Türk Olup Olmadıkları Çok Konuşulan, Roma'nın Tohumunu Atan Uygarlık: Etrüskler

İtalya'nın Tiber ile Arno nehirleri arasında yer alan Etruria bölgesinde yaşamış ve MÖ 6. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüş bir halk Etrüskler. Pek çok tarihçinin, Roma İmparatorluğu'nun tohumunu atan uygarlık dediği Etrüsklere bir bakalım.
Türk Olup Olmadıkları Çok Konuşulan, Roma'nın Tohumunu Atan Uygarlık: Etrüskler

etrüskler hakkında genel bilgi

italya'da ikamet etmiş, varlığını mö 6. yüzyıla kadar sürdürmüş bir halktır. heredot, etrüsklerin anadolu menşeili bir halk olduğunu belirtir ve lidya bölgesinden (ege bölgesi civarları) italya'ya göç ettiğini nakletmiştir. özellikle bulundukları bölge itibarıyla roma imparatorluğu'nu inanç sisteminden hukuk sistemine, oradan teknik yöntemlere kadar etkilemişlerdir. bir nevi roma imparatorluğu'nun atası olarak sayabiliriz ve imparatorluğa ait örgütlenmelerde çok sayıda etrüks izine rastlamaktayız.


bildiğimiz kadarıyla mö 8. yüzyıldan itibaren italya'nın toscana bölgesinde önemli bir uygarlık kurdular. etrüsk sanatını irdelediğimizde roma'daki özellikle heykel alanında yer alan portre realizmi, etrüsk menşeili bir özelliktir. hatta ve hatta bizans dönemi ait gerek imparatorluk, gerekse halk yaşantısından kesitler sunan resimlerde yer alan tasvir yöntemleri, renk kullanımı gibi unsurların prototipi etrüskler dönemine dayanmaktadır.


her antik toplumda olduğu gibi mezar anıtları üzerinde ölüm kültüyle ilgili kavramları bağdaştırabileceğimiz sahnelere rastlamaktayız. mezar anıtları üzerindeki resimlerde yaşama sevinciyle dolu bir hayat anlayışı bu ölüm kültüne bağlanabilir.

etrüsk resimlerindeki genel karakteristiği incelediğimizde hareketli sahnelerle bezenmiş sahneler karşımıza çıkmaktadır. dans eden, savaşan, şölene gelen insanlar genel olarak işlemiştir. insan figürlerinin yanı sıra aslan, boğa, yunus balığı gibi hayvanlara da tasvirlerde yer verilmiştir.


etrüsk ressamlarını tarihteki ilk empresyonist eğilimli ressamlar olarak algılamamızı sağlayacak hızlı çizim teknikleriyle doğadan ve hayatın içinden sahneler tasvir etmişlerdir.

toparlayacak olursak tarih sahnesinde yer almış en kadim ve en gelişmiş devlet teşkilatlanma sistemlerinden birini kurmuş olan roma imparatolru'ğu, etrüsklerin yarattığı kültürel, siyasal ve sosyal temel üzerine kurulmuş ve gelişmiştir.

özgür bir cinsel kültüre sahip olduğu bilinen bir topluluk aynı zamanda etrüskler

haklarındaki yazılı kaynakların azlığı nedeniyle romalı ve yunanlıların aktardığı bilgi ile sınırlı olsak da, bırakmış oldukları eserler toplumlarının en azından cinsel kültürünün okunabilmesini sağlıyor.

okuduğum kaynaklar diğer toplumların etrüsk kültürünü dejenere bulduğunu söylüyor. eş değişimlerine, sonsuz cinsel özgürlüğe, bunun açık tasvirleri ve buna bağlı olarak cinsel eylemlerin umuma açık olarak yaşanıyor olmasına, mezarların dahi erotik resimlerle süslenmesine bağlı olarak.

şu örnekten gidelim:


bu, italya’da monterozzi mezarlığı’ndan çıkarılmış bir resim. mezarda, bunun gibi birçok resim varmış. sanat tarihçileri, bu durumun etrüsk kültüründeki açık cinselliğin kanıtı olduğunu söylüyorlar.

resimdeki kişilerin bir kadın ve bir erkek olduğu düşünülüyor. boğa da zaten bereket sembolü. saldırır pozisyonda olması onun bereket anlamı ile ilişkilendirilebilir. hikayeye dahil edilmiş yani.

nekropolislerin tamamı cinsel tasvirlerle süslü. neden bir mezarlık cinsel resimlerle süslenir kısmı tartışmalı ama etrüsk kültüründe cinsel eylem yaşam ve ölüm arasındaki geçişte bir aktarım kanalı olmalı şeklinde yorumlanıyor sanat literatüründe.


