlar tüm günü alabilir. sık görülen kompulsiyonlar şunlardır:

temizlik: saatlerce el yıkama, banyo yapma veya tekrar tekrar ev temizleme gibi. bu şekilde el yıkayarak günde bir kalıp sabun bitiren veya çamaşır suyu ile elini yıkayan hastalar sıktır. 

iStock


tekrarlama: takıntılı düşünce ile oluşan sıkıntıyı gidermek için tekrarlayan davranışta bulunma veya akıldan başka düşünceleri geçirme gibi. yakınlarının başına kotü bir şey geleceğini düşünen bir hasta bunun olmaması için halen yapmakta olduğu davranışı ikinci kez yaparak bu düşünceden kurtulabilir (yolda yürürken aynı yolu geri dönüp tekrar yürümek gibi) 

kontrol etme:
evine bir şey olacak veya yangın çıkacak korkusu ile tekrar tekrar kapıyı veya tüpün kapalı olup olmadığını kontrol etmek gibi. 

biriktirme:
işe yaramayan bir çok eşyayı biriktirmek gibi. örneğin bazı kişilerde yeterli yerleri olmadığı halde gazeteler, boş kavanozlar veya konserve kutuları gibi işe yaramayan şeyleri atamama davranışı görülebilir. son birkaç yıldır yurdumuzda gazetelere yansıyan çöplük evler buna en güzel örnektir. 


sayma: yolda yürürken kaldırım taşlarını sayma veya araba plakalarını okuma, günlük işleri yaparken belli sayılarda tekrar etme v.b.(örneğin kazağını beş kere giyip çıkarma veya aynı yere üç kere gitmeme gibi) 

tamamlama: bu kompulsiyonu olan hastalar bir dizi davranışı mükemmel olana kadar tekrar tekrar yaparlar. örneğin kirlilik takıntısı olan bazı hastalar el yıkamadan önce lavaboyu, musluğu ve sabunu yıkar (genelde belli sayıda) daha sonra belli sayıda elini yıkar ve elini yıkadıktan sonra tekrar aynı işlemi tekrarlar.
  
aşırı tertipli ve düzenli olma: örneğin çalışma odasında herşeyin simetrik durması veya masanın üstündeki herşeyin belirli bir sıra ile dizilmesi gibi.
yukarıda sayılanlar dışında sayı sayma, aşırı liste yapma veya aşırı dua etme gibi başka kompulsiyonlarda olabilir.

(bkz: obsesif kompulsif bozukluğun nedenleri nelerdir)?

okb’nin bilinen tek nedeni yoktur. çeşitli etkenlerin bir araya gelmesi ile bu hastalığın ortaya çıktığı belirtilmektedir.

genetik bir yatkınlıktan söz edilmektedir. okb’ye neden olan bir gen bulunamamıştır, ancak okb hastalarının yakınlarında bu hastalığın görülme olasılığı artmaktadır. aynı ailede görülen okb semptomlarının aynı olması gerekmez. örneğin annede kontrol etme kompulsiyonları görülürken kızında sık el yıkama olabilir.

beyinde kimyasal haberci görevi üstlenen serotonin seviyesinde düşmenin bu hastalığa neden olduğu söylenmektedir. serotonin seviyesini artıran ilaçlar bu nedenle tedavide kullanılmakta ve tedavi edici etkisi görülmektedir.

bazı araştırmacılar bu hastalarda beynin ön kısmı olan frontal kortex ile iç yapılardan bazal ganglionlar arasında iletişim kopukluğu olduğunu ileri sürmektedir.

aile içi sorunlar veya stres yaratan durumlar bu hastalığa yol açmaz ancak var olan hastalığın alevlenmesine yol açabilir.

obsesif kişilikteki kişilerle okb’yi ayırmak gerekir. okb hastalarının hastalık öncesi dönemlerinde genelde kompulsif davranışlara rastlanmaz.okb hastalarının %15-35’inde hastalık öncesi dönemde obsesif uğraşlara rastlanır.

