Toplum Eleştirisi Altında Verdiği Cesur Mesajlarla En Etkileyici Filmler

Benzersiz bir biçimde işledikleri konularla tekrar tekrar izlenecek güzellikte filmler hepsi.


100 numaralı adam

kemal sunal'in şaban ismiyle oynayıp, şabanlık yapmadığı, mahalle delikanlısını oynadığı, şahsi fikrime göre en komik filmidir. 

dogville

insanı insandan soğutan film.

keşke bu kadar gerçek olmasaydı diyorsun, insandan bir kez daha nefret ediyorsun, toplum denen ikiyüzlü canavarın insanı nasıl yuttuğunu görüyorsun, masumiyeti nasıl siktiğini görüyorsun, küfrediyorsun, ister istemez üzülüyorsun.

sonra graceleşmeye başladığını fark edip ürküyorsun.

asosyallikten antisosyalliğe geçmek üzere olanlar izlememeli.

oslo 31. august

hassas insanların hassas dertleri olurunu bir türlü anlamamışken böyle bir filmle karşılaştım geçenlerde. kuzey avrupa sinemasının en belirgin özelliği olan karakter analizi ve kişilik problemleri inceleme durumu bu filmde tavan yapmış ve sanki anders'in tüm derdi sıkıntısı sana aktarılmış.

en vurucu sahnesi ise bana göre anders'in sabaha karşı bisikletin arkasına huşu bula bula yollarda dalgalanmasıydı.

"hayat güzel de şu detaylar olmasa."

namuslu

şener şen'in oynadığı ve fena sayılmayacak filmlerden biri. o dönem türk sinemasının konuları arasında sıkça işlenen rüşvet, dürüstlük, erdem temalı filmler arasında iyiler arasında sayılacaklardan... ama filmin sonu da ayrıca trajik...

la haine

suç ve göçmenler, azınlıklar ilişkisi, orta sınıfın faşizme verdiği sinik destek gibi aslında kitaplara araştırmalara konu olan olgular bu filme öyle güzel yedirilmiştir ki en azından üç kere izlenmesi gerekir.

do the right thing

toplumsal açıdan hassas bir konuda yapılmış en akıllıca filmlerden biri. akıllıca olunca eğlenceli olması rastlantı mı bilmiyorum. sembollerle dalga geçerek olguların önemini ortaya koyan ve bu yolla şiddet eleştirisini filmin içinde güzel bir yere koyan film.

serpico

ümitsizliğe düştüğüm, sisteme karşı mücadele azmimin azalmaya başladığı zamanlarda tekrar tekrar izlediğim güzel bir karakter filmidir. 

filmde serpico; gürül gürül akan bir nehrin karşısında durmaya çalışır ve bunun için mücadele eder. teşkilattaki diğer polislerin, "rüşvet almayan bir polise asla güvenemezsin" düsturuna karşı savaşan serpico; o kadar kötünün yanında iyi olarak kalmak güç olsa da gereğini yapmanın erdem olduğunu göstermek için uğraş verir. al pacino'nun her zamanki gibi harikalar yarattığı bu film, sisteme karşı bir başkaldırı filmidir.

çıplak vatandaş

mevcut düzen sürdükçe güncelliğini hiç yitirmeyecek, dünyalar güzeli film. böyle işlerin yapılabildiğini bildikçe tuhaf bir mutluluğa kapılıyor insan.

umberto d.

sinema yıldızı olmayan başrol oyuncusu, stüdyo, dekor, kostüm vesaireye yüz vermeyen yapısı ve bireye odaklı değil yaşanan çevre perspektifli kamerasıyla yeni gerçekçiliğin köşe taşlarından olan film.

(bkz: antropomorfik sinema)

zübük

türkiye'nin gördüğü en başarılı eleştiri. filmi ayrı, kitabı ayrı güzel.

snowpiercer

2000'lerin en büyük yönetmeninden inanılmaz bir film daha. joon-ho bong için sinema sanatı adına değişen bir şey yok, film yine olağan üstü güzel ama bu defa yer yüzünün en vahşi türü ve onun icadı vahşi kapitalizme vurulmuş okkalı bir tokatla birlikte. izleyin, izlettirin.

bir zamanlar anadolu'da

toplum içindeki sınıfsal çatışmanın, bencilliğin, ikiyüzlülüğün ve daha sayamadığım birçok acı gerçeğin realistik bir şekilde yansıtan ve türkiye’nin toplumsal yapısını vurucu bir şekilde ortaya koyan bir film.

milyarder

sormadan edemiyorum, insanların mutlu olduğu yerlerin ve hallerin farklılığı mı bunca çatışmanın sebebi, yoksa koskoca bir aç gözlülük mü?

bilemedim. gitmek bir kere daha çözüm olmuyor onca soruna, anladığım diğer bir şey budur mesudiyeli mesut'un hikayesinden.