Tarihinin En Büyük Protestolarını Yaşayan Şili'de Neler Olduğuna Dair Açıklayıcı Bir Özet

Güney Amerika ülkesi Şili'de bir süredir ekonomik kaynaklı protestolar yaşanmakta. Peki en zengin Latin ülkelerinden biri nasıl oldu da böylesi bir krizin içine girdi? İnceleyelim.
Tarihinin En Büyük Protestolarını Yaşayan Şili'de Neler Olduğuna Dair Açıklayıcı Bir Özet


Protestolar neden?

şili latin amerika'nın işleyen demokrasilerinden birisi ve ekonomi makro seviyede gayet iyi işliyordu ama mikro ekonomide işler biraz karışık. gelir adaletsizliği çok yüksek, ücretler çok düşük, işsizlik tırmanıyor ve enflasyon baskısı var. kısacası gelişen ekonominin sokaktaki insana bir faydası yok. yolsuzluklar da cabası.

bütün bunların üstüne, enflasyondan kaynaklanan yükü halka yıkmaya çalışınca halk patladı en sonunda. şimdilik ülkenin askeri geçmişini pas geçiyorum (zengin konu ama biraz uzun) yalnız şu kadarını söyleyeyim; işleyen bir demokrasi olmasına rağmen güney amerika'nın en ucundaki üçlü (arjantin, şili ve uruguay - latin amerika'nın yüzakı işleyen demokrasiler olduğu için bu üçünü saydım) içinde askerin hala siyasette önemli bir söz sahibi olduğu tek yer şili. bölgeyi gezenler bileceklerdir, askerin varlığını ve otoritesini hala hissedebiliyorsunuz. dolayısıyla, toplumsal olay beklediğim son ülkeydi. buna rağmen olaylar patlak verdi ve üç haftayı aşkın bir süredir devam ediyor. zaten kolluk güçlerinin halka sert giresinden de güvenlikçi tutum anlaşılır diye düşünüyorum. gelen haberlere göre polis bile bile halkı sakatlayacak biçimde kullanıyormuş gaz bombalarını ve plastik mermileri. birkaç kişinin kör olduğuna dair haberler var. şuradan izleyebilirsiniz (dikkat hassas içerik).

12 kasım'da çok garip bir olay yaşandı, anlatmak istedim. şili'de yaşayan ve bir şilili ile evli olan amerikalı neo-liberal bir ekonomist halka ateş açtı. neo-liberalliğini özellikle vurguluyorum zira adam televizyonlara çıkıp yorum yapıyor, üniversite hocası, ekonomist ve kendisini bir neo-liberal olarak tanımlıyor. şili'nin de sosyal bilimlerde ama özellikle ekonomi camiasında neo-liberal bir başarı öyküsü olarak pazarlandığını bilenler için sağlam ironi içerir (besim tibuk'u hatırlayanlar el kaldırsın, sürekli şili örneğini verirdi). adı john cobin olan bu dallama gringo evine giderken yolu kapatan protestoculara kızıp arabasını üzerlerine sürüyor ve daha sonra hızını alamayıp araçtan inerek silahıyla rastgele kalabalığa ateş ediyor. ölen olmamış allahtan ama bir kişi ciddi biçimde yaralanmış. herif bir de kendi ülkesinde -yani amerika'da- konfederasyon yanlısıymış. hikayeye gel amk. haberini şuraya koyuyorum.

Şili devlet başkanı Sebastian Piñera


Biraz daha detaylandıralım

ülkenin ekonomik büyümesi, serbest piyasa ekonomisinin babası milton friedman tarafından zamanında "şili mucizesi (miracle of chile)" diye adlandırılıyordu. hatta friedman, 1973 yılında askeri bir darbeyle ülkenin başına kabus gibi çöken diktatör augusto pinochet ile darbeden iki yıl sonra baş başa görüşerek neoliberal fikirlerini eli kanlı diktatöre tek tek anlatmıştır. bu arada friedman o dönemde, çin ve yugoslavya gibi komünist rejimlerle yönetilmekte olan ülkeler başta olmak üzere ülke ülke geziyor, chicago okuluna ait iktisadi politikalarını gittiği ülkelere satmaya çalışıyordu. ancak şili ziyareti o dönem çok tepki çekti. çin'e gittiğinde anlattığı her şeyi şili'de tekrar etmesine rağmen şili ziyaretinden ötürü çok eleştirilmişti. elbette bunda, darbeden sonra pek çok insanlık suçuna imza atan pinochet hükümetine tavsiye vermesi etkili olmuştu. (burada küçük bir parantez açmakta fayda var. 1973 darbesinden sonra yaşanan insanlık suçlarını merak ediyorsanız 1982 yapımı costa gavras şaheseri missing filmini izlemenizi tavsiye ederim. filmde, darbeciler tarafından tutuklanan ve diğer çoğu tutuklu gibi gözetim altındayken kaybolan idealist bir amerikalı yazarın, babası ve karısı tarafından umutsuzca bulunmaya çalışılmasını izleriz. ayrıca, 1982 yılında cannes film festivalinde yılmaz güney'in yol filmiyle birlikte altın palmiye'yi kazanmıştır).