insan başka mantıklı açıklama getiremiyor zaten. cinsel enerjinin öte dünyayla bir ilgisini kurmuş olmalılar.

konu ilginizi çekiyorsa etruscan erotic art konusunda onlarca resim bulabilirsiniz. bazıları sizi güldürecektir, önden uyarayım tamamı +18.

etrüskler türk mü?

eldeki verilere bakalım. etrüsklerin türk olup olmadığı konusunda bir şey söyleyebilmek için, ilkin anakronizmden kurtulup "etrüskler" diye anılan kitlenin doğudan batıya göç ettiği ve italia'da yerleştiği dönemde yeryüzünün herhangi bir yerinde "türk" olup olmadığı ya da ilişkili olduğu düşünülen doğulu halkın daha sonraki "türk" kimliklendirmesine ne için uygun olduğu incelenmelidir. bunun için eldeki verilere yani ya metinlere ya da arkeolojik buluntulara bakmak lâzımdır. burada şu hususun altını çizmekte fayda var: çoğu kere edebî kültür, arkeolojik buluntuların verdiği bilginin ötesinde bilgi vererek geçmişi aydınlatır. örneğin etrüsk kültürü ve etrüsklere ilişkin tek kaynağımız olan roma edebiyatındaki metinler olmasaydı (ki bu tarz bir beşerî ilim sahasında "olmasaydı" türünden bir ifade kullanmak farazîdir) etrüsklerin anadolu'dan italia'ya göç ettikleri savı da bu denli kuvvetli savunulamazdı. çok açıkça biliyoruz ki, roma edebiyatının güneşi vergilius bize etrüsklerin anadolu'dan italia'ya göçtüğünü anlatıyor. bunu yaparken elbette kendine ve dönemin edebî anlayışına uygun olarak, üslubunca bilgi veriyor. bu edebî aktarımın önemi, romalıların etrüskleri tam anlamıyla kendileri için genesis yani "kurucu-ata" gördüklerini göstermesidir.


augustus'un gerçekleştirmeye çalıştığı kültür reformu çerçevesinde millî ülküleri canlandırmak için kaleme alınan aeneis'in kurucu ata aeneas üzerinden roma'yı anadolu'ya bağlaması, bu dönemdeki romalıların açıkça etrüsklere bağlanma arzusunu gösterir. o hâlde herodotos'un etrüsklerin italia'ya geliş yönüne ilişkin savları bir kenara, i.s. 1. yy.'da saygın entelektüellerin ve imperium idaresinin romalıları anadolu'yla ilişkilendirmesi, anadoluluk bakımından türklerle etrüskleri kaynaştırabilir. bazı norveçlilerin de kendilerini troyalı ve doğal olarak etrüsk gördüğünü okuyoruz; önemli olan anakronizme kaymadan hangi kaybolmuş milletle, hangi dayanaktan ötürü kaynaşmaktır. bana kalırsa bugün birisinin çıkıp türklüğünden ötürü etrüsk kültürüne sahip çıkması, illa ki yapacaksa, anadolululuğunu ortaya koyup bu kültüre sahip çıkmasından daha tutarlı değildir. çünkü eldeki veriler bize "türk" belirleniminin etrüsklerin henüz tarih sahnesinden yitmediği dönemde söz konusu olmadığını gösteriyor. tarihsel yolculuklarını i.ö.3000'lerden başlatan uzmanlar varken, bu etrüsklerin bugünkü herhangi bir "türk"e genesis teşkil etmesi bana anlamlı gelmiyor. çünkü bugün kendisine "türk" diyenin 15 kuşak önce ermeni, yahudi, suriyeli, fenikeli vs. olup olmadığını bilmiyoruz. bugün kendisine "ermeni" ya da "rum" diyen kişinin bile gerçekten (ki bunun gerçeği nedir, o da ayrı mesele; ermenilik, rumluk, kürtük, türklük tek bir ağaçtan yetişmiyor ki; hepsinin bir yerden geldiğini söyleyen sadece din) "ermeni" olup olmadığını bilmiyoruz. çünkü kültürler ve kavimler-arası kaynaşmalar, bize kökü bulma konusunda köstek oluyor. i.s. 1. yy.'da roma'daki kimi aydınlardan kalma metinlerde etrüsklerden sadece "eskiler" şeklinde bahsedilirken, onlar bile henüz yitmemiş etrüsk sülalelerini kendi ataları olarak görmezken, bunca karman-çorman olmuş bir insanlık tarihinde köken ilişkilendirmelere girişmenin mantıklı olduğunu sanmıyorum.

İrlandalılar ve İskoçlar Aslen Yozgatlı mı?