Tek Bir Sosyalist Arap Toplumu Oluşturmayı Hedefleyen Siyasi Hareket: Baas

Baas, Arap ulusunun tek bir sosyalist devlette birleşmesini amaçlayan milliyetçi bir sol parti. Bu siyasi hareket nedir, ne değildir; genel hatlarıyla ele alıyoruz.
Tek Bir Sosyalist Arap Toplumu Oluşturmayı Hedefleyen Siyasi Hareket: Baas

baas; kelime anlamı olarak yeniden doğuş, yani rönesans demektir. arap toplumunun emperyal güçlerin egemenliğinden kurtulmasını, batılılar tarafından çizilen sınırların kaldırılıp kavmin birleşmesini ve arapların 6-7. yüzyılda olduğu gibi güçlü bir devlet kurmasını amaçlar. baas ideolojisi zeki el-ersuzi, selahattin el-bitar ve mişel eflak’ın düşüncelerinin birleşimi olarak kabul edilebilir. ersuzi, eflak ve bitar’dan yaşlıdır ve diğer ikisini etkilemiş bir nevi bu ikilinin öncüsü olmuştur. fakat 1941 yılındaki ingiliz-ırak savaşında ırak’ın bağımsızlık mücadelesini desteklemeyince halkın sevgisini kaybetmiş, eflak ve bitar’ın epik söylemi halkı daha fazla cezbetmiştir. baas partisi’nin yönetim-örgütlenme gibi işleriyle uğraşan selahattin el-bitar’dır. hareketin felsefesini yapma işi ise mişel eflak’a kalmıştır.

baasçıların temel sloganı vahda-hurriya-iştirakiya yani birlik-özgürlük-sosyalizm’dir. soy birliğine dayanan kavmiyetçiliği yani pan-arabizm’i benimser. bu görüş özellikle altı gün savaşı öncesinde araplar tarafından ateşli şekilde savunulmuş, kavmiyetçi olmayan milliyetçi düşünceler ise “bölgecilik” denilerek aşağılanmıştır. fakat özellikle bu fikrin en büyük savunucusu nasır’ın ölmesi ve 1973 yom kippur savaşı’nda mısır’ın savaş alanında kaybettiği sina’yı, israil’le masa başında anlaşarak geri alması, her ülkenin kendi başının çaresine bakmasına yani vatancılık anlayışının yükselmesine sebep olmuştur.

baasçılıkta ayrıca anti-emperyalizm, anti-kolonizm ve üçüncü dünyacılık güçlüdür. iştirakçiliği yani sosyalizmi ise yerel bir karakter gösterir. özel mülke el koyma yoktur. devlet ağırlığı değişmekle birlikte ekonomide oluşturduğu girişimlerle güçlü durumdadır. materyalist felsefe temelde benimsenmesine rağmen kuramsal marksizm insan ruhuna gereken önemi vermediği için eleştirilir. insan ihtiyaçlarının tatmini ilk sıradadır. ayrıca eflak’ın düşünceleri arasında bağımsız, toplumsallaşmamış, bireysel fikre sahip insanlar yaratma gibi ilerici yönler mevcuttur.

arap sosyalizmi, milliyetçiliğin tamamlayıcısı olarak düşünülmüştür. bu yerel sosyalizm örneği açıklanırken hz. muhammed’in dönemindeki refah uygulamaları örnek olarak seçilmiştir. faşizm’e benzer şekilde sınıf çatışması yoktur ve onun yerini burjuva devletler ile proleter devletler arasındaki mücadele almıştır. bu durum sınıf temelli halkçılık anlayışına zarar verdiği için elitizm ve tepeden dayatmacılık yaratmıştır.


baasçılığın öne çıkan bir başka özelliği de devrimcilik ve ilericilik düşünceleridir. feodalizm, dincilik, mezhepçilik gibi yerleşmiş kuramlara karşı laik, sosyalist yöntemlerin arap birliğini gerçekleştireceğini kabul edilir. eflak’a göre osmanlı’ya karşı başlatılan arap isyanının liderliğini, gerici aristokratlar yaptığı için birleşme gerçekleşmemiştir. ayrıca muhafazakârların birleştireceği millet olgusu, almanya örneğinde olduğu gibi baskı getirecek, halkın köleleştirilmesiyle sonuçlanacaktır. bu sebeple arapların birliği ancak sosyalizmle (devrimcilikle) gerçekleşebilecektir. gerici kesimlerle mücadele adına aydınlanma söylemi tercih edilmiştir. özgürlük ve emperyalizm karşıtlığı ise bireyde ilerici fikirlerin ortaya çıkabilmesi açısından gerekli görülmüştür.

baasçılık laik bir ideoloji olup ateizmi savunmaz. dini özgürlüklere saygı göstermiştir. mişel eflak, hıristiyan olmasına rağmen müslümanlığı arap zekâsının, kültürünün bütünü olarak görmüş, islam’ın arap karakteri olduğunu vurgulamış, bu dine bütün arapları saygı duymaya çağırmıştır. ancak laik anlayış gereği dinin, topluma-devlete dayatılmasına ve köktenciliğe karşıdır.

baasizm’in 60’lı yıllardaki uygulamasına bakıldığında, sivil yöneticilerin tasfiye edildiği darbeci anlayışın kurumsallaştığı görülür. hali hazırdaki tek parti zihniyetinde var olan demokrasi eksikliğine, askerci kafa yapısı da eklenince, ideoloji başladığı iyi niyetli noktadan savrulur ve italyan faşizmine benzer bir hal almıştır. işte bugün beğenmediğimiz baas budur.

ne olursa olsun eflak’ın kuramsal baasçılığı, bugünün düşünceleriyle yargılanabilecek bir ideoloji değildir. bir dünya, üç arap - israil savaşı bir de dekolonizasyon sürecine tanıklık etmiştir. ortaya koyduğu bazı fikirler, örneğin muhafazakâr üst sınıflar veya mezhepçiliğe, feodalizme yani gericiliğe karşı mücadele edilmesi gerekliliği bugün bile orta doğu için geçerlidir. fakat gericilik-ilericilik kavramı sadece marksist kapsamda kullanılmamalıdır. her düşüncenin gericisini-ilericisini bulmak mümkündür. baas için gerici olanlar ise ülkelerine demokrasi getirmeyi başaramamış uygulayıcılarıdır ve günümüzde ırak’ın, suriye’nin içine düştüğü kötü durum sebebiyle, islamist teröristlerden sonra ilk suçlanması gereken insanlar da bunlardır.

Arap Bir Gezginin 10. Yüzyılda Yaşayan Türklerin Hayatına Dair İlginç Gözlemleri