ekonomik serbestleşme, özelleştirme ve enflasyonun dengelenmesi temelli neoliberal ekonomik politikalar şili'de başarıya ulaştı. kağıt üzerinde fena durmayan bu başarıları, büyük ölçüde vahşi özelleştirmeler sayesinde yapabilmiştir. emeklilik, elektrik, su, sağlık ve eğitim gibi önemli sektörleri bizden çok önce özelleştirmişlerdir. ülkede özelleşmeyen şey yok gibi. normalde devlet tarafından karşılanması gereken pek çok zaruri ihtiyacın bile kar amacı güden şirketlerin elinde olduğunu bir düşünün. zaten toplumsal ayaklanma da özelleştirme ile ülkeye giren italyan menşeli enel şirketini hedef alarak başlamıştı. isyan edecek bir sürü konu varken; bardağı taşıran son damla metro zamları oldu. metro fiyatlarına yapılan yüzde 3'lük zammın (bizdeki ifadeyle yeniden değerleme, biliyorsunuz artık zam dememiz yasak) ardından başta gençler olmak üzere ülkenin özellikle orta sınıfı ayaklandı. tek sebep metro zammı değil demiştim. ülkenin emeklilik sistemi berbat durumda. emeklilik sistemi de özelleştirildiği için yakın zamana kadar emekliliği hak edenlerin neredeyse yüzde 60'ı emeklilik maaşlarını alamıyormuş. şu anki sağcı pinera hükümetinden önceki solcu bachelet döneminde emeklilere düşük bir maaş bağlanarak sorun çözülmeye çalışılmış. tabi insanlar hala memnun değil. zaten memnun olmak mümkün mü? sağlık ve eğitim sistemi bitik bir halde. eğitim, özel sektöre mahkum edilmiş durumda. ülkenin yoksul sınıfının iyi bir eğitim alması mümkün değil. bütçeden eğitime ayrılan para çok az.

bu arada kağıt üzerinde şili, ekonomik anlamda gerçekten iyi bir konumda. kişi başına düşen 15 bin dolardan fazla geliriyle latin amerikanın en zengin ülkesi aslında. bizim şu anki kişi başına düşen gelirimiz 9 bin dolar civarında. bireysel anlamda bizden de zenginler. fakat, ülkenin gelir dağılımı, yaşananları fazlasıyla özetliyor. ülkenin yüzde 1'i üretilen toplam gelirin yüzde 25'ine sahip. biliyorsunuz gini katsayısı denen bir ekonomik terim var. sıfırla bir arasında değer alıyor. ülkelerin gelir eşitsizliğini ölçen bir terim. değer sıfıra yaklaştıkça gelir eşitsizliği azalırken; bire yaklaştıkça gelir eşitsizliği artıyor. şili'nin gini katsayısı şu an 0,505 seviyesinde. tüm dünya ülkeleriyle karşılaştırılınca son yirmide yer alıyor. gelir adaletsizliğinin en yüksek olduğu ülkelerden biri.


geçen şili'de yaşayan amerikalı neoliberal bir ekonomist arabasını kalabalığın üzerine sürdü ve ardından silahını çıkarıp halkın üzerine ateş açtı. neo liberal zenginler ne yaparsa yapsın bu isyan dalgasını durduramayacaklar. lübnan'da, ırak'ta, azerbaycan'da, güney afrika'da yaşanan isyanlar muhtemelen pek çok yere daha yayılacak. dünya nüfusu hızla artıyor ve yaşanan zenginleşmeden pek az kişi faydalanıyor. dünyanın en zengin 26 kişisi, 3,8 milyar insanın elinde tuttuğu toplam varlığa sahip. bu dünya nüfusunun yarısı demek. sadece 26 insan, dünyanın yarısı kadar zengin. bu arada, şili'de şu anki devlet başkanı pinera, şili'nin en zenginlerinden biri. bunu da bir yer yazmakta fayda var.

not: diktatör augusto pinochet'in kaybettiği 1988 şili referandumunu anlatan 2012 yapımı no isimli filmi de izlemeden geçmeyin. bizdeki 2017 referandumunda bu film baya popüler hale gelmişti. her zamanki gibi referandumdan sonra hemen unutuldu.

kaynak:
https://www.nytimes.com/…pinion/chile-protests.html
https://t24.com.tr/…en-sey-vahsi-ozellestirme,24314
https://www.theguardian.com/…-per-cent-oxfam-report
http://worldpopulationreview.com/…cient-by-country/

filmler:
missing (1982)
no (2012)

Siyasi Kriz Yaşayan Venezuela'da Neler Olduğuyla İlgili Özet Niteliğinde Bir Analiz

İran'da Yaşanan Olayları 1979 Devriminden Günümüze Ele Alan Mükemmel Bir Yazı