(bkz: obsesif kompulsif bozukluk nasil tedavi edilir)?

tedavide amaç öncelikle var olan hastalığı tedavi etmek sonra da hastalığın tekrarlamasını önlemektir. bu amaçla iki tedavi yöntemi kullanılmaktadır:

seçici serotonin geri alım inhibitörleri kullanmak
bilişsel davranışçı tedavi uygulamak
hastaların hastalıkları konusunda kendilerini eğitmeleri çok önemlidir.

tedavinin başlarında bilişsel ve davranışçı tedaviyi oturtmak ve tedavi dozunu ayarlamak amacı ile haftada en az bir kez doktor kontrolüne gitmek gerekir. hastalık yatıştıkça kontroller seyrekleşir, tamamen düzeldikten sonra da yılda bir kez bile olsa kontrole gitmekte fayda vardır.

iyileştikten sonra belirtiler tekrar başlar ve kognitif davranışçı tekniklerle kontrol edilemez ise, beklenmeyen ilaç yan etkileri görülürse, depresyon, anksiyete bozukluğu gibi başka ruhsal hastalık belirtileri görülürse veya bir yakınını kaybetmek gibi hastalığı kötü etkileyebilecek önemli bir yaşam olayı ile karşılaşılırsa vakit kaybetmeden psikiyatriste başvurmak gerekir.

hastalığın tedavisi uzun süreli ve hastayı çok zorlayıcıdır. tedavi süresince hastanın kendi kaygısını kontrol etmesi gerekir ki bu bazen imkansız hale gelebilir. böyle yorucu bir tedaviyi geçtikten sonra aniden tedaviyi kesmek kesinlikle önerilmez. tedavinin seyri sırasında tedavi ile ilgili sorunlar ortaya çıktığında bunun doktor ile paylaşılmasında fayda vardır.

Bu sorunu yaşamış bir yazarın kaleminden yaşananlar;

aslında onlarca entry'm vardı, okb ile ilgili. kafamdakileri anlattığım, çaresizce artık yazacak yer bulamadığım, sonra hepsini sildim. neden yaptım bilmiyorum, belki insanların yaftalamasından korkmamla ilgiliydi.

ama şimdi yeniden yazıyorum, çünkü biliyorum ki umut ışığı var. 2009 yılında konulan teşhis, ardından gittiğim terapiler, hâlâ almaya devam ettiğim antidepresanlara rağmen biliyorum ki umut ışığı hep var.

önceleri hayat çok zordu, evden çıkamıyordum, bulaşıcılık düşünceleri aklımdan gitmiyordu, insanların bana dokunmasına izin bile vermiyorum, hatta dokunduğum şeyleri biriktiriyordum başkası dokunmasın diye. sürekli hasta olduğuma, benden başkalarına bulaşacağına dair düşüncelerim vardı. birinin en ufak sözü, en ufak hareketi saatlerce kafamda yer ediyordu daha farklı nasıl olabilirdi diye. sürekli ağlıyordum. hayattan kopmuştum, nitekim majör depresyon teşhisi de gecikmedi.

doktor doktor dolaştım, çeşit çeşit psikoterapiste gittim. onlarca antidepresan denedim, hayattan bezmiş durumdaydım. iğneyle vitamin verdikleri bile oldu çünkü artık yemeden içmeden kesilmiştim. hayat tamamiyle bir zindandı benim için.

şimdi düşünüyorum da, o günler o kadar uzak geliyor ki bana. delirmek böyle bir şey herhalde diye düşünmüştüm. çıkış yolu bulamıyordum. hastaneye yatıralım dedi bir profesör istersen. ben ne mi yaptım? ingiltere'ye okumaya gittim.

hayatımın en doğru kararıydı. tek başıma yaşadım ve benim geçmişimi hiç bilmeyen insanlarla tanıştım. takıntılarımı bir bir onlarla yendim. onlar benim eşyalarıma dokundukça, aynı tuvaleti kullandıkça, o iyi insanlar sayesinde acıya katlanabilmeyi öğrendim.

tabi ki ilaçlar faydalı oldu, abartmıyorum en az 10 çeşit denemişimdir. her dönem farklı ilaçlar aldım. bazıları işe yaradı, bazıları yaramadı. 5 yıl sonra hala antidepresan alıyorum ama artık eskisi kadar dert etmiyorum. bunun sebebi depresifliğim devam ediyor, ama alıştım. hayattan arada bir zevk alabiliyorum artık. zaten 7/24 mutlu olmak insansın doğasına aykırı bence.

obsesyonlarımın %99'undan kurtuldum, aslında bunda tembelliğimin de etkisi var. artık yıkanmayla, tekrarlarla, kötü düşüncelere uğraşacak vaktim yok. yoğunluk ve insansın kafasını meşgul edebilmesi ne önemli bir şey! spor da her ne kadar artık geleneksel hâle gelse de cidden depresyonu uzaklaştırmada işe yaradı.

depresyonu bilemeyeceğim ama okb yenilmez değil. biraz cesaret, biraz terapi, biraz da ilaç. bence hiç bir insanın kaderi depresyon ve takıntılar olmamalı. eğer her gün kendi kafandakilerle mücadele etmek yorucu değilse, bundan daha yorucu ne vardır merak ediyorum.

şimdi o acı çektiğim günler çok uzak geliyor, hatırlamakta zorlanıyorum. belki artık kendime yetebilmem sebebiyle. ailem hariç kimseden bir beklentim yok artık, herkes bencil. ben de bencilim tabi ki, belki de kabul etmek iyiye gitmenin ilk adımı.

burada obsesif yüzlerce düşüncemin kaynaklarını diğer obsesif dostlarıma ilham olmaması için yazmayacağım tabi ki. ama benimkinden kötü olabilir mi bilemiyorum yine de. ben gerçek/gerçek olmayan yüzlerce kötü düşünceyi, tekrarlayan hareketleri yendim. tamamen yendim mi hiç bilemeyeceğim, çünkü stres altında yine gelebilirler.

stres demişken, stresten uzak durmak bence bu işin temeli. artık her şeyi dert etmiyorum, hep baskı altındayım ama baskıya vereceğim tepkinin benim durumumu da belirleyeceğini biliyorum.

bu hastalık ufak düşünceler ve takıntılar olabileceği gibi, benim gibi tüm benliğinizi mahveden, hayattan koparan bir hastalık da olabilir. her ne derecede olursa olsun, bilin ki umut var. ben asla olmadığını düşünenlerdendim ama yıllar sonra geldiğim noktaya bakınca, tek bir anda değil ama zamanla nasıl her şeyin azaldığını görebiliyorum.

mutlu muyum? kesinlikle hayır. ama mutlu olmak için elimden geleni yapıyorum. hedeften değil, yolculuktan zevk almaya çalışıyorum. tüm o hayattan zevk alma saçmalıklarına girmeyeceğim ama belki de doğruluk payları vardır.

son olarak bu hastalık yenilmez değil, dört yıl önce evden çıkamayan, araba kullanamayan, her banyosu en az 1 saat süren, günde elini en az 20 kez yıkayan, hiç bir şeye dokunamayan, sürekli birilerine zarar verdim mi diye düşünen, rezalet derecede ayıp/günah düşünceleri olan biri söylüyor bunu. ki bu da sadece çok görülen kısmı. umut hep var. ben artık o günleri hatırlamıyorum bile, hepsi geçecek.

hepsi geçecek.

unutmadan şunu ekleyeyim. düşünmek kötü bir şey değil. insanın aklına her türlü şey geliyor. düşünmenin cezası da yok, ödülü de. insan düşüncelerinden sorumlu tutulamaz bence. o yüzden obsesyon kısmı benim için hep "hastalığın düşünceleri"dir, asla kendi düşüncelerim değil. bu şekilde yabancılaşarak çok yol kat ettim, belki işinize yarar.